T.C. Cumhurbaşkanı kralın huzurlarında!

Tam da, Atatürk’ü sözde değil  “özünde”  andığımız gün, Suudi Kralı Hazretlerinin Ankara’yı teşriflerinde, Atatürk’ün  “sözde”  halefinin O’na ve milli onurumuza reva gördüğü hareketler, AKP iktidarının bu ülkeye ne sözde, ne de özde yakışmadığını bir defa daha gösterdi... Bir defa daha görüldü ki bunlar, kendi itiraflarıyla ülkeyi  “pazarlamakla” övünen  “iş erbabı” !
Neresinden başlamalı? Tek bir olay bile ülke hesabına utanç verici. Anıtkabir’e ziyarete gitmeyi reddeden Suudi Arabistan Kralı Bin Abdülaziz El-Suud’a, top sesleri eşliğinde  “Devlet Şeref Madalyası” verildi, artık Gül-hane olan Çankaya’da!
Devlet Şeref Madalyası, yasasına göre;  “Türkiye’nin bekası, ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğü için üstün feragat, fedakârlık, başarı gösterenlere”  verilir. Allah için söyleyin, şu saydığımız koşulların hangisi, bu saygıdeğer konuk için geçerlidir? Kral Hazretleri bu öğelerden hangisine uyuyor. Türkiye’nin  “varoluşu, bölünmez bütünlüğü”  için, bırakınız herhangi bir şey yapmayı, hangi  “fedakârlık ve feragat” i göstermiştir? Mesela; Güneydoğu hususunda, Kıbrıs konusunda, kendileri, hükümeti ve Birleşmiş Milletler toplantılarında Kraldan, her söylediği kelime başına maaş alan delegeleri, Türk davalarını savunmuşlar, tek bir parmak kaldırmışlar mıdır? Yapamazlar, çünkü patronları ABD, müsaade etmez!

Asıl sebep

Meğer Cumhurbaşkanı Gül’ün, Kral Abdullah’a Türkiye Cumhuriyeti’nin bir sivile verebileceği en büyük nişanı, yani Devlet Şeref Madalyası’nı takdim etmesinin asıl sebebi, Kral Hazretlerinin  “Cumhurbaşkanı seçilen Gül’ü tebrik edip, kendi ülkesinin en yüksek nişanını vereceğinin”  öğrenilmesi imiş.  “Türkiye olarak”  bu jeste karşılık vermek istenmiş. Özür, kabahatten de büyük. Gül’e  “jest” , Kral Hazretlerine  “jest”, ama milli onurumuz pahasına! 
Ancak, Kral Hazretlerinin Türkiye için yaptığı  “en büyük fedakârlık”  İstanbul’un kalan tek nefes alınacak yeri  “Sevda Tepesi” ni satın alması! Şimdi  “Şeref Madalyası” na sahip Kral’ın, o cennet tepenin tümünü betonlaştırması için  “yasa”  çıkarılacakmış. Hiç şüphesiz, yabancı devlet adamlarını, Kralları  “şanımıza”  göre ağırlamak düşer bize! Atatürk, Afgan Kralı’nı, İran Şahı’nı, Yugoslavya Kralı’nı, İsveç Kralı’nı, İngiltere Kralı’nı en iyi şekilde karşılamıştı. Sonraki Cumhurbaşkanları da! En son olarak, rahmetli Sunay da İngiltere Kraliçesi’ni  “izzet ve ikram”  ile karşılamış, konuk etmişti. Ama böyle onurumuzdan fedakârlık ederek değil! Atatürk, İngiltere Kralı’nın vermek istediği,  “Diz Bağı Nişanını”  reddetmişti... 
Başından alalım: Yanlışlar dizisi, T.C. Cumhurbaşkanı Gül’ün, Kral’ı bizzat gidip, Esenboğa’da karşılamasıyla başladı!
Fakat yaraya asıl basılan tuz, Kral’ın Cumhurbaşkanını huzurlarına çağırması ve onun da,  “huzura”  gitmesi!
Bu  “huzurda”  Kral, Türkiye Başbakanı’nı sağına, Cumhurbaşkanı’nı soluna oturtup, sanki Türkiye’de değil de Riyad’daki sarayında imiş gibi, bir fotoğraf çekilmiş. Kral’ın arkasındaki duvarda da Atatürk’ün değil, ya kendisinin veya bir önceki Kral’ın fotoğrafı asılı.
T.C. Cumhurbaşkanı, kendi devletinin itibarını hiç düşünmeden, tutar da yabancı bir ülke devlet başkanının ayağına gider mi?.. Oktay Ekşi  “Gül, makamına göre bir perspektif ayarı yaptırsa, iyi olur” diyor! Ayar çoktan ve baştan kaçmıştı!
Kral Hazretleri, Türk Devletinin, kurucusunun Anıtkabri’ne  “Vahabi”  itikadı gereğince gitmiyor ve 10 Kasım’da, bayrağını yarıya indirmiyor ama, T.C.’nin Cumhurbaşkanı hiç  “itikadı”  yok mu da, Kral  “çağırdı”  diye, O’nun ayağına gidiyor.
Bu ziyaretin ve bu Kral’a verilen üstün payenin bir sebebi de AKP Hükümetinin, Orta Doğu Barışına katkı yapmak istemesi imiş. Geçin efendiler geçin, buna çocuklar bile inanmaz. Sayın Erdoğan, Türkiye’yi “pazarlamaktan” söz etmişti. Pazarlamanın sonucu satış! Bu ziyaret; geleceğimizin, onurumuzun kimlere emanet olduğunu, bir defa daha gösterdi!

Bir Atatürk reklâmı-belgeseli

Türkiye İş Bankası’nın, 10 Kasım vesilesiyle yayınlattığı reklâm, reklâmdan öte bir belgeseldi! Atatürk’e çok benzeyen Haluk Bilginer, sanki ekrandan fırlayacak, bana bazen yaptığı gibi  “gel buraya çocuk” diyecekmiş gibi geldi. Bu reklâmı yaptıran banka yönetimini ve yapanları, Haluk Bilginer’i candan tebrik ediyorum. Bu beceriyle muhakkak uzun bir Atatürk belgeseli de yaparlar. Bu belgeseli de Ata’nın kurduğu İş Bankası desteklerse, ne kadar yerinde olur!

Yazarın Diğer Yazıları