Yeni Azerbaycan

Sayın okurlarım, XI. Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Kurultay’ına katılmak amacı ile yaptığım Bakü seyahatim, sizler bu satırları okurken sona ermiş olacaktır. Geçen haftaki yazımda belirtiğim gibi, on sekiz yıl önce 1989 yılında Bakü’ye gitmiş ve gönül okşayan Azerbaycan Türkü’nün dokuz gün konuğu olmuştum. Türkçülük ülküsüne uygun, hayatımın en güzel günlerini, Bakü’de yaşadım ve Türk Dünyasına olan hasretlerimi giderdim.
Azatlık Meydanındaki Halk Cephesi mensubu yüzbinlerin, Sovyetler karşıtı milli direnişlerine de şahit oldum. Azerbaycan Türkü’nün misafirperverliğine saygı göstererek her akşam bir ailenin davetine koştum. Metrodan istifade ederek, şehrin güzelliklerine ulaştım ve “siz bizim konuğumuzsunuz” diyen Bakü’lü taksi şoförlerine de günlerce ücret bile ödemedim.
Azerbaycan Türkü’nün bu tutum ve davranışları, bizlere bütün Türk Dünyasının kapılarını açmış ve üç-beş yıl içinde, uğrak yerimiz Bakü olmak üzere, bütün Türk Dünyası ile hasret gidermiştik.
XI. Türk Kurultayı delegesi olarak on-on beş yıl sonra tekrar dört gün süreli gittiğim Bakü’de gördüklerimi ve hissettiklerimi “Yeni Azerbaycan” başlıklı bugünkü yazımda sizlere sunuyorum. Yeni bir Bakü ve yeni bir Azerbaycan gördüm.
SSCB döneminde en üst makamlarda görev yapmış tecrübeli bir devlet adamı olduğundan emin olduğum Azerbaycan Cumhuriyetimizin İkinci Cumhurbaşkanı rahmetli Haydar Aliyev’in hatıralarını gördüm. Bakü caddelerinde ve bütün köşe başlarında yalnız O’nun resimleri vardı.
Bizlerin,1980’li yıllardan sonra “israf ekonomisi”nin esiri olduğumuz gibi yirmi beş yıl sonra da kardeş Azerbaycanlılar aynı çukura düşürülmüşler. Caddeler ve parklar lüks arabalarla dolmuş, Bakü’nün şehir güzelliği kaybolmuş ve yüksek görüntülü apartman inşaatlarının istilasına uğramış. Onbeş yıl önce davetlim olarak İstanbul’a gelen Bakü’lü kardeşlerimi ağırlamak amacı ile evime götürürken köprü yollarından geçtiğimizde “Sami Bey ne çok maşin(araba) var?” dediklerini hatırlıyor ve aynı şeyi, bugün onlara ben soruyorum. Öz Türkçeyi en güzel konuşan halkın dükkânları, otelleri ve salonları bizim gibi yabancı isimlerle donatılmış ve yabancı mallar rafları doldurmuş.
Ulu Tanrı’nın yarattığı güzel Türk insanlarının şehirleri “Güzellik Salonları” ile dolmuş.  “Amerikan Sesi”  adlı emperyalist sözcüsü televizyon kanalı Bakü’de dinleniyor. AB hayranlığı buraya da hakim olmuş, şehir on iki yıldızlı Hıristiyan kulübünün bayrakları ile donatılmış. Bir katı İsrail elçiliği tarafından kiralanan otuz katlı büyük binanın tapesinde, çok büyük İsrail bayrağı dalgalanıyor. Bütün emperyalistlerin, Amerika’nın ve İngiltere’nin bayrakları şehir caddelerini süslemiş, hatta Sovyet zamanından kalma orak-çekiçli armaların bile, binalardan kaldırılmadığına şahit oldum. Netice olarak; Temel Türk Kültürüne hakim olduklarına inandığım Azerbaycanlı kardeşlerimin, bizim yaptığımız hataları çoğaltarak uyguladıklarını gördüm.
Onları bu duruma düşüren emperyalist uşaklarına da nefretlerimi haykırdım.
Çizdiğim bu çirkin tabloyu örtmek amacı ile, Türkün güzelliğine uygun bir müsbet uygulamayı da sizlere arz etmek istiyorum. Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı’nın Bakü’deki  “Müstakil Atatürk Lisesi”ni ve “İşletme Fakültesi”ni gezdik. İstiklal Marşımızın bütününü en güzel okuyan 10-11 yaşlarındaki Bakü’lü yavrumuz, bütün üzüntülerimizi silmiş oldu.
Her türlü imkânlara sahip bilgisayarlarla donatılmış okulların güzelliğini unutamam ve huzurlarınızda başta Profesör Turan Yazgan Hocamıza ve yardımcılarına da şükranlarımı sunarım.Tanrı Türk’ü Korusun

Yazarın Diğer Yazıları