Spor hatıralarım

Spor hayatım ve hatıralarım mahdut! Futbol hayatım kendi kaleme gol atınca, atletizm hayatım da, cirit atarken arkadaşımın attığı cirit böğrüme saplanınca, sona erdi!
Oysa ilkokulda -Nişantaşı’ndaki İngiliz okulunda- spor çok önemli idi...  Şişli’de Hürriyet-i Ebediye Tepesi’nde  “Field”  (Alan) denen bir spor sahası vardı. Haftada bir Nişantaşı’ından oraya gider, futbol oynar, atletizm yapar ve İngilizlerin  “cricket”  dedikleri, “beysbolun”  ağababası oyunu öğrenmeye çalışırdık.

Birinci sınıfta, altı yaşımda idim. Orada yapılan  “spor gününü” teşrif eden, İngiliz Büyük Elçisinin eşi Leydi, Sir Percy Lorain’e çiçek vermek görevi bana verilmişti... Heyecanlandım, buketle birlikte Leydi’yi de yere devirdim. Tabii rezil oldum.

İngiliz okulunda İngiltere kulüpleri adıyla dört kulüp vardı. Ben  “Arsenal” liydim.
“Cross Country” adıyla kır koşuları yapılırdı. Nişantaşı’ndaki okuldan “Field” e kadar koşardık. Bir defasında, bugün yüksek katlı binalarla dolu  “Fulya” nın ağaçları arasında kaybolduk! Evet, inanılır gibi değil ama gerçekten kaybolduk!

Okulda önem verilen sporlardan biri de bokstu. Belli akşamlarda okulun toplantı salonunda, ailelerimizin önünde boks maçları yapılırdı. Bir maçta karşımdaki İngiliz arkadaşım -toprağı bol olsun- John Hyde’ı dövmüş ve burnunu kanatmıştım.    
Sonra gittiğim Robert Kolej’de spor hayatım, kendi kalemize gol ve böğrüme saplanan ciritle noktaladı.

Baba Gündüz 
Ağabeyim Gündüz, ünlü bir futbolcu, sonra da spor adamı ve spor yazarı idi. Hep, onun - “Baba” Gündüz’ün- şöhretinin gölgesinde kaldım.

1960 darbesinden sonra Yassıada’ya  “tıkılırken”,  Ada Komutanı, Gündüz’ün kardeşi olduğumu öğrenince;  “Yahu neden sen de futbolcu” olmadın diye adeta üzülmüştü...
Futbol meraklısı değildim, maçlara pek gitmezdim. Bilmem hatırlayan var mı; Galatasaray kulübünde, yöneticiler arasında ihtilaf çıkmıştı ve ayrılanlar  “Ateş Güneş”  adlı yeni bir kulüp kurmuşlardı. Sonraları adı sadece  “Güneş”  kalacak olan ve hayatı çok az sürecek bu takımın Galatasaray’la yaptığı ilk maça gitmiştim. Galatasaraylı seyirciler sahaya çıkan Güneş’li futbolculara ayva attılar! Fakat o zaman fanatikler -fanatiklik- yok centilmenlik vardı. Maçların ertesi gününde spor sayfasında yayınlanan maçla ilgili haberlerde, mesela şöyle denirdi: “Nihat Bey, Fikret Bey’i kıvırdı ve Avni Bey’in kalesine gol attı... Müessif bir olay oldu: Fenerli seyirciler ” ofsaydı görmedi “ diye, ” hakeme gözlük, diye bağırdılar ve yuh çektiler...
O gün, beni maça götüren Büyükannem, Gündüz’e  “yuh” çeken bir adamı neredeyse, şemsiyesiyle dövecekti!
 Ve rivayet olunur ki; Babam Kılıç Ali, Gündüz’ün bir maçına gitmiş, herkes boyuna “ofsayt” deyince kızmış,  “Kim bu Sait denilen adam, defedin onu”  dermiş.
Babam, oğlu futbolcu oldu diye üzülürmüş. Üzüntüsünü Atatürk’e söyleyince, Ata,  “Eğer iyi sporcu olacaksa, bırak olsun”  demiş ve sonra da Gündüz başarılı olduğunda, onu alnından öpmüş! 

+++++

Bir Fıkra

İpin ucu hergelede!..

Çok palavracı, mübalağacı bir adam varmış...Yakın bir arkadaşı; “Öyle endazesiz atıyorsun ki, çok ayıp oluyor” deyince adam; “Haklısın, ama kendimi alamıyorum” demiş. Arkadaşı da; “Ben paçana bir ip bağlayayım, sen atmaya başlayınca ipi çekerim, sen de kendine gelirsin” demiş. Öyle de yapmışlar! Bir toplantıda, palavracı gene atmaya başlamış; “Benim bir arsam var boyu 1000 metre.”
Arkadaşı ipi çekince devam etmiş;  “Eni de 5 metre.”
Orada bulunanlar “Yahu” demişler, “Eni boyuna uymadı ki.” Adam dert yanmış;
“Ben, enini boyuna uyduracaktım, ama ipin ucu bir hergelenin elinde!”

+++++

Karagöz
kolleksiyonundan

25 ŞUBAT ÇaRŞamba 1931

(Menemen İrtica Olayından sonra) 


DİVAN-I HARBİN VAZİFESİ
AY SONUNDA BİTİYOR
 Resimde, bir general ( Divan-ı Harp Başkanı Muğlalı Mustafa Paşa olacak ) “Menemen Divan-ı Harbi” kapısından çıkmış otomobille uzaklaşıyor. Karagöz ve Hacivat bakıyorlar. Karagöz, mahkeme binasının kapısını kilitliyor 
KARAGÖZ-  Haydi selametle Paşam. Mürtecilere (gericilere) ibret dersini verdin. Artık kapıyı kilitliyorum. İnşallah bir daha açılmasına lüzum kalmaz...

Ve çerçeveli başyazı:  “YAŞASIN ORDU”
“Gazi Paşamız Konya’da, Askeri mahfelde güzel bir nutuk söyledi... Vatanı kurtaran ve memleketin asıl münevver evlatları olan kahraman askerlerimizden bahsetti ve dedi ki: Başka memleketlerde yapılan inkılâplarda (devrimlerde), millet çok defa orduyu karşısında bulmuştur... Hâlbuki Türk milleti, yükselmek için adım atmak istediği zaman, Ordunun elinden tuttuğunu görmüştür... Türk Ordusu, Türk milletinin yüksek emellerinin hamisidir... Milletle, Ordu o kadar, yekdiğeriyle birleşmiştir ki, tarihte bunun misali enderdir. Ordu dediğim zaman icabında vatan için canını vermeye hazır olan Türk milletinin münevver evlatlarından bahsediyorum.” NOT: Yıl 1931 ve şimdi yıl 2007. Ordu değişmedi. Tehlikeler değişmedi. Kimler ve ne değişti? A.K.

Yazarın Diğer Yazıları