ABD planına neden AKP dâhil edilmiyor?

Bugünlerde iktidar ne yaptığını ve yapacağını bilememenin kargaşası ve şaşkınlığı içinde. Çankaya’ya çıkan Atatürk’ü inkârcı zihniyet ona özenti toplantılar düzenliyor. Herhalde Atatürk’ü de en çok bu kahrederdi. Zira devletlerde makamlar kişilere göre değil, kişiler kendilerini makamlara göre ayarlamak zorundadır.
Hükümetin başı ise neredeyse, evde misiniz, bir maniniz yoksa geleyim diye telefonla arayıp sorduğu ülkeleri kapı kapı dolaşıyor. Nereye, neden gittiğini ve ne söyleyeceğini bilemiyor, sonradan, kendisinin bile inanmadığı bir neden icat ediyor. Herhalde, olağanüstü bir durumda ülke içinde yakalanmamak için.
Bu arada biz olaylara seyirciyken, Amerika hazırladığı Kürt ve PKK planını yürürlüğe koydu. Ankara’daki Amerikan Büyükelçisi Wilson’ın kendi kafasının doğrultusuna göre hareket ettiğini sanmıyorum. Büyük olasılıkla Washington’dan aldığı talimatı uyguluyor. Ancak ilginçtir, İktidar Partisinin Genel Başkanı ve Başbakanın etrafı Kürt danışmanlarla çevrili ve üyelerinin neredeyse üçte ikisi Kürt orijinliyken, bu işi partinin yerine kendileri götürmeye çalışıyorlar.
DTP’nin bu olaya tepki göstermesine de takılmayın. Bence o tepkiler sahte. Bu tepkinin danışıklı dövüş olduğu da çok açık. Dikkatinizi çekmiyor mu, DTP’nin yeniden yapılanması. Sokak gösterilerinin artması. Gösterilerin şekli. Sizlere bir şeyler hatırlatmıyor mu? Hani Filistin, Bosna, Lübnan, Gürcistan, Ukrayna’da sahneye konan türden, birbirine benzer olaylar, gösteriler gibi.
Ali Babacan geçen hafta sonu Washington’a geldi ve Arap-İsrail barış konferansının neredeyse düzenlenmesini biz sağladık gibi laflar etti. Bu kadar yıl diplomasi muhabirliği yapınca, bu tür sözler sizi etkilemiyor. Nitekim Babacan’ın Beyaz Saray’daki yemekte masasında oturanların düzeyi, konferansta tek kelime Türkiye’nin adının geçmemesi, daha önce yaptığı açıklamayı anında yalanladı.
Babacan’ın söyledikleri arasında bazı noktalar dikkatimi çekti. Birincisi, Kuzey Irak’taki Barzani yönetimini,  “tanımadıklarını” söylemesi. Türk televizyonlarının ballandıra ballandıra anlattığı, Iraklı Kürtlerin PKK’ya karşı aldıkları önlemlerin hükümeti tatmin etmediği yolundaki sözler.  “Bağdat’taki hükümetin siyasi kararlılığı olmasına karşılık kuvvetinin olmaması, Iraklı Kürtlerin de kuvvetleri olmasına rağmen siyasi kararlılıklarının bulunmadığı”  açıklamaları, bence dikkat çekici.
Benim kendisine aktardığım, Washington’daki emekli Amerikalı istihbaratçıların, Türkiye’nin Irak’taki PKK yerleşimi ve aktiviteleri konusunda ABD’den çok daha iyi istihbaratı olmasına rağmen, yapılan istihbarat alışverişini anlayamadıkları yolundaki açıklamalarına verdiği yanıt:  “Buna cevap vermek de istihbarat olur”  sözü. 
Bugüne kadar yapılan bu alışveriş ile herhangi bir saldırı düzenlenmediğine göre, bence yapılan istihbarat alışverişi herhangi bir askeri operasyonda, Irak hava sahası ve sınırlarını kontrol eden ABD ile karşı karşıya gelmemek için düzenlenen bir koordinasyon çalışmasına benziyor.  Tahminim, şu anda ABD’nin işgali altındaki tek istikrarlı bölge olan Kuzey Irak’a göstermelik bir iki atış veya saldırı yapılır ama bu istikrarı zedeleyecek veya zarar verecek bir şey yapılmasına Washington izin vermez.

Yazarın Diğer Yazıları