Tarih kurumları

Son ay içinde ODTÜ’de, Kıbrıs Amerikan Üniversitesinde ve Girne Amerikan Üniversitesinde toplantılara katıldım, Kıbrıs’la ilgili konuşmalar yaptım. Anavatandaki üniversitelerde  “Milli konularda”  gördüğüm ilgiyi bu üniversitelerde de gördüm. Girne Amerikan Üniversitesinde Tarih Kurumu’nun tertiplediği toplantıda Atatürkçülüğün ve milli Kıbrıs davamızın büyük bir titizlikle ele alındığına şahit oldum. Genç Mücahitler Derneğini de kurmuşlar.  “Kıbrıs Yunan olamaz; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ebediyete kadar yaşatılacaktır” diyor gençler. Mücahitler Derneği’nin de telkini ile kurulduğu anlaşılan bu derneğin varlığı bambaşka bir hava verdi toplantımıza. İnşallah diğer üniversitelerde de benzeri kuruluşlara gidilir ve bunların birleşmesinden bir “Genç Mücahitler Dernekleri Federasyonu” meydana çıkar. Yararı? Milli direniş ruhunu canlı tutmak! Üzerimize ölü toprağı serpilmiş havasını dağıtarak Kıbrıs üzerinde oynanan oyunları bilinçli bir şekilde izlemek ve dünyaya  “Özgürlüğümüzden, devletimizden, Türk garantisinden asla vazgeçilmeyeceğinin” mesajını gür bir sesle vermek! Güzel olanı bu derneklerin GAÜ’de Kıbrıs Türk Gençleri ile Anavatandan gelen kardeşleri ile birlikte yürütülmesi. Burada “Kıbrıslı-Türkiyeli”  ayırımı yok, tam aksine güzel bir kaynaşma var deniyor. Üniversitelerimizin bu milli kaynaşmayı sağlamaları için gereğini yapmaları kaçınılmaz bir gereksinme. Et ve tırnak oluşumuzun en güzel örnekleri üniversitelerimizdeki kaynaşma ile verilecektir. Verilmelidir.
Bunun hayati önemi vardır. Nedenini anlatayım: Bir avuç Kıbrıs Türkünün direniş gücü Anavatanla olan ayrılmaz ve kopmaz bağlarından, Anavatana olan güveninden, milli davada Anavatanla tam bir anlayış ve işbirliği içinde hareket etmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Dr. Küçük’ün de ta 1940’larda vurguladığı gibi  “Kıbrıs Türkleri Türkiye’siz var olamaz!” Bizi Kıbrıs’tan silip süpürmek için yıllardır plan yapıp uygulayanlar bu gerçeği keşfettikten sonra bütün gayretlerini bizi Anavatandan ayırmak ve Anavatanı da Kıbrıs Türkünden soğutmak için harcamaya başladılar. Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak için Makarios’la ve Papadopullos’la işbirliği yapmış olan, Akritas Planı çerçevesinde uhdesine düşen “milli görevi” de yapmaktan kaçınmamış olan AKEL Komünist partisinin “Kıbrıslılık”  maskesi altında yürüttüğü ve bazı gençlerimizi de inandırdığı dava bu faaliyetin doruk noktasını teşkil etmektedir. İçe karşı Helenizm, Türk’e karşı “Kıbrıslılık” yıllarca oynanan ve hâlâ da oynanmakta olan oyundur!
Bu oyunun bir gereği olarak bize  “Türkiye kendi çıkarı için buradadır, yarın kendi çıkarı için sizi terk edecektir... Gördüğünüz gibi Annan Planına evet diyerek bunu kanıtlamıştır” diyenlerin Türkiye’deki kolları da  “Kıbrıs Türkünün Türkiyelileri sevmediğini, askerin adadan çıkmasını isteyen nankörler olduğunu, bunlar için bunca fedakârlığın yazık olduğunu” yayarlar. Kıbrıs meselesinin Türkiye için stratejik bir dava, güvenliği için önemli bir konu, tarihi ve coğrafi açıdan denizlere açılış kapısı olduğunu hatırlamak istemezler. Kıbrıs Türklerinin 1571’den bu yana bu adada yetmiş bin Türk şehidinin türbedarlığını yaptığını, Türklüğünden ve dininden taviz vermeksizin  “Anavatanım, Türkiyem, Atatürk ve ilkeleri” diyerek yaşadığını unuturlar.
Bu nedenledir ki GAÜ’deki Tarih Kurumu’nun etkinlikleri ve Genç Mücahitler Derneği gibi bir derneğin var oluşu, beni çok mutlu etmiştir. Tarihini devlet kurarak taçlandırmış olan Kıbrıs Türklerinin, bu tür etkinliklere ihtiyacı çoktur. Tüm ilgilileri kutlarım.

Yazarın Diğer Yazıları