Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ

Özcan YENİÇERİ

Türkiye ruhunu kaybediyor!

Dışarıdan bakarsanız olanı biteni anlamakta ve anlamlandırmakta zorlanırsınız. Hatta bu başlık da niçin atılmış, “bize bir şeylerin olduğu yok” diyebilirsiniz! O zaman şu olguların açıklamasını birilerinin yapması gerekir. Söz gelimi trafik kazasında yaralı olarak kurtulan ve sedye ile ambulansa yerleştirilen bir hastanın, 200 kilometre hızla giden ambülânstan asfalta sedye ile birlikte nasıl düştüğünün mantıklı bir şekilde açıklanması gerekir! Can kurtarmakla görevli olanların, işlerine yeterli özeni göstermemelerinin sonucu olarak bu durumun meydana geldiği söylenebilir! Ama bu durumun sorumluluk ve görev duygusundan daha çok, insana verilen değerle ilgili olduğunu düşünmek gerekir!
Ülkede insana veril(mey)en değeri gösteren (!) daha başka olgular da yaşanmaktadır. Söz gelimi bir yabancının karakolda silahla vurularak öldürülmesi ya da onlarca mültecinin boğulmasına neden olan gelişmeler rastlantı ya da istisna olarak görülemez.
Kurban bayramında kurban edilecek hayvanlara suni kilo aldıran ve kansere neden olduğu söylenen kaçak binlerce hapı ithal edenlerin, vicdan ve ahlak kodlarını sorgulamak gerekir. Bu hapları hayvanlara vererek, onlara suni kilo aldıran ve üç kuruş para için insanların hayatlarını tehlikeye atan bu insanlık dışı vicdanları, hangi iklim üretiyor? Minarelerinde günde beş vakit ezan okunan bir ülkede; din, iman, Allah, ahlak, kanun, vicdan ve insanlık değerlerinden bu yaşam tacirleri nasıl oluyor da habersiz kalabiliyor?
Geçen yıl Müslüman’a domuz etinden yapılan çiğ köftelerin yedirildiği medyada yer almıştı. Daha da somutu, para hırsıyla gözü kapanmış bir takım müteahhidin neden olduğu cinayetleri deprem, tokat gibi suratlara indirmişti. Onlarca insanın diri diri altında kalacakları mezarlıkları, ev diye insan duygusundan nasip almamışların nasıl sattıkları ortaya çıkmıştı. Sahte ve zehirli rakı imalcileri de çok değil bir yıl önce yüzlerce insanın ölümüne neden olmuştu. Üç kuruş uğruna kırmızı biberin içine kiremit tozunu, süte suyu, bala şekeri katarak satanından etraf geçilmez olmuştur. Tarihi geçmiş ilaçları piyasaya süren okuma yazma bilen onca insanın, mahkemeye sevkini yakın geçmişte medya çarşaf çarşaf vermişti. Trafik kazası adı altında işlenen trafik cinayetleri ise, işin diğer yüzüdür. Bu ülke, kestiği başı koyduğu poşetle sokak sokak gezen insan bile üretebilmiştir! Bütün bu gelişmelerden ve olup bitenden hiç kimse kendisini muaf görmemelidir. Türkiye bugün akla gelmeyenlerin başa geldiği bir dönemi yaşamaktadır. Herkes sahtenin ya da sahtekârın çok küçük çıkarı için ürettiği melanetlerin her an kapısını çalabileceğini düşünmek durumundadır. Günlük haber bültenlerinin cinayet, intihar, boşanma, tecavüz ve aldatma hikâyeleriyle ağzına kadar tıka basa dolu olması tesadüf değildir.
AB, ABD ve terör derken Türk toplumu insani ve ahlaki rezervlerin hovardaca harcanmasına göz yummuştur. Tarih bize aç gözlü, saldırgan, vurdumduymaz, yüzeysel ve umursamaz toplumların, bunun bedelini çok ağır biçimde ödediğini gösteren sayısız örnek sunmaktadır.
Sağlıksız fertlerin, sağlıklı bir toplum oluşturduğu görülmüş değildir. Kurumları laçka, ahlakı sakat, vicdanı cıvık ve inancı hasta olan bir toplumun kendisi de hasta demektir. Her kurumun, yetkilinin ve etkilinin bunun farkında olarak gerekli tedbirleri alması gerekir. Bu kez durum çok ciddidir. Sosyal terapiye başlamakta daha fazla geç kalınırsa, Türkiye ruhunu tamamen kaybedecek demektir.

Yazarın Diğer Yazıları