Şükürler olsun, nereden nereye geldik (!)

Sevgili okurlarım, Mubarek Kurban Bayramımız kutlu ve mutlu olsun. Bu yılki Bayramımızı, bölücülere ders veren şanlı ordumuzun sınır ötesi harekâtını kutlayarak muvaffak olması için Ulu Tanrıya dua ederek karşıladık.
Ben de bugün aynı mutlu yolu seçerek, seksen yılda nereden nereye geldiğimizi belirgin örnekleri ile sunmak ve hizmeti geçenlere de şükranlarımızı arz ederek, sizlere moral vermek istedim.
Haklı tenkit ve beklentilerimi bayram münasebetiyle bir köşeye koyarak yine de iddia ederim ki; bu zaman dilimi içindeki yaşantısında, bizim kadar ilerleyen yeryüzünde ikinci bir millet yoktur.
Bu gerçeği yakından tespit etme şansına, daha çok benim gibi seksen yaşını tamamlamış ve Anadolu yaşamının içinde bulunmuş insanlarımız sahiptir.
Cumhuriyetimizin başşehri Ankara’nın ortasındaki evin su ihtiyacını mahalle çeşmesinden taşıyanlar, İkinci Cihan Harbinin zorluklarını ve yokluklarını yaşayanlar, karne ile ekmek alıp, Kızılay’ın yemeğini yiyenler, yerli malı kullanıp para biriktirenler, imza atmasını bile bilmeyen velilerin ellerinde büyüyenler, en lüks yakıtın Zonguldak’tan gelen taşkömürü olduğunu bilenler ve bir ton kömürü de bir aylık geliri ile temin edenler, yaz aylarında zehirli sıtmaya yakalanıp asfalt yolun kenarında yata kalanlar, kinin dağıtacak Sıtma Savaş Görevlisi’nin kuyruğunda bekleyenler, adına  “tahta kurusu”  dediğimiz uyku kaçıran böceği unutmayanlar, okula gitmek için saatlerce yol yürüyüp şehir merkezine gelenler, derslerine çalıştıkları en güzel mahalleri M.Eğitim Bakanlığı Kütüphanesi olduğunu bilenler, büyük ticari ve sanayi kuruluşlarımızın sahibi rahmetli Sakıp Sabancı’nın  “benim babam hamaldı” dediğini duyanlar bilebilirler.
Aynı şekilde Edirne’den Kars’a kadar, bütün Cumhuriyet Türkiye’mizin insanlarında bu örneklere fazlası ile raslamak mümkündür ve başını ellerinin arasına alan bizim yaştaki her insan bu gibi hatıralarını arkası arkasına sıralayabilirler ve neticede, seksen yılda nereden nereye geldik? sualinin en güzel cevabını verebilirler.
Beni bu iddialı neticeye ulaştıran iki olayı, geçirdiğimiz hafta içinde tekrar yaşadım ve sizlerle de bölüşmek istedim.
12 Aralık Çarşamba günü Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Başkanı Prof. Dr. Turan Yazgan Hocamızın Florya’daki İstanbul Aydın Üniversitesi salonlarında  “Türk Dünyasına Genel Bakış”  konulu konferansını tahminlerimizin üstünde genç toplulukla izledik.
Anadolu Eğitim ve Kültür Vakfı (AKEV)in dört yıl önce kurduğu  “Anadolu Bil Meslek Yüksek Okulu”  ile bu yıl kurduğu “İstanbul Aydın Üniversite” nin 28 Prof ve 14 doçentli akademik kadrosu ile dört fakültesi Rektör Prof Dr. M.Salih Çelikkale’nin ve altı dekanın yönetiminde 2500 öğrenci ile eğitim yapıyor. Modern derslikler, amfiler, labratuvarlar, kütüphaneler, konferans ve bilgisayarlı salonları ve çağdaş eğitim ihtiyaçlarının karşılandığı imkanları doya doya seyrettik. Dr. Mustafa Aydın’ın Başkanı olduğu Vakfın Mütevelli Heyeti’nde benim de yakın dostlarımdan Yılmaz Ulusoy’un ve Türk Kalp Vakfı Başkanı Çetin Yıldırımakın’ın resimlerini görmek de beni ayrıca sevindirdi. Eğitim gören sağlıklı ve sevimli gençlik topluluğu da bana moral verdi.
15 Aralık Cumartesi günü de Atatürk Kültür Merkezi’nin büyük salonunda, Bakırköy Musiki Konservatuvarı Vakfı’nın mensubu 27 kişilik saz heyetinin, 61 hanım 32 erkek amatör ses sanatkarının iştiraki ile bugüne kadar görmediğim büyüklükte ve güzellikte taksimler-peşrevler-besteler-semailer-şarkılar-divanlar-türküler; köçekceler, gazeller ve marşlar dinledik. Vakıf yöneticilerini, Müzik Danışmanı Prof. Dr. Nevzat Atlığ’ı, Yönetmen Faruk Salgan’ı ve Yılmaz Pamukçu’yu ve organizasyonun ortakları Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı ile Bakırköy Belediyesini de kutladık.
Üç gün ara ile iştirakçisi olduğum çeşitli konulardaki iki kültür hareketi, beni tekrar topluluğumuzun çeşitli grupları ile karşılaştırdı. Genç ve yaşlı insanlarımızın gelecek için emek yatırımlarını yakından görerek mes’ut oldum.
Şimdi kendi şeref madalyamızı boynumuza geçirerek, dünyada hiçbir topluluğun başaramadığı yükselişi seksen yılda başardığımızın gururunu yaşayalım ve bizi o yoksulluk günlerinden bugünlere ulaştıran Ulu Tanrımıza, dünyada pek az bulunan güneş ve denizlerimize, bizlere kahve hariç her türlü gıdayı veren Aziz Vatan Toprağımıza, başta Büyük Bozkurt M.Kemal Atatürk’ümüze ve bu günleri bize hazırlayan büyüklerimize ve bizden önce emeği geçenlere, aziz gazi ve kahraman şehitlerimize ve onları emzirerek yetiştiren Türk Anneleri’ne şükredelim.
Nereden nereye geldiğimizi bilerek Kurban Bayramımızı kutlayalım.
Tanrı Türk’ü Korusun.

Yazarın Diğer Yazıları