Türk'e bayram yok!

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay’ın, Menemen’de, iki kahraman bekçi ile birlikte, gözleri dönmüş yobazlar tarafından boğazı kesilerek, şehit edilişinin 77. yıldönümünde ve de “Kurban bayramında” anlamlı bir mesaj yayınladı. Özetle şöyle dedi; “Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal, laik ve üniter devlet yapısına kastedenler, Türk vatanseverliğinin çelikleşmiş bir ifadesi olan Türk Silahlı Kuvvetleri ve ulusumuzun kararlı duruşu sayesinde emellerine ulaşamayacaklardır.”
 Asteğmen Kubilay yobazların meşum gayeleri uğruna “kurban” edilmişti! Ama “devrimin” gericiliğe karşı, simgesi oldu.  
Önümde zamanın en güzel dergisi “Çocuk Sesi” nin 1930’da, o haftaki sayısı ve bu sayıda, o sırada Galatasaray’da, 11yaşında bir ilkokul öğrencisi ağabeyim Gündüz Kılıç’ın (sonra futbolcu “Baba Gündüz” ) Kubilay hakkındaki yazısı var; “Müsterih ol Kubilay; biz Türk gençleri irticaya imkân vermeyeceğiz! Gazi Mustafa Kemal, Ordusu başımızda oldukça, Türkiye Cumhuriyeti, Ortaçağ karanlığına gömülmeyecek.”
Ve yıl 2007; TSK’nın bu konuda kararlılığı değişmedi;  Büyükanıt Paşanın, Komutanların, laik Cumhuriyeti savunmak hususundaki iradesine candan inanıyorum... Genç “Kubilayların” varlığına da!
Ne oldu da...  
Ama ne oldu da, bugün ülke genelinde 1930 Menemen’inden farksız, belki de daha beter, yaygın gericilik manzara ve hareketleriyle karşı karşıyayız.
Ufak bir örnek: Şu sırada bazı yörelerde ve çoğu okullarda yaşanmakta olan bir durum. Bir lise örgencisi genç kız edebiyat öğretmeninin, “edebiyatı” bir tarafa bırakıp, öğrencilere din dersi verdiğini, ilahiler belletiğini, kızlarla, erkeklerin yan yana oturmalarını yasak ettiğini anlattı. Velilerin bu konudaki şikâyetleri Ankara’dan, Milli Eğitim Bakanlığı’ndan geri dönmüş!
Bu olay ve benzerleri, herhalde Hükümetin açık, yazılı talimatıyla olmuyor, ama müsamaha görüyor ve AKP iktidarının “mümbit zemininde” filizleniyor ve gözler önünde, büyüyor!
İktidar tarafından, dün Kubilay konusunda söylenenler, ağızlarından dökülüyor. Siz söyleyenlere değil söyletenlere bakın!
İstatistiklere göre, “geleneksel” başörtüsü takanlar azalırken, türban takanlar gittikçe çoğalıyormuş. Önce bu ikisi arasındaki farkı göstermesi bakımımdan anlamlı! 
Hemen söyleyeyim; sorun, dinimiz İslam değil. Geleneksel başörtüsü de değil... Ve hiç olmadı. Mustafa Kemal bunu Türk kadınlarına bırakmıştı. Sorun; mübarek dinimizin kendilerine göre yorumlanması ve siyasete alet edilmesi! Tarihte eşi olmayan uydurma “türbanın”, belli bir zihniyetin simgesi yapılmış olması! Evet, ben Büyükanıt Paşanın ve ordunun bu konudaki kararlılığından eminim... Ama TSK, bölücülüğe odaklanmışken adamlar T.C.’yi, almış, götürüyorlar!
Olamaz dediklerimiz oldu ve oluyor!
Orhan Veli...
Melih Âşık hatırlattı: Ünlü şair Orhan Veli 1949’da yazmış: “Bugün ilkokullarda din derslerine başlanıyor. Beş gün evvel birkaç yerde imam hatip kursları açıldı. Yine son günlerde birkaç meczup Arapça ezan okudu. Birkaç okuryazar dine dönmenin gerekli bir iş olduğunu söylediler. Birkaç yerde cami yaptırıldı... Bütün bu olaylara bakıp geriye, irticaya doğru gittiğimizi sanmayın. Gerçi bu olayların bütünü, yurt içinde bir irtica hareketi olduğunu gösterir. Kara kuvvet daha henüz ölmemiştir. Ama fazla da telaşlanmaya lüzum yok. Bu kuvvet, bu kara kuvvet artık gençlik arasında iş görmeyecektir”.
Ah Orhan Veli ah, ne kadar iyi niyetli, ne kadar iyimsermişsin! 
Kafalar karıştırıldı...
Ve kafalar öylesine karıştırıldı ki, gericiliğe karşı direnen Fazıl Say T.C. Dışişleri Bakanlığı tarafından yayımlanan takvimde var; helal olsun!  Ama o, aynı, “resmi” takvimde “Ermenileri kestik” diye tarihimize ihanet, milletimize iftira ve hakaret eden Orhan Pamuk ve “elime silah alacağıma o kâğıt parçasını, yani nüfus kâğıdımı atarım” diyen “yönetmen” Fatih Akın da var...

Yazarın Diğer Yazıları