Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sadi SOMUNCUOĞLU

Sadi SOMUNCUOĞLU

"Millet ve Etnisite" (2)

Milletten küçük olanlar arasında etnik grupları, aşiret, kabile gibi ilkel birimleri sayabiliriz. Bugünlerde Türkiye’deki tartışmalarda- bilgisizlikten veya kasden- en çok etnik grupla millet karşı karşıya getiriliyor. Dünyada 10 000 civarında etnik grup, buna karşılık ancak 100 mertebesinde millet bulunduğu gerçeği bile bu karışıklığı çözmeye yetecek bir delildir.

* * *

“Amerikan”  bir milletin ismidir.  “Amerikalı” Türkçe’ye has bir kelime, onların dilinde yok. Zaten olsaydı, sadece ABD’yi değil, Kanada, Brezilya, Arjantin ve başka Amerika Kıtası ülkelerinde yaşayanları da kapsardı. İngilizce’de sadece  “Amerikan”  denir. Etnisite belirtilmek istendiğinde  “İtalyan Amerikan” ,  “Hispanik Amerikan” ,  “Yahudi Amerikan”  denir ama Amerika Amerikanlarındır. Tıpkı Türkiye’nin Türklerin olduğu gibi.
Türkiye mozaiktir, diyenler, Türk var, Kürt var, Çerkez var diyenler, etnik grupla milleti karıştırıyor. “Türk”  kelimesi Türk milletinin ismi olduğu kadar, Türk etnisitesinin de ismi olarak kullanılıyor. “Bu yüzden karıştırıyorlar”  diye iyi niyetli bir yorum yapalım...
Ben, bildiğim kadarıyla Türkmen etnisitesinden gelme bir Türküm. Fakat Türkmenliğimi çoktan unuttum. En az üç nesildir şehirliyim. Etnisitelerin kaderidir bu. Bir süre sonra millet üst kimliği içinde yok olurlar.
Mehmet Akif, Arnavut etnisitesinden gelme bir Türk’tür.
Hovannes Dadyan, Miralay Bogos Dadyan, Ermeni etnisitesinden gelme Türklerdir. Süleyman Nazif, Kürt etnisitesinden gelme bir Türk’tür.
Zaharya Efendi (Cemil Bey) Rum etnisitesinden bir Türk’tür.
Büyük bestekâr Üçüncü Selim’in hocası Tamburi İzak, Yahudi etnisitesinden bir Türk’tür.
O halde, “Türkiye Türklerindir” e, “Ne mutlu Türküm diyene” ye itiraz edenler, eğer başka bir etnik aidiyet hissetmiyorlarsa,  “Türk etnisitesinden gelme gayrı-Türklerdir”.

* * *


Bizde  “millet”  anlayışının yoğun tartışması, az önce bahsettiğim gibi, en problemli dönemde yapıldı. Tabiî olarak...
Yirminci asrın sonu ile Cumhuriyet’in ilk yıllarını kapsayan birinci dönemde Ziya   Gökalp’ın, “harsa” dayanan millet anlayışı hâkimdi. Bugünkü sosyoloji bilgimize göre de doğrusu budur. Bugün geriye baktığımızda, Gökalp’da ve Gökalp’dan da çok, onu izlediklerini sananlarda tespit ettiğimiz hatâ, kültüre dayalı bir millet anlayışı değildir. Çünkü kültürün tanımladığı millet fikri, hâlâ doğrudur. Hatâ, sert bir medeniyet- hars ayrımı ve ikincinin saflığının gerektiği iddiasıdır. Bu yanlışlık, bin yıllık yüksek kültür birikimimizin inkârı yolunu açmıştır.
İkinci dönem, Batı’da yüzyıllardır hâkim olan “ırkçı” anlayışın, belli başlı Avrupa ülkelerinde resmî ideoloji haline geldiği tarih aralığıdır. Batı ırkçılığının dillendirilmesinin artık ayıp sayıldığı II. Dünya Harbi sonuna kadar devam eder. Hannah Arendt’in tespit ettiği gibi, ırkçılık, Batı emperyalizminin tabiî ideolojisidir. Tarihî tavırları bugünkü değer hükümlerimizle yargılayamayız. Bu sebeple, daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi Türk devlet ve fikir adamlarının bu dönemdeki  “ırkçı”  söylemlerini o günün Batı anlayışı içinde irdelemek gerekir. Aşağıda birkaçını tekrarlayacağım o sözleri söyleten ruh hali,  “Sen bana aşağılık ırk diyorsun. Hayır, ben de yüksek bir ırkın mensubuyum”  müdafaasıdır. Buna, “savunma ırkçılığı”  denebilir:  “Türkçülük ırkçı olmadığı için noksandır, Kemalizm ona ırkçılığı ilave etmiştir.”  (Agop Dilaçar, 1940),  “Biz Türk’üz, Türkçüyüz ve daima Türkçü kalacağız. Bizim için Türkçülük, bir kan meselesi olduğu kadar ve en az o kadar da bir vicdan ve kültür meselesidir.” (Başbakan Şükrü Saraçoğlu, 1942),  “Benim kanaatimce kahramanlık, milletler arasında birinci sırada yer tutmak için ilk şarttır. Kahramanlık, kanın fıtraten haiz olduğu kudretten gelir. Irkımızın kahramanlığına Gaziantep güzel bir numune olmuştur.”  (Başbakan İsmet İnönü, 1932), “Cumhuriyet idaresinin genç Türk unsuruna verdiği inandırıcı kanaat budur ki dünyanın inanmadığı eserleri vücuda getiren azim ve fedakârlık ırkımızda vardır.” (Başbakan İsmet İnönü, 1933)  İlk Türk Tarih Cemiyeti kurultaylarına (1932, 1937) sunulan tebliğler bugün okuyanların ağzını açık bırakacak niteliktedir ve hekimler, Türk ırkının karakterleri konusunda ayrıntıya girmektedir. Ders kitaplarındaki değişikliklerin biraz arkadan gelmesinden olmalı, 1960’lı yıllarda benim lisede okuduğum  “İnkılâp Tarihi” dersinde hâlâ,“Türkler brakisefal, beyaz bir ırktır”  bilgisi yer alırdı.   
Yarın devam edeceğiz...

Yazarın Diğer Yazıları