Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hüseyin Macit <br>YUSUF

Hüseyin Macit
YUSUF

KKTC ve Anavatan Türkiye kötü bir yıl geçirdi...

Bir yılın daha sonuna geldik. Yeni yıl için umutlarımız var. Ne var ki, 2007’nin KKTC ve Anavatan Türkiye için iyi bir yıl olduğunu söylememiz mümkün değildir. Anavatan Türkiye’deki PKK terörü 2007’de birçok kahraman evladımızın kahpece canına kıymıştır. Terör son dönemde büyük şehirlere de sıçramış ve Türk halkı yeni yıla huzursuz ve tedirgin girmektedir. 22 Temmuz 2007’de yapılan Milletvekili Genel Seçimlerinde iktidara bir kez daha gelen AKP, maalesef terörle savaşmada sınıfta kalmıştır. Zamanında gerekli adımları atamayan AKP iktidarı, adeta ABD’nin kuklası gibi davranmıştır. AKP terör konusunda, ancak 5 Kasım’da Tayyip Erdoğan’ın ABD Başkanı Bush ile yaptığı görüşmeden sonra hareketlenebilmiştir. The Economist dergisine göre Erdoğan-Bush görüşmesinde Türkiye ABD’ye önemli taahhütlerde ve tavizlerde bulunmuştur.
Türk ekonomisi tarihindeki en büyük dış borçlanma rakamına ulaşmıştır. 440 milyar dolara ulaşan dış borç ve 60 milyar dolarlık dış ticaret açığı Anavatan Türkiye’nin tam bağımsızlığa dayalı siyaset gütmesini engellemektedir.
2007’de Kıbrıs sorununa çözüm bulma arayışlarında bir milim ilerleme dahi kaydedilmemiştir. Rum tarafının uzlaşmaz tutumu bu yıl da devam etmiş, eli kanlı faşist Papadopulos her fırsatta saldırgan ve Kıbrıs Türküne hayat tanımaz tutumunu sürdürmüştür. 5 Eylül’de KKTC Cumhurbaşkanı Talat ile katil Papadopulos arasında BM gözetiminde Lefkoşa’da yapılan görüşmeden hiçbir olumlu sonuç çıkmamıştır.
8 Temmuz Gambari sürecinin ileriye götürülmesi hususunda Papadopulos, kılını bile kıpırdatmaz iken, KKTC Cumhurbaşkanı Talat’ı uzlaşmazlıkla suçlamaktan geri kalmamıştır. Papadopulos iki bölgeli-iki toplumlu federal bir çözümden ne anladığını yıl boyunca çeşitli vesilelerle açıklamaktan geri kalmamıştır.  Papadopulos’a göre federal bir çözümde oluşacak olan iki bölge etnik açıdan temiz olmayacaktır; yani iki bölgede de Rumlar yaşayabileceklerdir. Böylelikle nüfus çoğunluğu avantajını kullanarak Kıbrıs Türkü osmosis yoluyla yok edilecektir. Papadopulos Kıbrıs’ta 1960 şartlarına da dönülemeyeceğini açıklayarak Kıbrıs Türkünün eşit ortaklık haklarını ve Anavatan Türkiye’nin etkin ve fiili garantisini de tanımayacağını 2007 içerisinde defalarca açıklamıştır. Faşist Papadopulos açıkça ve hiç kimseden çekinmeden Enosis ve adanın Elen’leştirilmesi için elinden geleni yapmaktadır.
Papadopulos’un bu olumsuz tavrı sürerken AB ve BM de ne yazık ki Rum yönetimini mükafatlandırmaya devam etmektedir.
AB, 24 Nisan 2004 Annan Planı referandumu sonrasında Kıbrıs Türkü üzerindeki izolasyonların kaldırılması maksadıyla aldığı kararları bugüne kadar uygulamaya sokmamıştır. Mali Yardım Tüzüğü, Rum tarafının icazetine bağlanmış; Doğrudan Ticaret Tüzüğü ise rafa kaldırılmıştır. Kıbrıs Türküne verilen sözlerin yerine getirilmemiş olması bir yana AB’nin yayınladığı raporlarda Kıbrıs Türkünün küçük düşürüldüğü, hor görüldüğü ve hatta Kıbrıs Türküne düpedüz hakaret edildiği görülmektedir. AB Kıbrıs Türkünü Ruma yamalamak için elinden geleni yapmaktadır.
BM’nin de AB’den kalır yanı yoktur.Yeni BM Genel Sekreteri Ban ki Moon’un henüz Kıbrıs sorununa tam olarak vakıf olamadığı ortadadır. BM Genel Sekreteri’nin Aralık ayında BM Barış Gücü’nün Kıbrıs’taki görev süresini uzatmaya yönelik hazırladığı raporu ve Güvenlik Konseyi’nde bu konuyla ilgili alınan karar, Kıbrıs Türkü aleyhine bugüne kadar alınmış en olumsuz kararlardan biridir.Adil olmayan kararlarla BM’nin Kıbrıs sorununa kalıcı bir çözüm bulamayacağı da apaçık görülmektedir.
ABD Kongresinde, Rum-Yunan  lobisinin etkinliğine paralel olarak, alınan kararlarda Kıbrıs sorununa çözüm bulmak için adres 8 Temmuz Gambari süreci gösterilmektedir. Kongre bu sürecin Rum Yönetimi Başkanı Papadopulos tarafından çalıştırılmadığını farkında bile değildir.
Geçtiğimiz günlerde ABD Kongresine sunulan bir karar tasarısında, 33 yıldır adaya barış getirmiş olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin çekilmesi çağrısı yapılmaktadır.
Şubat 2008’de Rum tarafında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra, ABD’nin etkin bir rol üstlenerek taraflara yeni bir plan sunacağı beklenmektedir. 2008’de BM Güvenlik Konseyi’nin 5 Daimi Üyesinin de Kıbrıs sorununda fiili rol üstlenmeye hazırlandıkları gelen bilgiler arasındadır. 2008’de KKTC’yi ve Kıbrıs Türkünü tehlikeli bir süreç beklemektedir. Umarım 2008, kötü geçen 2007’yi bize aratmaz. Mutlu ve sağlıklı yıllar dilerim.

Yazarın Diğer Yazıları