Bağımsızlık haktır

Atatürk’ün “Bağımsızlık karakterimdir” sözü, Türk ulusu için söylenmiş bir sözdür. Türk ulusu, bağımsızlığına ve egemenliğine, milli şeref ve haysiyetine düşkün yüce bir ulustur. Tarihimiz, bu ilkeleri korumak uğruna yapılmış olan fedakârlıkların tarihidir. Gençlerimizin bu tarihi çok iyi bilmeleri gerekir. Atatürk, Türk Cumhuriyetini gençlere emanet ederken “geçmişi, Cumhuriyetin nasıl kurulduğunu, bu yöndeki fedakârlıkları bilen ve Türklüğü ile övünen” bir gençlik öngörmekteydi. O’na göre “Ne mutlu Türküm diyene” sözünün kapsamı Türkiye’de yaşayan, onun nimetlerinden yararlanan, vatan tehlikeye girdiği takdirde (İstiklâl Savaşında olduğu gibi) kökünü kökenini düşünmeksizin “Vatanım tehlikede” diyerek cepheye koşanları kapsamaktadır.
Türkiye’de yaşayan herkes Türk’tür. Amerika’da yaşayan her vatandaşın “Amerikan’ım”, Fransa’da yaşayan her vatandaşın “Fransız’ım” dediği gibi Türkiye’de yaşayan her vatandaş da “Türk’üm” demenin şanını ve şerefini yaşamaktadır. Ancak bu, Sevr anlaşmasını sayıklayan, Lozan Antlaşmasını hâlâ hazmedememiş olan bazı “dost kılıklı” tarafların kabul etmedikleri bir açılımdır. Onlara göre Atatürk “Ne mutlu Türk’üm diyene” sözünü “Ne mutlu Türk olana” anlamında söylemiştir ve ırkçı bir yaklaşımla Türk olmayanları dışlamıştır.
Bu nedenledir ki AB, Türkiye’ye “azınlık olmayanlara da azınlık hakları ver” çağrısında bulunmaktadır. Maksat, Türkiye’yi bölmek, küçültmek ve Sevr haritasını güncelleştirmektir. Atatürk’ün bağımsız, üniter devletini çiğneyip yutacak güçleri olmadığının bilinci içinde hareket etmektedirler. Geçmişte, petrol kaynakları genç Türkiye’nin elinde kalmasın diye “Kürt isyanı” adı altında Türkiye’yi küçültmek isteyen emperyalist güçler, bugün de, petrol kaynaklarına giden yolda vazgeçilmez bir köprü olarak gördükleri Türkiye’yi küçültmek için, PKK denilen bir örgütü besleyip desteklemektedirler. Bin yıldır bir arada yaşamış, kaynaşmış olan kardeşleri Türk-Kürt diye ayırarak oynamak istedikleri oyunda PKK’nın Kürt asıllı kardeşlerimizi temsil eder hale gelmediğini gördükçe de kudurmaktadırlar. Sevr haritasının gündeme getirilmesi bu kudurmuşluğun bir sonucudur. “Ermeni Soykırımı” adı altında devam ettirdikleri yapay “dalga” da Türkiye’den toprak koparmak, Türkiye’yi Sevr haritasına göre küçültmek, planlarının bir diğer parçasıdır.
Kısacası, emperyalizmin Türkiye üzerindeki hesaplaşması sona ermemiştir. Hedef, Atatürk ilkeleri ile yüzüncü yılına doğru adım adım ilerleyen üniter devleti federal bir yapıya kavuşturarak Ermeni ve Kürt “meselelerini” sonuca vardırmak, yani Türkiye’yi avuçlarına alabilecekleri bir şekle sokmaktır. Hedef, bağımsızlıktır, egemenliktir, “Atatürk” deyince akla gelen, gençliğe emanet edilmiş Türkiye’dir.

İşte bu Türkiye’nin güvenliği ile ilgili Kıbrıs konusunda Kıbrıs Türklerinin kurmuş oldukları bağımsız, üniter Türk devletini “asla tanımayacaklarını” söyleyenlerin ve eli kanlı bir Rum idaresini AB üyesi yaparak Türkiye’nin karşısına çıkaranların, Yunanistan’ı ve Kıbrıs Rum’unu maşa olarak kullananların esas maksatları, Türkiye’yi bu EN HAKLI VE EN GÜÇLÜ davasında mağlup ederek esas hedeflerine en erken bir zamanda ulaşmaktır. Petrol kuyularının yolunda, avuçlarına alabilecekleri bir Türkiye için Ermeni, Kürt ve diğer sözde “azınlık” meseleleri ile Kıbrıs meselesini “kaynatmağa” devam edeceklerdir. Bu nedenle de KKTC’nin bağımsızlığından zerre kadar fedakârlık yapmamak gerekmektedir. 1975’den bu yana var olan bağımsızlığımızı sonuna kadar korumak, bağımsızlığımızı asla pazarlık masasına yatırmamak, bu nedenle hayati önem arzetmektedir. Bağımsızlık, vazgeçilmesi mümkün olmayan kutsal bir haktır.    

Yazarın Diğer Yazıları