Milliyetçilerin beklentileri (2)

1965’li yıllarda rahmetli Alparslan Türkeş’in liderliğinde Türkçüler tarafından temelleri atılan ve “Türk Milliyetçi Görüşü” siyasi platformda temsil eden siyasi kuruluşumuz MHP, muhtelif badirelerden geçerek günümüze kadar siyasi faaliyetini sürdüren CHP’den sonra en uzun ömürlü ikinci partidir.

Alparslan Türkeş’imizin uçmağa varmasından sonra görevi devir alan Genel Merkez Yöneticilerimizin yetersiz uygulamaları ve yaratılmak istenen “Türk Milliyetçi Düşünce Sistemi” ndeki görüş ayrılıkları bir çoklarımızı rahatsız etmiştir.

Ben de Türkçü bir taraftar olarak, ülkücü dostların da görüşlerini göz önüne alarak beş yıldan beri gazetemizde, şahsıma düşen görevleri yaptığıma ve yöneticilerimizin uygulamalarını ölçülü şekilde eleştirerek Aksakal unvanının gereğini yerine getirdiğimin kanaatindeyim.

Yeni yıla girerken, Türk Milliyetçiliğini siyasi platformda temsil eden ve edecek olan yöneticilerimizden her konudaki beklentilerimizi de yine bu satırlarda sizlere, imkânlarımın müsaade ettiği nisbette sunmaya, gayret edeceğim.

Davranışlarımızda, uygulamalarımızda ve kararlarımızda MHP’nin, Türk Milliyetçilerini siyasi platformda temsil eden yegane kuruluşumuz olduğunu aklımızdan çıkarmamamız gereklidir. Kırk üç yıl önce kuruluşumuzu hazırlayanlarımızın gayesi de bu idi. Böyle bir fikrî yapıya sahip siyasi kuruluşun uymaya mecbur olduğu düşünce sistemi derinliğinde tarih yatmaktadır; 1910’lı yıllarda Gaspıralı İsmail’in Kırım’dan dünya Türklüğü ile ilgili olarak ortaya attığı  “Dilde-Fikirde-İşde Birlik” görüşü, O’ndan on yıl sonra Ziya Gökalp’in “Türk Milletindenim - İslam Ümmetindenim - Garp Medeniyetindenim” temeline dayalı “Türkçülüğün Esasları” ve Büyük Bozkurt M.Kemal’in “Yönetimi vereceğiniz şahısların cevher-i aslisine dikkat et! Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur” buyruklarının tesiri, rahmetli Alparslan Türkeş tarafından “Dokuz Işık” görüşü olarak değerlendirilmiştir.

“Akıllı olanın çürük merdivene çıkmayacağını” bilerek geçmişteki hatalı uygulamalarımız için, muhataplarından açıkça özür dileyelim. Parti yönetiminde gayretli çabalar gösterdiği halde türlü sebeplerle aramızdan ayrılanların içinde güvenimizi kazanmış olanlarla ve gereksiz olarak iki üç kere üyelik sıfatlarını sildiğimiz Ülkücü kardeşlerizle barışalım. Büyüklerimizin ayaklarına giderek ellerinden öpelim, yaptığımız yanlışlıklarımızı telâfi edelim. Bölünmüşlüğümüzü ve küskünlüğümüzü giderelim, bütünleşmemizi tamamlayalım. Bizler artık güzel laflardan çok, samimi uygulamalar bekliyoruz. Ve “kapımız herkese açıktır” sözcüğünden ancak “açık kapıdan giren hırsızların istifade edeceğini” bilenlerdeniz. Küstürdüğümüz bütün emek vermiş ülkücülerimizi ocağımızda görmek istiyoruz.

Siyasi kuruluşumuzun Merkez İl ve İlçe yönetim Kurulları ile Milliyetçi görüşleri savunan Gönüllü Kuruluşların yöneticileri arasındaki kızgınlıkları ve görüş farklılıklarını, hoşgörüye dayanan çabalarla izole etmek amacı ile toplantılar tertipleyelim ve toplumumuzun ilgilendiği önemli konularda fikir birliğine vararak, ayrışmaları önleyelim. Bu maksatla genel merkez yapısında bir koordinasyon komitesini görevlendirelim.

Türk Ocakları - Aydınlar Ocağı - Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı ve benzeri kuruluşların siyasi kuruluşlarımızın altyapısını hazırlayan gönüllü teşekküller olduğunu bilerek, yapıcı tenkitlerini de hoş görelim. Çünkü hiçbir siyasi kuruluşumuzun, Türk Kültürü ile ilgili böylesine güçlü bir alt yapısı yoktur.

Sayın okurlarım, yeni yılınızı kutlar  ve konumuza devam edeceğimi arz ederim.
Tanrı Türk’ü Korusun.

Yazarın Diğer Yazıları