Terör oyunları

Diyarbakır’daki son terör vahşeti, kimin  “eseri” ? Cinayetlerde polis, önce bunun  “amacı” nedir ve  “yararlanacak kim?” diye tahkikata başlar? Terör olaylarında da öyle. Bu, askerleri ve çocukları öldüren vahşetin gerçek  “amacı”  nedir ve kimin, hangi  “amacıdır?” TBMM’deki DTP’liler; PKK’ya, bütün diğer vahşetleri ortada iken, hâlâ,  “terör örgütü”  diyemeyiz “... ” PKK silahlı, biz silahsız- PKK ve DTP aynı çizgidedir “ derler. Bir ” Dr. Jekyll-Mr. Hyde “ durumudur bu! Şimdi DTP, yani Dr. Jekyll’er, Diyarbakır vahşetinden sonra, timsah gözyaşları dökseler, terörü telin etseler de, kendi kendilerini, ” öteki şahsiyetlerini “ suçlayamazlar. Ama klasik aldatmacaya kalkışırlar; “Derin Devlet-asker provokasyonu”!
Vahşetin failinin, PKK olabileceği ihtimali bile, “öteki “ malûm ” Taraf “ın da akıllarına ve işlerine gelmez. Ahmet Altan ve Mehmet Altan kardeşler ve şürekâsı böyle olaydan sonra gene, aynı imalarda bulunuyorlar; onlara göre bu vahşetin de failleri, ”Askerler ve Derin Devlet“! Ama kendi Ordularına karşı kinleri o kadar ” derindir “ ki, Türk Ordusunun kendi askerlerini ve çocuklarını katledemeyeceğini düşünmek istemezler. Ama PKK, 30 binden fazla insanımızı, bebekleri katledecek kadar hunhardırlar,   “dizi cinayetlerindeki” gibi psikolojileri müsaittir! Ama onlar, DTP’lilere ve hatta yabancılara göre, terörist değil “özgürlük savaşçılarıdır”!
Bu vahşet olayında; “operasyonlara” mukabele olmasından ve terörden artık bıkmış Güneydoğu halkına ”Biz hâlâ varırız“ diye dehşet veya umut vermekten öte, başka bir “oyun” var... Büyük kentlerdeki araba kundaklamaları da PKK ve taşeronlarının işi ve bu “ortanca” oyunun parçası. Tıpkı, DTP’lilerin gittikçe artan pervasızlıklarının da, maksadı gibi. Devleti, asıl Orduyu o derece tahrik edecekler ki orası, hatta bütün ülke, kan gölüne, iç savaşa dönecek ve neticede, BM, NATO müdahale edecek, Güneydoğuya, İskandinav, Avusturya ABD vs.. askerlerinden oluşacak, BM “Mavi Bereli Barış Gücü” yerleşecek ve bizim “Mavi Berelimizin” karşısına geçip, PKK/DTP’yi, himaye edecek bölünmeyi kolaylaştıracak! Zaten, Birinci Tezkerenin ” yan geliri “ de bu olacaktı! Olayların asıl kökeninde, hep dile getirdiğim, yüz yıllardır Türkiye üstünde oynanmakta olan “büyük oyun” var; Türkiye’yi parçalamak ve ezeli “Türk tehlikesini” yok etmek oyunu.
Bu bilindikte, vahşet olayından sonra ” PKK’nın son çırpınışları - akan kan yerinde kalmayacak “ sözleri artık gülünç oluyor... Başbakan Erdoğan’ın Diyarbakır’daki ” eylemin, teröre karşı kararlılığı artırdığı, demokrasi mücadelesinin çok daha kuvvet bulacağı ve çözümün dayanışma” vs. sözleri de, mazur görsünler, gerçekler karşısında ” hamamda türkü söylemek! “
Bu oyunu, ” hamamın dışındaki gerçekleri “, hâlâ görmezden gelmek ve PKK’nın, bölücülüğün, AB ve ABD sayesinde demokrasi ve diplomasiyle ve Talabani ve Barzani sayesinde çözüleceğine inanmak gafletten öte bir şey!

AB ve ABD
Terörle mücadelemizi kırmaya, Güneydoğu’da, eyalet sistemi kurulmasına önayak olan AB değil mi? O zaman hâlâ AB’nin “nurlu sürecinde” ısrar etmenin anlamı ne ola ki? Bugün asıl soru şu: “Demokrasi tramvayı” ile iktidara gelmiş olan ve kamuoyu araştırmalarına göre oylarını yüzde 50’ye çıkardığı söylenen. AKP’yi, hangi güç, hangi vasıtayla, oradan indirecek? Türkiye’yi, başka kötü akıbetlerden nasıl kurtaracak? Herhalde Demokrasi değil ve herhalde de Yaşar Büyükanıt Paşanın, artık ” boğazına kadar, dolu olmasının “ nedeni de bu soru!
“Demokrasi var. Halkın dediği olur. Her millet layık olduğu hükümeti bulur” diyerek, makûs “kaderimize” razı mı olacağız? Yoksa kendi kaderimizi -Atatürk Cumhuriyetinin kaderini- kendimiz nasıl tayin edeceğiz? İşte,”bıçak sırtında” asıl soru da bu!

Yazarın Diğer Yazıları