Elektrik kimi çarptı?

Gazeteport yazarı Sevilay Yükselir, SABAH’ın 1. sayfasındaki Salih Memecan karikatürünün Erdoğan’ı çok kızdırdığını yazdı.

Salih Memecan. Limon’u, Zeytin’i ile çocuklarının gönlüne taht kurmuş ünlü karikatürist. Sabah Gazetesi’ndeki Bizim City’nin sahibi. AKP iktidarı ile birlikte çizgileri yavaş yavaş değişen Memecan’ın muhalif çizgilerini unutur olmuştuk. Uzun zamandan beri sadece TSK’yı, türban karşıtlarını, Cumhuriyetçileri, muhalif partileri, terörü ve güncel olayları eleştiren Memecan, geçtiğimiz Cuma bu AKP politikaları yanlısı tarzından vazgeçerek bize bir sürpriz yaptı. Ve Erdoğan’ı, yüzde 20’lik elektrik zammından dolayı eleştiren bir karikatür çizdi Sabah’ın birinci sayfasında. Ondan sonra da kıyamet koptu.
 Aslına bakarsanız, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün bir numaralı adamı görüntüsünde olan Memecan’ın Başbakan’ı sert çizgilerle eleştiren bu karikatürünün verdiği mesaj çok önemli. Memecan, şunu demek istiyor adeta: “Türban, anayasa, terör etkilemez ama vatandaşa yüzde 20’lik bir elektrik zammı sizi çok kötü çarpar!”
Karikatürü medya pek fark etmedi ama Başbakan Erdoğan’ın gözünden kaçmadı. Aldığım duyuma göre Erdoğan, kurmayları aracılığı ile Sabah Gazetesi’nin yetkililerine haber salmış. Ve “Ayıp oluyor ama! Bunun altında acaba bir kasıt mı var?” diyerek, Memecan’ın bu karikatürü, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e hoş görünmek için çizdiğini ima etmiş...
Sabah’ın üst düzey yetkilisi de Memecan’a ulaşarak Başbakan’ın üzüntülerini açık bir şekilde dile getirmiş. Memecan ise, “Tayyip Bey kızmış ama ben bunu sadece ’espri olsun’diye yaptım. Bunu Abdullah Bey’in çizmemi istediği doğru değil. Benim de Tayip Bey’le hiçbir derdim yok!” yanıtını vermiş.

Başbakan Erdoğan’ın damadının CEO’su olduğu Çalık Grubu’nun sahipliğinde bir gazetede Başbakan’a ne kadar muhalefet yapılabilir bilemiyorum ama size şimdiden söyleyebilirim ki, Salih Memecan, Gül’le olan yakınlığı nedeniyle daha şimdiden kara listeye girmiş durumda. Görünen o ki, Memecan, Sabah’ta krallar gibi oturduğu koltukta bundan böyle pek rahat hareket edemeyecek. Yani gölge yayın yönetmenliği tarihe karışmış durumda. Tabi bu durum sadece Memecan’ı bağlamıyor. Ne yazık ki, Memecan ve Gül arasındaki yakın dostluğu kullanarak koltuğunu koruma hesabı yapan birçok Sabah çalışanını da zor günler bekliyor.
Bu arada yazımın sonuna geldiğim dakikalarda aldığım bir haberi de size aktarayım. Memecan, şu dakikalarda Amerika’ya uçuyor. Niye olduğunu tahmin ediyorsunuzdur sanırım. Elbette ki kankası olan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü Amerika’da yalnız bırakmamak için. Ne şanslı adam ama değil mi? Vazgeçtim oğluma, “Doktor ya da diplomat ol” demekten. Bundan böyle, “Çiz oğlum çiz! Salih Amcan gibi karikatürist ol!” diyeceğim...
*Sevilay Yükselir / Gazeteport

+++++

Hakan’dan
Hasan tahlili

Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, Vakit yazarı Hasan Karakaya’nın Sabah’ta yayınlanan söyleşisinden aldığı ilhamla aldı eline kalemi yazdı başına geleni:

***

Cahil adama acırsın... Ama cehaletinin farkında bile olmayan adama daha da fazla acırsın...
“Acımak” bir yana da...
Bence bu “Hasan olayı” nın en mühim tarafı şudur:
Eğer Hasan, kendi halinde, bilgisi kıt, dar görüşlü muhafazakar bir Anadolu esnafı olsaydı...
En fazla...
Etrafta olup bitenleri anlamlandırmakta güçlük çeken, olup bitenlere karşı yabancılaşıp efkárlanan ve “Ortalık karıştı / Düzen bozuldu” diye feryat eden bir adamcağız olurdu...
Etrafa hiçbir zararı dokunmazdı...
Ama bizim Hasan, tam 31 yıldır köşe yazıyormuş!
31 yıl, dile kolay!
Demek ki tam 31 yıldır, bu Hasan’ın etrafında, “Bastır oğlum... İyi gidiyorsun” diye gaz veren bir kitle var...
Bence işin en hazin kısmı budur...

***

Bir de şu var:
Aslında Hasan, muhafazakar ve dindar çevreleri temsil eden bir adam değildir.
O çevrelerin eli kalem tutanları tarafından “komik bir figür” olarak görülür Hasan...
Ancak...
O çevrelerin eli kalem tutanları...
Hasan gibilerin sadece arkasından gülerler...
“Muhatap olmak istemedikleri” için, kamu alanında Hasan’a karşı tek bir kelime bile etmezler...
Bu tutum, Hasan gibilerin varoluşlarına “örtülü” bir destek anlamı      taşır...
* Ahmet Hakan / Hürriyet

+++++

Sabah’ın çivisi çıktı
Gazeteciliği bir kenera bırakıp iktidar şakşakçılığı ve eyyamcılık yapmaya kalkarsan olacağı budur. Ergun Babahan, iktidara şirin gözükmek için taklalar atmakla meşgulken; yönetimindeki (!) gazete almış başını gidiyor. Genel Yayın Yönetmeni Babahan, Sabah’ı sanki “saldım çayıra, mevla kayıra” stratejisiyle yönetiyor. Aynı haberler, başlıkları değiştirilip ertesi gün ikinci kez yayınlanıyor ama Babahan’ın bunları görecek gözü yok. O şimdi iktidarı daha bir memnun edip koltuğunu sağlama alma peşinde anlaşılan. Para verip gazete alanın  2. baskı haberleri okuması kimin umurunda?...

+++++

Cumhuriyet
Erol Manisalı
Birand ve İnce ile AB üzerine

M. Ali Birand ’ın Posta’da 21-12-2007’de çıkan yazısını görmüştüm. M. Ali’nin olağan çizgisini yansıtan bir yazıydı. Özdemir İnce Hürriyet’te 5-1-2008’de onun bu yazısını ele alıp eleştirince konuya açıklık getirmek istedim.
M. Ali ne demiş: “Avrupa Birliği’nin Türkiye’deki baş düşmanları laik ulusalcılardır. Türkiye’nin AB’ye girişini (sanki) bunlar engelliyormuş. AB’ye bu laik ulusalcılar yüzünden giremiyormuşuz; onlar yarın İslamcıların (AKP) Türkiye’yi sokacakları feci durum karşısında, AB’yi mumla arayacaklarmış.”
Özetle bu anlama gelen bir yazı. Bu değerlendirmeyi fakültede ikinci sınıf öğrenci yazsa yalnız benden değil “ulusalcı ve laik olmayan” öğretim üyelerinden de zayıf not alırdı, her neyse.
Sevgili Özdemir İnce M. Ali’nin “bu olağan çizgisini yansıtan yazısını” fazla ciddiye almış olmalı ki ona okkalı bir eleştiri getirmiş. Ama eleştiriyi yaparken M. Ali’yi dolaylı olarak, istemeden biraz desteklemiş.
Özdemir İnce, “Birand mantık hatası yapmış, AB’ye girecek lokomotifin makinisti laik ulusalcılar değil İslamcılar, Nakşibendilerdir (AKP), adres yanlış, tavsiyeyi laik ulusalcılara değil bunlara yapsın” diyor.
22-4-2002’deki beyanatım Newsweek’te, “ Manisalı , AB tartışmaları, Ay’da domates mi biber mi yetiştirelim tartışmasına benziyor dedi” olarak çıkmıştı...
Bu da biraz onun gibi.
Özdemir İnce’nin tespiti Türkiye’nin makinisti açısından doğru. Peki, lokomotifte (Ankara’da) laik ve ulusalcılar olsa, M. Ali eleştirisinde haklı mı olacaktı? Adres doğru mu sayılacaktı?

Yazarın Diğer Yazıları