Alıp vermemek ABD'ye mahsus!

Cumhurbaşkanı Gül’ün Washington gezisi konusunda, önceki yazımda şunları yazmıştım: “ABD’nin, sağladığı “kolaylıklara” karşı hükümetin verecekleri;  -pişmanlık yasası- “demokratik çözüm” - Barzani ve Talabani ile “diplomatik çözüm”, vb.. herhalde teyit edilmiştir. ABD “almadan vermez”! Bu konuda, Gül’ün “asabi” tepkisine rağmen, haklı olduğum anlaşılıyor. Ne var ki, “ayaküstü “ konuşmaların resmi tutanağı, gerektiği gibi gene tutulmamış ve herhalde Gül’e refakat eden Genelkurmay temsilcisi general de, bilgilendirilmemiştir! 
Bush’un -ABD’nin-, bu konuşmada Cumhurbaşkanı Gül’e  “verdiklerini”, “daha doğrusu, iki ay önce Başbakan Erdoğan’a verdiklerinin”, teyidine karşılık Gül de, ABD’nin malûm “barışçı çözüm vb.” talepleri hususunda “mutabakat” ifade etti mi? “Gül Bahçesi karşılaşmasının” bam teli de bu soruda!

Beyaz Saray açıklaması
Beyaz Saray internet sitesinde, ismi verilmeyen “üst düzey yetkilisi”nin, Gül-Bush görüşmesine ilişkin 12 sayfalık açıklamaları, özetle şöyle: “PKK sorununa kapsamlı bir çözüm bulunması üzerinde uzun bir tartışma oldu... Sorunun sadece askeri eylemle değil, Türkiye’nin Güneydoğuda ekonomik ve siyasi ve toplumsal gelişme konularında yapacağı siyasi eylemler... Teröristlerle uğraşırken, halkın bazı kesimleri için teröristlerin cazip olmaktan çıkması için bir seçenek sunmanız gerektiği tartışıldı... Türkleri, gerek merkezi, gerekse bölgesel hükümet düzeyinde temasta bulunmaya teşvik ediyoruz. Ve bu konuda bazı adımlar atıldı ve umuyoruz ki, bunun fazlası da gelecek. PKK’ya çözüme gelince, (ABD) askeri yöntemin bu terörist tehdide karşı koymanın sadece bir bölümü olduğunu kabul ediyor. Siyasi çaba göstermek ve bu arada Türkiye’deki Kürtlerin yaşamlarını kolaylaştırmak ve onu PKK için adam devşireceği bir havuz olmaktan, dışlanmış bir azınlık olmaktan çıkartmak, bu konudaki uzun vadeli çözümün de bir parçasıdır! 
Ve yetkilinin bu hususta, “sorunun sadece askeri yöntemlerle çözülemeyeceği ve kapsamlı bir çözüm gerektirdiği konusunda, her iki cumhurbaşkanı da aynı görüşte mi?”  sorusuna verdiği cevap:  “Cumhurbaşkanı Gül adına bir şey söylemek istemem... Kendisine sorun”! 

Gül’ün tepkisi
Gazeteciler Gül’e sordular da! Cumhurbaşkanının cevabı “asabî tepki” ... Gazetecilere “Neden bunu soruyorsunuz?” diye kızıyor... “Türkiye’ye karşı gerek siviller, gerek güvenlik güçlerine yönelik saldırı olacak, böyle bir konuda politik çözüm söz konusu olabilir mi?”  diyor. Olmaması gerekir.
Ancak asıl cevapsız kalan soru, bu konu  “konuşuldu mu konuşulmadı mı?”  Konuşuldu ise, mutabakata varıldı mı? Resmi tutanak olmadığı için, belli değil! Eski deyimle,  “kavl-i mücerrette”! 
Bu gibi önemli konulardan sonra sözcüler, “neyin açıklanacağı, neyin açıklanmayacağı konusunda” bir mutabakata, söz birliğine varırlar. Anlaşılan, herhalde ve nedense, böyle bir “mutabakat atlanmış”! Gül, bu konuda içeride tepkiler olacağını bildiği için,  “dâhili kullanıma” göre konuşmaya mecbur... Ancak Beyaz Saray sözcüsü ise, gerçeği açıklamaya mecbur. Söylemeseydi, ABD medyası onu tefe koyardı! Şimdi bu uzun açıklama açık seçik, Gül’ün “asabi, tepkisi” ise “kısa ve muğlâk” ! Danışıklı bir dövüş mü? Hangisine inanmalı?  

Onur meselesi
Hatırlardadır; Başbakan Erdoğan da, Beyaz Saray ziyaretinden sonra benzeri yorum ve tahminlerle ilgili olarak,  “asabi”  tepki göstermiş  “Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, bir şeyler vermek karşılığı böyle bir işbirliğine girecek kadar şerefsiz değildir”  demişti! Her halde de, Cumhurbaşkanı için de öyle olması gerekir!
Ama Churchill der ki;  “Onur izafidir, görecelidir! Gerçekler de inatçıdır; bir gün tatbikatla ortaya çıkar! Bazılarını bir zaman, çoğunu her zaman aldatabilirsiniz ama herkesi, sonuna kadar aldatamazsınız!”

Yazarın Diğer Yazıları