Ülkücü, üstüne düşen milli görevi yapandır

Sayın okurlarım; birçok dostlarım gibi, son yıllardaki siyasi olaylar karşısında ulusumuzun seçeneksiz duruma düştüğü kanaatine, ben de sahip olmaya başladım. İktidardaki ve muhalefetteki siyasi kuruluşlardan beklentilerimizi bulamadığımız gibi kendi siyasi kuruluşumuz MHP’den de, görüşlerimize uygun düşünce ve uygulamaları göremez olduk.

İktidar partisi AKP’nin Genel Başkanı, “milli politika” yönetecek vasfa ve görüşe sahip olmadığından, batılı emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin uygulama alanı Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) Eş Başkanı sıfatı ile, AB kapı bekçiliğine soyunmuştur.

CHP lideri, güncel konulara cevap vererek görüş bildirmekle meşgulken, Demirel’in ve Özal’ın partileri de isim ve temel atmakla meşguller.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de, Büyük Bozkurt M.Kemal’in, Türkçü düşünür Ziya Gökalp’in ve Dokuz Işık’ın teorisyeni kurucumuz Alparslan Türkeş’imizin görüşlerini dışlayarak, Türk Milliyetçiliğini yeniden tarif etti ve “Türk Milli kimliğinin oluşumunda kan bağı ve soy birliği değil vatandaşlık bağı esastır” diyerek bütün bölücüleri, İkinci Cumhuriyetçileri, federasyoncuları, Türk soyundan olmayan ve Türklüğe düşman herkesi memnun etti, Türk vatandaşı olmayan dünya Türklerini de hiçe saydı. Türk Milliyetçiliğini temsil etme iddiasındaki siyasi kuruluşun da lideri olamayacağını ve Türkiyemizin de, bugünkü siyasi olaylar karşısında seçeneksiz duruma düştüğünü göstermiş oldu. Daha çok da, üç ay önce Hürriyet gazetesi yazarlarından Yalçın Doğan’ın “Tanrı Türk’ü Bahçeli’den Korusun”  başlıklı yazısını doğru çıkardı.

Ancak, unutmayalım ki Türk Milliyetçilerini siyasi platformda temsil eden MHP’nin her yaştaki ülkücüleri rahatsız eden kararlarında ve uygulamalarında Genel Başkan kadar Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyelerinin de hisseleri vardır. Aynı binada, fakat ayrı odalarda günlerce oturup Genel Başkan’la görüşme fırsatı yakalayamayan Genel Merkez Yöneticilerinin çoğunlukta olduğunu bilmeyenimiz yoktur. Hükümet ortağı olduğumuz yıllarda, bizleri çok üzen yakıştırmadığımız çirkinliklerin failleri, Genel Merkez Yönetimleri tarafından cezalandırılmamışlar hatta bir derecede de desteklenmişlerdir. Türk Milliyetçileri bu olayları,1944’deki olayları unutmadığı gibi, değerlendirmiş ve uygulayıcıları affetmemiştir. Devlet Bakanımız Sadi Somuncuoğlu kardeşimize TBMM çatısı altında seviyesiz temsilcilerimiz tarafından yapılan saldırılar, Genel Başkan adaylarımızdan Ramiz Ongun kardeşimize Erciyes Tekir Yaylasındaki çirkin davranışlar, ülkücü yapımızı ömür boyu içine sindiremeyen Ecevit ailesine TBMM kürsüsünden hepimiz adına en güzel cevabı veren Ali Güngör’ümüzün ihracı, Ümit Özdağ kardeşimizin Manisa’daki konuşmasının engellenmesi tasvip edilecek şeyler değil.
Ayrıca, siyasi kuruluşumuzun yönetimlerinin, uygulamaları ile ilgili görüşlerini ifade eden ve tenkitlerini açıklayanlara karşı alakalarını dikkatli, ölçülü ve derli toplu davranışta bulunma mecburiyetleri olduğu unutulmamalıdır.

Sayın Genel Başkan Devlet Bahçeli, uygulamaları beyanları ve tavırları ile her geçen gün kırgınlarımızın ve küskünlerimizin adedini çoğaltmaktadır. Yalnız, yöneticilerimizin, delegelerimizin ve üyelerimizle hepimizin  “Bir tökezleyen atın başının vurulmayacağını” bileceğimiz gibi,  “Kabuğunu değiştirmeyen yılanın da yaşayamayacağını” bilme mecburiyetimizin olduğunu da unutmamamız gerekir. Onun için Ülkücü, üstüne düşen milli görevi yapanın adıdır.
Tanrı Türkü Korusun.

Yazarın Diğer Yazıları