İhanetin belgesi mi olur?

İşadamı Selim Edes’in, dönemin Emlak Bankası Genel Müdürü Engin Civan’a söylediği, klasik olmuş bir sözü vardı: “Rüşvetin belgesi mi olur ...” Ben de “İhanetin belgesi mi olur... ” diyorum!
Kusuruma bakmayın, ihanet belgeleri karşısında, terbiyemi bozmak zorunda kalıyorum ve bağışlayın beni... İhanetin belgesini mi istiyorsunuz işte; TSK’ya her vesileyle sataşmayı Kopenhag kriterleri gereği görev bilen, kaynak ve kökleri ne “tarafta” olduğu hem şüpheli, hem de “malûm’dan mâlum” , TARAF adlı varakparenin, 3 Şubat tarihli nüshası sayesinde, hem fotoğraf hem de belgeleriyle! Ve gazetemizin 4 Şubat tarihli sayısında...
Failler; mahut 2. Cumhuriyetçi şeytan üçgeninin orta bacağı Ahmet Altan ve ABD ve CIA ile sıkı fıkı “yıldızların ve çizgilerin altından” işini, daha iyi ve yakından yapacağı Türkiye’ye gelen Yasemin Çongar hatun!
Kandil Dağlarına gitmişler, orada PKK’ya konuk olmuşlar ve PKK liderleriyle, sıkı fıkı olmuşlar, eşkıya Karayılan’la telsizle görüşmüşler. Hainlerle boy boy fotoğraf çektirmişler...
Düşünün; T.C. ve TSK bu hainleri tenkil savaşında ve askerlerimiz karda kışta onlarla mücadele ediyorlar ve bu sırada da bu sözde Türk gazeteciler, hain inine gidip onlarla haşır neşir oluyorlar ve evrensel ve de özel anlamıyla, düşmanlara yataklık ediyorlar!

Bu Karayılan  başka Karayılan!
Hemen söyleyeyim; bu Karayılan 1920’de Antep’te Fransızlara karşı direnen savaşan kahraman Karayılan’ın adını kirletiyor... Ona Fransızlar “eşkıya” derlerdi. Bu “Karayılan” ise, Türk milleti için “hain-katil” .
İlginçtir; medyamızda, Yeniçağ’dan başka hiç bir gazete, TV bu ihaneti görmedi veya görmezlikten geldi! İhaneti de kanıksadık mı? Yoksa bu da, Profesör Yayla’nın Atatürk’e ihaneti hususunda olduğu gibi, “düşünce ve ifade özgürlüğü” adına, mubah mı? Öyle derlerse ve de bu hainlerin -evet hainlerin- inşallah, yargılanmalarının, TCK’nın 301. maddesinin kaldırılması için gerekçe olduğunu öne sürelerse ve de “gazetecilik başarısı” derlerse hiç şaşmayın. Hatırlayın, şimdi onlarla aynı yolda yazanlar da, aynı gerekçelerle APO’nun huzuruna gitmişlerdi!

Suç duyurusu
Ben, buradan Cumhuriyet Savcılarına suç duyurusunda bulunuyorum; Altan ve Çongar’ı vatana ihanet ve düşmanlara yataklık yapmakla suçluyorum!
Bu aslında basit ihanet değil, şeni bir planın parçası... ABD Elçisinin de şu sırada teyit ettiği, “Barışçı Çözüm” önerisinin de gereği!
Türkiye türban meselesiyle uğraşırken bu “önerilere” ivme kazandırılması, rastlantı değil. “Benzeye benzeye kış, benzeye benzeye yaz olur” diye olamaz dediklerimizi “olur” yapmak!
Öyle ya, Güneydoğu PKK sorununa da yeni bir “çene altı” formülüyle kulp takılır. Çare: APO’nun İmralı’dan çıkıp, idamdan “kurtarılmasından” sonra önerdiği “Türk-Kürt Cumhuriyeti” ; Bunu “ilke” kabul ettikten sonra, “federasyon” mu olur, “konfederasyon” mu olur; “teferruat” . Ve şeytan bu “teferruatta” !
TBMM’ye dağdan inmiş, DTP kılıklı PKK’lılar, bu formülü açıkça ilan etiler. Aysel Tuğluk hanım “bilimsel” kılıfa soktu. Ve DTP’liler, TSK operasyonlarını önlemek için “dağa çıkıyorlar” . Bundan da maksat nedir; kısaca, sorunu uluslararası platforma taşımak, mavi bereli Barış Gücünü bölgeye sokmak ve bizim askerlerimizle karşı karşıya getirmek! Merak etmeyin, bizim barışçılar, barışçı çözüm uğruna, buna razı olmaktan öte, alkış tutarlar!
Can Dündar kardeşim de “ihaneti” görmezden gelerek “konfederasyon” konusuna yönelmiş!
Karayılan “hainler ikilisine” telsizle, “Üniter yapıya dokunmadan, Türkiyelilik üst kimliği altında tüm halkların kültürel özgürlüklerini garanti eden bir proje” nin yani “Federasyon” veya “Konfederasyonun” bu sorunu çözeceğini söylemiş! Federasyon veya Konfederasyonla “üniter” yapı, nasıl bağdaşır o başka mesele, ama Karayılan eklemiş: “Turgut Özal gibi uzun vadeli köklü çözümü gündemleştiren cesaretli bir liderliğe ihtiyaç var.” Çünkü Turgut Özal da Konfederasyona taraftarmış!
Evet maalesef; T.C.’nin bu 10. Cumhurbaşkanının, yaptığı bir çok hayırlı iş yanında, milli konularda pek hassas olan Konfederasyona, taraftar olduğunu nereden mi biliyorum? Çankaya’da toplantı salonunda, beni büyük bir Orta Doğu haritasına götürdü: “Ne iyi olur değil mi?” diye sordu. Ben dudağımı bükünce, “Sen buna taraftar değilsin galiba” diye konuşmayı kesti!
Bu konu, bu sorun türban sorunu kadar ve belki de daha fazla hayati bir sorun. Ama bizim mahutlar, türban sorunu da, Güneydoğu sorunu da, AB içinde ABD sayesinde, çözülür diyesiler!

Yazarın Diğer Yazıları