Akşemseddin'in Kur'an tercümesi ve kitap yüklü eşekler!

Türkiye Türkçesinde ilk Kuran tercümesi zannedildiği gibi, Atatürk döneminde değil Sultan İkinci Murat döneminde Muhammed bin Hamza tarafından yapılmıştır. Bu bilgiye 10 yıl önce Osmanlı sultanlarını yazan Fahrettin Öztoprak’ta rastlamıştım.
Çağatay Türkçesi’nde de Kuran tercümesi vardır. Hepsinden önce, Ahmet Yesevi, Kuran hükümlerini Türkçe hikmetlerle anlatmıştır. Yesevi’nin Divan-ı Hikmet’i Kur’an tercümesi değildir ama Kur’an’ın ana hükümlerini Türklerin anlayacağı şekilde ve manzum olarak anlatır.

* * *

Peki Muhammed bin Hamza kimdir ve neden unutulmuş veya unutturulmuştur? Kur’an tercümesi nerededir?
Muhammed bin Hamza tercümesini, Diyanet İşleri Başkanlığı değil, Kültür Bakanlığı yakın tarihte bir defa bastırmıştır ama ilgilenen çok az kişi vardır. Özdemir İnce, tercümeyi yayına hazırlayan Dr. Ahmet Topaloğlu’nun biraz kuşkuyla da olsa, Muhammed bin Hamza’nın, Molla Fenári lakabıyla tanınan büyük Türk bilgini, ilk şeyhülislám Şemseddin Muhammed bin Hamza olabileceğini yazdığını nakletti geçenlerde. (Muhammed bin Hamza, “Kur’an Tercümesi, Birinci Cilt, Kültür Bakanlığı, 1976. S.13-16).

* * *


Muhammed Bin Hamza, Fatih Sultan Mehmed’in hocası, ünlü İslam büyüğü Akşemseddin’den başkası değildir.
Hz. Ebubekir soyundan olduğu rivayet edilen veya İslami silsile yoluyla Hz. Ebubekir’e bağlanan Akşemseddin için Fenari ismi de kullanılmıştır. 
Akşemseddin, sadece İslami ilimlerde değil, tıp, astronomi, biyoloji ve matematikte de kendi döneminin ünlülerindendir.
Mikrobu ilk tanımlayan kişidir.
Bulaşıcı hastalıklar üzerinde çalışırken “Hastalıkların insanlarda birer birer ortaya çıktığını sanmak yanlıştır. Hastalıklar insandan insana bulaşmak suretiyle geçer. Bu bulaşma gözle görülemeyecek kadar küçük fakat canlı tohumlar vasıtasıyla olur” tespitini yapmıştır.
Pasteur, bu sonuca dört asır sonra ulaşmıştır.
Akşemseddin’in eserleri sayılırken Kur’an tercümesinden bahsedilmez.. Herhalde tercümede Muhammed bin Hamza adını kullanmış olması buna sebep olmuştur.
İkinci Murad zamanında yaşayan bilim adamları arasında başka bir Muhammed bin Hamza yoktur. Yedi oğlunun yedisi de Muhammed adını taşır ama onların diğer adları farklıdır. Dolayısıyla ilk Türkçe Kur’an tercümesi, ona aittir.
Akşemseddin, Hacı Bayram Veli’nin takipçisidir. İstanbul’un fethinden önce Ebu Eyüp El Ensari’nin İstanbul surları önündeki mezarını bulmuş, fethin manevi mimarlarından biri olmuştur.

* * *

Özdemir İnce’nin gündeme getirdiği Muhammed Bin Hamza tercümesi, bizce de günümüzdeki tartışmalara ışık tutuyor.
Başörtüsü meselesini incelemek isteyen bir de Muhammed bin Hamza tercümesine baksın. Ondan sonra yorum yapsın.
20’nci yüzyılda İslami bilimlerle uğraşanların Akşemseddin’in Kur’an tercümesinden haberi olmaması veya bu tercümeden faydalanmaması üzüntü vericidir.
Atatürk böyle bir tercüme olduğunu bilse, herhalde öncelikle onu yeni harflerle bastırırdı.

* * *


Şimdi bu tercümeyi niçin hatırlattım. Geçtiğimiz günlerde “türban talimatnamesi” başlıklı yazımda örtünmenin Kur’an da nasıl geçtiğini anlatmıştım.
“Cahil ile etme sohbet her sözü bir baş incitir” diye bir türkümüz olduğunu biliyorum ama bilmeyenler bilmediğini de bilmediği gibi bir de kulaktan dolma birikimlerini cahil cesareti ile savunurken, insan kılığında yaratılmış olmanın kendilerini eşeklikten kurtaramayacağını da anlayamadıkları için sağda solda ağızlarına geleni söylüyor! 
Veya okusalar da fark etmiyor. Çünkü algılamalarının kıtlığını Kur’an “Kitap yüklü eşekler” diye tanımlıyor!

Yazarın Diğer Yazıları