Devletimizin direnci kırılıyor

İspanya Gazetesinde, “Türkiye’deki İslamcı Hükümet, laik devletin direğini kırdı” haber başlığındaki teşhisi doğru bulduğumdan yumuşatarak aldım.
Türban konusunda “zaman tüketme ve suskunluk” kararımı da, milliyetçi dostlarımın tahriklerine uyarak, bu kere bozdum.
Yemeni, arzu eden hanımlarımızın baş örtüsüdür. Türban da, hanım ve kızlarımıza mürtecilerin dayattığı simgedir. Yirmi sene ömürlü bir modadır ve geçicidir.
Genç Cumhuriyetimizin başşehri Ankara’mızın merkezinde yaşamını sürdüren ailemin fotoğraflarını gözden geçirdiğimde, ilkokul öğrencisi olduğum 1934-35’li yıllarda, rahmetli annem siyah çarşaflı idi. Birkaç yıl sonra yemeni kullandı, yerine göre de açık başlı oldu.
O yıllarda bizler, kırk-elli kişilik aile topluluğumuzun içinde, imzasını atmayı bilenlere rastlama zorluğu yaşıyorduk. Dedem mahalle camimizin imamı, babam da müezzin idi. Şükürler olsun ki bugün, çoğumuz gibi benim ailemde de meslek ve iş sahibinden geçilmiyor. Doktorlar, mühendisler, işadamları, tüccarlar ve yetenekli gençlerle doluyuz. Benim çocuklarım eczacı- işadamı- tüccar ve tiyatro sanatçısı oldular. Spor yöneticisi olduğum yıllarda, dış alemi görme fırsatı bulan kişi olarak söyleyebilirim ki, seksen yılda bu kadar tekâmül eden ikinci bir toplum yoktur. Hayat aynamıza baktığımızda, “nereden-nereye geldiğimizi” hepimiz rahatça görebiliriz.
İşte umut dolu yaşantılarla izlediğimiz 70 milyonluk toplumumuzun, zor hayat şartları ile mücadele ettiği bu günlerde, Devletimizin, yöneticilerimizin, TBMM’mizin, Yargıtay ve Danıştay’ımızın, mahkemelerimizin, Baro Başkanlarımızın, üniversitelerimizin, eğitim yuvalarımızın, yazılı ve görüntülü basınımızın, gönüllü kuruluşlarımızın önüne bu engel çıkmıştır. “Dini bir simge” olduğu, başbakan tarafından söylenen, türban konusu, rejimimizi bunalıma sokmuş, Türkiye’mizin huzuru kaçmıştır. Benim yaştaki tecrübe geçirmiş kişiler de sabahın erken saatlerinde “acaba bir şeyler oldu mu” endişesiyle televizyonlarının başına koşmaktadırlar. Bütün dünya bizimle uğraşırken, biz de türbanla uğraşıyoruz.
Türkiye Cumhuriyetimizin kuruluş anlaşması Lozan’ı yok sayan Vakıflar Yasa tasarısı, Türklüğü inkâr eden 301. Madde mücadelesi, kaynaklarımızın emperyalistlerce sömürülmesini kolaylaştıran Gümrük Birliği Anlaşması, Türk Birliği çalışmaları yerine milli birliğimizi AB’ye devretme çabaları, özelleştirme adı altında yapılan yabancılaştırmalara, toprak satışına karşı çıkma çalışmaları yapmak gibi ana meselelerimiz varken, biz hanımlarımızın başına son yıllarda geçirilen, türban denen simgenin, münakâşası ile uğraşır olduk. Aslında türban; sorunlarımızı örtmek için emperyalistler ve BOP yöneticilerince kullanılıyor. Gizli hedef peşindeler ve Türkiyemizi 1920’li yıllara götürmek istiyorlar. Devlet yönetimimiz, T.C. milli kimliğini koruyamayanların eline geçerse bu türlü olaylar başımıza gelir.
Hürriyet gazetesinden öğrendiğimize göre, bugün üst düzey yöneticilerimizin türbanlı olan bütün hanımları, evlendikleri eşlerinin tesirinde olan kızlarımızdı. Evlenirken türbansızdılar.
Şu anda, Devletimizi türban yüzünden Avrupa İnsan Hakaları Mahkemesi’ne götüren ve on yıl önce de, türbanlı hanımını üniversiteye almayan görevliler ile tartışan aile, bugün Cumhuriyetimizi kuran inkılâpcı ve büyük kurtarıcı M.Kemal Atatürk’ün makamında oturuyor. Müslüman dünyasının en kararlı lâik Cumhuriyeti de muhafazakâr İslamın yükselen etkisini kabul ederek, türban yasağını kaldırma girişiminde bulunuyor. Konu, ideoloji ve siyaset aracı yapılıyor.
Hurafelerle dolu bir sisteme geri dönüş çabalarına geçit vermeyelim.
Türkiyemizin sırtında büyük bir kambur oluşturan bu olay, ancak bir cerrahi müdahale ile halledilecektir. Çünkü “türban” bizim gerçek gündemimiz değildir. Çoğunluk da herşeye her zaman muktedir değildir ve olmaz. Dine dayalı tasarruf yapılamaz.
Türklüğe karşı olan Türkiyeliler, dini cemaatlerin tesirinde kalarak Erbakan Hocaları gibi Cumhuriyetimizin temel taşları İnkılâplarımızı salam dilimi gibi, doğrama niyetine girdiler. Türk Milliyetçilerine görev düşüyor.
Sayın okurlarım, o günleri yaşamış bir kişi olarak, bilgilerinize sunmak isterim. CHP iktidarı 1940’lı yıllardan sonraki on yıllık dönemdeki, gerçek lâiklik karşıtı din ve inanç düşmanlığı uygulamaları, günümüzde yaşadığımız olayların doğmasına sebep olmuştur. Bugün tenkit ettiğimiz AKP uygulamalarının büyük bir bölümü, CHP’nin o yıllardaki uygulamalarına karşı gösterilen tepkinin neticesidir.
Eğer Devletimiz, milli kimliğimizi koruyamayan yönetimlerin eline geçerse, hiç şüphe etmeyin Ulu Tanrı yine aziz Milletimizin imdadına yetişir ve bizlere YENİ MUSTAFA KEMAL’LER GÖNDERİR.
Tanrı Türk’ü Korusun.

Yazarın Diğer Yazıları