Keskin sirke kabına zarar!

Başbakan Erdoğan, partisinin grup toplantısında hem CHP’ye hem de medyaya karşı, çok  “sert”  konuştu.

Bir iki yıl önce, kendisine  “pervasız kabadayı”  dediğim için, beni mahkemeye vermişti. Şimdi güçlendikçe, öfkesine hakim olamıyor! Böyle, bu üslupla konuşması  “keskin sirke”  gibi kabına zarar verecek... Kendi sonunu getirecektir!   

Muhalefete çatması mazur görülebilir. Fakat medyaya, hatta kendisine şimdiye kadar destek vermiş olan yazarları, bu üslupla  karşısına alması,  “fali hayır değil.” Medya fena çarpar! Yakın tarihimizde, örnekleri var... Neredeyse, Demokrat Parti’nin 27 Mayıs öncesinde yaptığı gibi, gazeteleri susturmak için  “Tahkikat Encümeni”  kuracak.

Şunu da söyleyeyim; bir süre önce Hükümet, KanalTürk hakkında  “mali soruşturma”  açınca diğer medya, bu baskıya pek aldırış etmemişti. Erdoğan’ın grup konuşmasında ileri sürdüğü iddiaları tartışmaya gerek görmüyorum... Bazı bakan ve milletvekillerini ağlatan, Arınç’ın bile gözlerini yaşartan bu konuşma, İmam Hatipli demagojisi! Erdoğan,  “Öfke hitabet sanatıdır”  diyor. Ancak  “Öfke” , İmam Hatip’te  “vaaz sanatı” , tiyatroda  “rol sanatı”   hatta  “politikacı sanatı” olabilir ama hele böylesi, bir devlet adamına, bir Başbakana yakışmaz.  “Baldan tatlı” olsa da, sonunda  “keskin sirke”  gibi  “kabına”  zarar verir!

Gerçek  “Demokrasi”  ve siyaset, “Mümkün olanı yapmak” san’atıdır... Başbakan  “Çoğunluğun Zorbalığı” sözüne içerlemiş. Ama  “öfkesi” ,  “çoğunluğun zorbalığı sanatı” ! Erdoğan’ın yaptığı gibi, ezici çoğunluğa dayanacak, bütün güçleri tek elinizde toplayacak, medyayı, yargıyı, rektörleri, sivil toplum kuruluşlarını hiçe sayacaksınız, onlara öfkeleneksiniz... Bu,  “çoğunluğun zorbalığı”  değildir de, nedir?

“Hanginizin yaşam biçimi değişti?”  diye soruyor Sayın Başbakan;  “Çok şey değişti ve değişmekte” ... Dinci gazetelerde yayınlanan  “Atatürk’e ve devrimlerine karşı devrim manifestosu”  da, yazılı belgesi! Mesele, sadece  “türbanlı” kızlarımıza üniversitelerde eğitim özgürlüğü değil; bütün kamu alanlarında ve hizmetlerinde “türbanın serbest”  olması! Bundan da öte, ülkede adeta kardeşle kardeşi, hatta karı kocayı ayıran nifak tohumları... Bunları siz ektiniz, ekiyorsunuz Sayın Başbakan..  “Ciğerimden konuşuyorum” diyorsunuz ama bu gelişmeler bizlerin, Atatürkçülerin  “ciğerlerimizi”  yakıyor! Yanıyor;  “laik aydınlık” T.C.’yi, “karanlıklar” boğacak diye... Bizler -muhalefet-  “sipariş üzre” konuşmuyoruz; ama sizlere bu  “siparişi”  kim verdi, bu  “kârları” kim teklif etti?

Başbakan,  “Siz demokrasiyi yanlış öğrenmişsiniz”  diyor. Haklı...  Bizler, onun gibi  “Demokrasiyi”  istenilen yere gelindiğinde inilecek bir araç olarak  “öğrenmedik” ! Dikkat etmezsek, o  “tramvay”  Türkiye’yi, sizin 2. Cumhuriyetinize götürecek! Asıl hedef de bu...
Başbakan Baykal’ı, idam sehpasının yolunu göstermekle suçluyor... Ve  “Biz o beyaz çarşaflarla beraber yola çıktık. Bedel ödemeye hazırız”  buyurmuş... Beyaz çarşaftan “maazallah” kefenleri mi, yoksa Hac’da -Umre’de- girdikleri beyaz  “ihramları”  mı, yoksa, muhtemelen   “beyaz”  görünüp, aslında  “kara”  olan çarşafları mı, murad ediyor; belli değil!


Sütçü İmam 
Burada şu bağlamda, geçmişteki olayları, zamanından ve zemininden çıkarıp, kullanmak olayına değinmeliyim... Kahramanmaraş’ın kurtuluşunun 88. yıldönümüydü. 1920’de Maraş’ta Sütçü İmam bir Türk kadınının çarşafını çekmek isteyen Fransız askerini vurmuştu... İşte bu yıldönümünde İmam Hatip Okulu öğrencileri, Cumhurbaşkanı Gül’ün hararetle alkışladığı bir  “canlandırma”  yapmışlar... Maraşlı Rıdvan Hoca,  “Ey ahali, cuma namazı hür insanlara farzdır... Fransız bayrağı dalgalandıkça hür sayılmayız. Önce bayrağımızı dikelim, sonra namazı eda edelim”  diye haykırmış ve Fransız askerleri rolündeki İmam Hatip öğrencileri  “Kahramanmaraş Ermenistan olacak”  diye bağırmışlar. Olay gerçek bir menkıbe; ancak şu sırada anlamı ve mesajı muhakkak başka! Acaba, Sayın Gül bu gösteriyi, neden içtenlikle alkışladı? Ve o Fransızların yıllar önce teşebbüs ettikleri, bugünün AB ve iktidarın boyun eğmekte olduğu dayatmalar sonucu, sadece Maraş-Antep Ermeni  “Kilikya Cumhuriyeti”  değil, bütün Doğu da Kürdistan olacak!


Diplomatik nezaket
Erdoğan’ın hedefi medya! Milliyet Başyazarı hatırlatıyor:  “Erdoğan seçimlerden sonra ’Lütfen müsterih olun. Farklı tercihleri demokratik hayatın zenginliği olarak görüyoruz’diye konuşmuştu” ... Ve soruyor; şimdi “Demokratik nezaket nerede, Başbakan Erdoğan’a ne oldu?”
“Ne oldu?” değil  “Ne olacak” ... Öfkesine hakim olamazsa, tarihte hep görüldüğü gibi, kendi sonunu kendisi getirecek; onu  “yüzde 50”  bile kurtaramayacak! Gene yakın tarihimizde, ben bizzat gördüm; O muazzam kalabalıklar o  “konserve edilmiş”  alkışlar sıkıyı görünce sus pus oldular!

Ne var ki milleti bu kadar bölmesinin derin izleri kalacak... O’nun ve iktidarının, geride bırakacaklarını, temizlemek için bir  “Herkül”  gerekecek!

Yazarın Diğer Yazıları