Böyle başa böyle tıraş

Gerek Başbakan’ın, gerekse gazetecilerin kravatları atmış olmalarının nedeni, Başbakan’ın son zamanlardaki sinirli tavrını yumuşatmaya yönelik mi diye düşündüm


BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, ATV’de gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Programın nerede çekildiğini bilmiyorum. Ancak dekora hâkim olan arabesk havanın dikkatimi çektiğini söylemeliyim.
Bu kadar ağır bir dekoru, Başbakan ve gazetecilerin önlerindeki sehpaların bir çiçek bahçesine çevrilmiş olması da kurtarmıyordu.
Gerek Başbakan’ın, gerekse gazetecilerin kravatları atmış olmalarının nedeni, Başbakan’ın son zamanlardaki sinirli tavrını yumuşatmaya yönelikti diye düşündüm.
Elbette İranvari bir kravat düşmanlığı değildi bu. Öyle olsaydı gömlek yakaları da ilikli olurdu.
Başbakan’ın Ergenekon örgütü ile ilgili görüşlerini açıklarken “akademisyenlerin ve sivil toplum örgütlerinin yardımlarını” istemesi de dikkatimi çekti.
Daha düne kadar hepsine “veryansın” ettiğini hatırlayıp, gülümsedim.
Bu tür gizli oluşumların devlet içindeki uzantılarının soruşturmayı yavaşlatıcı etkisine sığınmasını da anlayamadım.
Altı yıldır iktidarda olan, iktidar gücünü kullanmak konusunda herhangi bir tereddüt sergilemeyen bir siyasetçinin, dönüp dolaşıp bu tür “uzantılardan” yakınmasının bir tek anlamı olabilir: Hükümet, devlet içindeki gizli oluşumları açığa çıkarmaktan daha çok bu sorunu günlük politikanın bir parçası olarak kullanmayı istiyor!
Bunun hayırlı bir yol olduğunu söyleyemeyeceğim.
Hükümete düşen, bu tür gizli oluşumları, varsa ortadan kaldırmaktır, gerekçelerin arkasına saklanmak ve mazlum rolü oynamak değil.
* Mehmet Y. Yılmaz / Hürriyet


Ekonomi şahane (!)
Ekonominin iyi olduğunu söylüyor Tayyip Bey. Üstelik “sevsinler seni” diyerek de ekonominin aslında iyi olmadığını söyleyenlerle dalgasını geçiyor.
Siyaseti bir kenara bırakalım, ekonomideki hepimizin bildiği bir tehlikeyi konuşalım istiyorum.
Çünkü bu tehlike hepimizin bildiği ama sonuçlarını şimdilik hayal etmediği bir tehlike.
Bakın, şu anda Türk halkının bankalara, kredi kartı, ev ve otomobil kredisi ile tüketici kredisi adı altında tam 96 milyar YTL borcu var. Bunlar kayıtlı borç ve hepsine faiz işliyor.
Ama bir de piyasanın kendi içindeki borçları var. Bunlar çek ve senet üzerinden yürüyor. Hesapta hepsi kayıtlı borçlar ama bu borçların büyük bölümü ödenmiyor, ödenmediği gibi faiz de işlemiyor.
İşte bunun miktarı nedir bilemiyorum? Geçenlerde Kanal D’deki Dobra Dobra programında Sinan Aygün’e sordum bunu. “Hesaplamak mümkün değil ama 96 milyarın üzerinde olduğunu söylemek yanlış olmaz” dedi.
Ekonomi bu kadar iyiyse bu millet neden bu kadar karşılıklı borç yükü altında ve ödemesi de çok zor?
* Can Ataklı / Vatan


Sabır, sabır, ya sabır
Başbakan’ı canlı yayında dinlerken Göksel’in bir şarkısındaki ’Sabır, sabır, ya sabır’sözleri kulağımda çınladı...
Malum, geçen haftaki öfke nöbetinin ardından imaj düzeltmek için canlı yayına çıktı Erdoğan.
Karşısında ’seçme basın’dan Mustafa Karaalioğlu, Ergun Babahan ve Hasan Cemal vardı.
Ne yazık ki gazeteci büyüklerimiz, daha çok süt dökmüş kedilere benziyordu.
Soruları pek mülayimdi, hele bazıları ’çanak’ tabir ettiğimiz türdendi. ’Üzerinizde mahalle baskısı hissediyor musunuz?’ sorusuna bayıldım doğrusu!
İşte Başbakan’ın sözleri üzerine benim kafamda uyanan sorular:
1. ’Ben sessiz yığınların temsilcisiyim’... Soru: Hangi sessiz yığınlar, açıklar mısınız Sayın Başbakan?
2. ’Bakın alanlara, belli insanlar gelip toplanıyor. Gerilim taraftarı olsam, 10 mislini toplarım.’Soru: Sayın Başbakan, böyle diyerek gerginlik yaratmıyor musunuz? Meydana kim daha çok adam toplayacak oyunu mu bu mu?
3. ’Din devleti peşinde değiliz. ..’Soru: 5 yıllık iktidarınız sonrasında, bunu halen söylemek zorunda kalmanız, güven probleminin kanıtı değil mi?
4. ’5 yıl başörtüsünde sabır, sabır, sabırdedik, ses çıkarmadık...
Toplumsal mutabakatı sağladığımız an bu adımı atarız’.
Soru: Sayın Başbakan, halen ’sabır’çektiğiniz, ses çıkarmadığınız konular var mı?
Türban konusunda şu gün gerçekten toplumsal mutabakatın sağlandığını mı düşünüyorsunuz?
Not: Ben de o gazetecilerin yerinde olsaydım vallahi Erdoğan’ın hışmından korkardım, onu da itiraf edeyim.
*  Mehveş Evin  / Akşam

Yazarın Diğer Yazıları