Çankaya siyasallaştı

Siyasi kimliği ön planda olan Cumhurbaşkanı’na ilk örnek Gül’dür. Çünkü o da dolaylı da olsa halk tarafından seçildi..

Cumhurbaşkanı Gül, Anayasa değişikliklerini imzalar mı? Tartışılan konu bu..
Büyük çoğunluk imzalar diyor..
Neden diye soruyorsunuz..
Yanıt belli.. Gül de onlar gibi düşünüyor, AKP’nin içinden çıktı.. Fikir babası, kurucusu.. Türbanın serbest olmasını yıllardır savunuyor..
O zaman..
Gül ile birlikte Cumhurbaşkanlığı makamı da siyasi bir kimlik kazandı.. AKP’nin temsil ettiği siyasi görüş Çankaya’ya taşındı..
Evet..
İmzalamayabilir diyen küçük azınlığın argümanı faklı.. Diyorlar ki; Cumhurbaşkanı makamına çıkan kişi o güne kadar giydiği siyasi gömleği çıkarır.. Bir kenara koyar.. Çankaya’da başka bir gömlek giyer..
Örnek diyorsunuz?
Demirel ve Sezer’i gösteriyorlar..
Demirel, DYP’nin Genel Başkanlığı’nı bırakarak Köşk’e çıktı.. Ama 28 Şubat sürecinde güvenoyu alacağını bildiği halde Çiller’i başbakan yapmayarak eski partisinin sonunu hazırladı.. Doğru, yanlış ama Türkiye’nin o günkü şartlarını düşündü..
Ahmet Necdet Sezer de farklı davranmadı.. Kendisine Cumhurbaşkanı olmasını öneren, diğer partileri de ikna ederek seçtiren Ecevit’ti..
Ama en büyük tartışmayı yine Ecevit’le yaptı.. Anayasa kitapcığının fırlatıldığı Ecevit’in devlet krizi diye tanımladığı olayı hatırlayın.. Sezer, bunlar beni seçti borcum var diye düşünmedi..
Eee..
Abdullah Gül de farklı davranabilir! Hayır farklı davranamaz..
Niye mi?
Çünkü Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilişi, Demirel ile Sezer’in seçilişinden çok farklı..
Niye canım, hepsini bu Meclis seçmedi mi?
Demirel ile Sezer’i bu Meclis seçti, seçerken halka sormadı..
Gül’ü halk seçti, Meclis onayladı..
Fark burada..
Gül, meydan meydan dolaşıp Cumhurbaşkanı olmak için oy istemedi mi?
İstedi..
Seçmen de verdi.. Yüzde 46.6 Cumhurbaşkanı olsun dedi.. Yüzde 46.6, Cumhurbaşkanı Gül olsun derken onun fikirlerini, siyasi geçmişini bilmiyor muydu?
Biliyordu..
Daha da ötesini söyleyeyim.. Herkes biliyor.. Erdoğan, Gül’ü istemeye istemeye aday yaptı.. Gül, bu benim hakkım diye direnmese Erdoğan başka bir aday çıkaracaktı..
Yanlış mı?

* * *

Gül ile birlikte yeni bir dönem başladı.. Çankaya siyasallaştı.. Bundan sonra da hep böyle olacak..
Çünkü Cumhurbaşkanlarını artık halk seçecek..  Anayasa değişti! Cumhurbaşkanları artık oy almak için propaganda yapacak.. Siyasi sözler verecek.. Halkın bir kısmının oyuyla seçilecek.. Siyasi kimliği, siyasi tercihleri ön planda olacak..
Çankaya’ya çıkınca da buna göre davranacak..
Siyasi kimliği ön planda olan Cumhurbaşkanı’na ilk örnek Abdullah Gül’dür. Çünkü o da dolaylı da olsa halk tarafından seçildi..
Kendi seçmenini dinlemesi normal değil mi?
Konu bu kadar basit!
Sonuç; imzalar..
* Mehmet Tezkan / Vatan

+++++


Kaç türlü yanlış
Gerçi Barzani ağzının payını aldı ama yanlış yerden aldı. Dışişleri Bakanı, o’na hiç muhatap olmayacaktı.
Demek ki
ayaküstü demeç vermemek lâzım.
Kapı aralığında, asansör boşluğunda, merdiven altında konuşmamak lâzım.
Babacan uçakta konuşmuş.
Hayret ettim.
Çünkü... Ağzından ancak kerpetenle
lâf alabildiğiniz Babacan, bu def’a nedense sır verecek kadar boş bulunmuş. Kuzey Irak’a
Kara Harekâtı seçeneğinin masada olduğunu söyleyivermiş.

* * *


Buna yetkisi yok.
Harekâtın şekli, zamanı, süresi, neyi varsa hepsi, Asker’in bileceği iş.
Yetki onda... Siyasi irade, artık geri planda.
Kaldı ki, bunu açıklamak, stratejik bir hata.
Başbakan bile susuyor da Bakan niye konuşuyor?
Hem de susmayı seven bir Bakan bu.
Gerçekten hayret ettim.

* * *

Unutmayın ki, Barzani’yi asla muhatap almamak, Babacan’ın da içinde bulunduğu devlet çarkı’nın resmî politikasıdır.
Ama Babacan diyor ki:
- “Barzani’yle sorunlarımız var. Bize güven vermeli, teröre tavır almalı.”
Haydi efendim.
Barzani de kim oluyor?
Ankara’nın muhatabı Bağdat’taki Hükümet.
Barzani ise her taraftan tokat yiyen bir şamar oğlanı.
Acaba diyorum uçakta Babacan’ın meşrubat bardağına, muzip birisi içki mi karıştırdı?
*  Rauf Tamer / Posta


+++++


Al sana AB!
Son bir ay içinde...
ABD Genelkurmay 2. Başkanı geldi.
ABD Senato heyeti geldi.
İsrail Savunma Bakanı geldi.
ABD Adalet Bakanı geldi.
ABD Savunma Bakanı geliyor.
ABD Başkan Yardımcısı geliyor.

* * *

Cumhurbaşkanımız?
Suudi geldi.
Sudanlı geldi.
Senegalli geldi.
Mısır’a gitti.
Katar’a gitti.
Tanzanya’ya gidiyor.
Kongo’ya gidiyor.
Senegal’e gidiyor.

* * *


Peki, “AB başmüzakerecimiz” olan Dışişleri Bakanımız, 22 Temmuz’dan beri nerelere gitti?

* * *


Bismillah, ABD’ye gitti...
Suriye’ye gitti.
Filistin’e gitti.
İsrail’e gitti.
Ürdün’e gitti.
İran’a gitti.
Mısır’a gitti.
Lübnan’a gitti.
Afganistan’a gitti.
Suudi Arabistan’a gitti.
Irak’a gitti.
ABD’ye gene gitti...
ABD’ye bi daha gitti...
Suudi Arabistan’a gene gitti.
Hindistan’a gitti.
Katar’a gitti.
Birleşik Arap Emirlikleri’ne gitti.

* * *


AB’den gelen var mı?
Yok.
Giden?
Yok.

* * *


Vaziyet budur ahali...
Hafızam beni yanıltmıyorsa, “havai fişekleri fırlata fırlata Avrupa’ya” doğru gittiğinizi sanıyordunuz!
Cümleten hayırlı yolculuklar...
* Yılmaz Özdil / Hürriyet


+++++


Bu sür’ate yetişmek
mümkün mü?
Basın yaşamından biraz haberli olan kişi ’Yeni Şafak’ gazetesini bilir...
Bu gazete tam bir AKP ceridesidir...
Fazla söze gerek yok...
Haberleri..
Yorumları..
Köşe yazıları..
Ve her şeyiyle Yeni Şafak gazetesinin AKP’ciliğini bilmeyen yoktur...

* * *


20 Şubat günlü Yeni Şafak gazetesinin ekonomi sayfasında manşet:
“Albayrak’ın hızına kimse yetişemiyor...”
Siyah kocaman hurufatla dizilmiş başlıkta ’Albayrak’ adı özellikle kırmızı rengiyle göze çarpıyor.
Capital dergisinden alınan haberi okuyalım:
“... Son dönemde bazı gruplar ’hızlı büyüme’ tempolarıyla dikkat çekiyor.
... Bu işadamları arasında en fazla performansı gösteren ise Albayrak Grubu İcra Kurulu Başkanı Mustafa Albayrak...
... Albayrak Grubu yeni dönemde yakaladığı fırsatlarla sıklet değiştirip holdingleşti...
2001 yılında 150 milyon olan cirosunu kat be kat arttırarak 2007 yılında 750 milyon dolar ciroya ulaştı...
Bugün gayrimenkul yatırım ortaklığını halka arzetmeye hazırlanan Albayrak Grubu’nun inşaattan traktör sanayiine, tekstilden filo kiralamaya kadar 20’den fazla şirketi bulunuyor.”
Peki, siz şimdi bu haberde ne var diye merak edebilirsiniz...
Hiiiç, ne olacak ki...
Yapılacak iş, hızlı işadamı Mustafa Albayrak’ı tebrik etmek değil mi...
Ne var ki 17’nci sayfasında gazetenin künyesi bulunuyor...
Okuyorsunuz:
Yeni Şafak İmtiyaz Sahibi:
Ahmet Albayrak
İcra Kurulu Başkanı:
Mustafa Albayrak
İyi mi?..

* * *


Demek ki AKP’nin hızlı gazetesinin sahipleri Albayraklar, AKP’nin iktidara geçtiği 2002 yılından bu yana “yeni dönemde yakaladıkları fırsatlarla sıklet değiştirmişler”...
Manşet bu gerçeği vurguluyor:
 “Albayrak’ın hızına kimse yetişemiyor...”
Nasıl yetişsin ki?..
AKP’nin iktidara geçtiği 2002 yılında ciro 150 milyon dolarken 5 yılda 5 katına çıkarak 750 milyon dolara erişiyor...
Sevinelim, alkışlayalım...
Yaşasın AKP iktidarı...
Zaten Yeni Şafak da bu gerçeği her gün başlıklarında, haberlerinde, köşelerinde vurguluyor...
Ama medya, basın, gazetecilik mesleği ne oluyor?..
Boş verin canım...
Olacak o kadar...  
* İlhan Selçuk / Cumhuriyet

Yazarın Diğer Yazıları