Irak'a girdik Türkiye'den çıktık!

Ordumuzla, Mehmetçikle gurur duyuyoruz. İşte eksi 30 derecede sırtlandıkları 40 kilo yükle bastıklarında bellerine kadar gelen karlı dağlara indiler; vatan elden gitmesin diye, bölücü mihrakların tetikçisi PKK’nın tepesine bindiler; “Burası Güney Kürdistan” diyerek, “Benim bir de Kuzeyim var!” diye meydan okuyan Barzani çiftliğine 20 ila 50 kilometre dalıp, vatan ve devlet için, mübarek al kanlarını, ak karların üstüne damlata damlata tıpkı düğüm düğüm halı dokur gibi Zap’ta, Hakurk’ta, Serzere, Haftanin, Sinaht’ta Ay-Yıldızlar dokuyarak Kandil’e doğru uzandılar.
Lâkin dostlar senin evlatların Irak’ın kuzeyine eşkıyayı takip için girdiğinde Türkiye’de siyasi irade Milli Mücadele ile elden çıkması önlenen İstanbul’dan tutunuz da Edirne’den Kars’a kadar vatanın pek çok yerini dünkü müstevlilere teslim etme anlamına gelen bir belgeye imza attı; Ermenilere, Rumlara, “Onlar da vatandaşımızdır” kılıfına sığınarak Avrupa Birliği etiketi ile sevimli gösterilen İngiliz’in, Yunan’ın, Rum’un, Fransız’ın, İtalyan’ın ve Lozan’ı değil Sevr’i tanıyan ABD’nin emrini yerine getirdi; “Kurduğunuz vakıflar aracılığıyla uluslararası faaliyet ve işbirliğinde bulunabilirsiniz, yurt dışında şube ve temsilcilikler açabilirsiniz, yabancı kuruluşlara üye olabilirsiniz, vakfınıza gelir temin etmek amacıyla iktisadi işletme ve şirket kurabilir, kurulmuş şirketlere ortak olabilirsiniz!” deyiverdi.
Şimdi belki “Bunda ne var?” diyeceksiniz.
Bunda o kadar çok şey var ki anlatmakla bitmez.
Yıllardır Ermeniler Türkiye’den üç “T” yi istiyor. Birinci “T” soykırımı tanı. İkinci “T”  tazminat öde. Üçüncü “T” toprak ver. Ve yıllardır Yunanistan Karadeniz’de bir “Pontus Devleti” için canını dişine takmış çalışıyor. Karadeniz’deki işsiz Türk evlatlarını üniversite ve iş vaadiyle Atina’ya taşıyıp ceplerine para koyuyor, “Sen sonradan Türk yapılmış Rum’sun” diyor. Ve yine yıllardır Fener Patrikhanesi İstanbul’da “Devlet içinde devlet”  olmak için arkasına ABD, Avrupa Birliği, hatta Birleşmiş Milletler’i de almış, içeriden müttefikler de bulmuş İstanbul’a Konstantinopolis kendine de “Ekümenik” yani, “Ben uluslararasıyım” diyor.
Ayrıca Vatikan III. bin yılda Asya’yı Hristiyanlaştırmak için Türkiye’ye ayak basmış ve trilyonlarca dolarlık bütçesini sonuna kadar açmış vatanın her yanını kilise evlerle doldurmuş bulunuyor. İşte bu mihraklar ve benzerleri bu Vakıflar Yasası’nın kendilerine verdiği imkânlardan yararlanarak Türkiye’deki bütün marketleri satın alabilir, bütün madenlere el koyabilir; zaten satın almaya başladıkları vatan topraklarımızdaki mülklerine yüz binlerce kilometrekare yeni gayrimenkuller ekleyebilir, zâten hedefleri  de budur. Onlarda bu para Türkiye’de bu fakirlik olduğu sürece Mehmetçik Irak’a girer, kanını döker, bir müddet sonra geri döner, amma Rum’u, Ermeni’si, İsraillisi Türkiye’den aldıklarını geri vermez, çünkü artık elinde kapı gibi tapusu vardır. Üstelik senin mahkemelerin, Avrupa Mahkemelerini üst mahkeme olarak kabul etmiş, üstelik senin Meclis’in Avrupa Parlamentosu’nda alınan kararları bile “uyulması zorunlu kararlar” olarak kabul etmiştir.
Yaşarsak birlikte göreceğiz topraktan iktisadi işletmelere, madenlerden tarım alanlarına kadar pek çok varlık bu Vakıflar Yasası ile başta Lozan’a göre “azınlık” olan unsurların ve İsrailliler olmak üzere başka yabancıların eline geçecek. Onlar kendi mülkleri haline gelen buralarda “İbadetimiz için gerekli” diyerek kiliseler, havralar açacaklar; bir gün bu ülkede kilise sayısı cami sayısını geçecek, bizler bugün kendi varlığımızın efendisi iken o gün artık ellerin olmuş maden alanlarının, bankaların, market zincirlerinin amelesi haline gelecek, bir bakıma kendi yurdumuzda, Almanya’daki Türk işçi durumuna düşeceğiz, düşürüleceğiz. Irak’ın kuzeyinde göğsümü kabartan Mehmetçiğe canım kurban, ama Ankara’da bağrıma vurulan hançerler canımı çok yakıyor, çook...

Yazarın Diğer Yazıları