Gurur ve ayıp!

Türkiye’nin sıcak savaşa girdiği saatlerde birilerinin ‘fırsattan istifade’ diyerek, çıkar peşinde koşmasını hazmedemiyorum!

Mehmetçiğimizin vatanı kurtarmak için teröristin yakasına yapıştığı, can verdiği saatlerde...
İşte; tam da o saatlerde...
Ankara, “dünya çirkinlikler tarihi” ne geçecek iki gelişmeye sahne oldu:
İlkini biliyorsunuz; türbanın üniversitelere girmesini öngören Anayasa değişikliğini 11 gündür bekleten Cumhurbaşkanı, “bu gürültüde kaynayıp gideceğini, gazetelerin manşetlere taşıyamayacağını” düşünmüş olmalı ki; imzayı bastı...
Oysa en azından önünde daha dolu dolu üç günü vardı...
Ve evlere şenlik bir “gerekçe” açıkladı...
Aydınların, üniversite hocalarının, laiklik yanlıların tepkisini, öfkesini görmezden gelerek, “Kanun TBMM’de 411 oyla kabul edilmiştir. Bu, genel seçimlerdeki oyların yaklaşık olarak yüzde 80’ine tekabül etmektedir” diyebildi!
 “Çoğunluk diktatörlüğü” uyarılarına aldırış etmedi!
Başka bir sorgulamaya gerek bile duymayarak, topu Anayasa Mahkemesi’ne attı!
Tüm enerjisiyle, “başkomutanı” olduğu askerin Kuzey Irak’ta verdiği mücadeleye odaklanacağına, (amacı büyük bir olasılıkla öyle olmasa bile) “fırsatçı” durumuna düştü...
İkincisi ise çok daha vahim!
Vahimden de öte; ayıp!
IMF’ye şirin görünmek uğruna çalışanların haklarını tırpanlayan Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı’nı görüşen Meclis Plan ve Bütçe Alt Komisyonu’nun bazı AKP’li üyeleri, sınır ötesi harekatın başladığı saatlerde...
İşte; tam da o saatlerde...
Kendi maaşlarını 1.500 YTL, emekli vekil maaşlarını da yüzde 25,6 artıracak bir maddeyi o pakete monte edip, Komisyon’da kabul ettiler!
Komisyon’un AKP’li Başkanı’nın bile bu düzenlemeye itiraz etmesine aldırmadılar!
Aynı yasa değişikliğinin, SSK emeklilerinin maaşlarını yüzde 25 düşürmeyi öngördüğünü umursamayıp, nalıncı keseri misali yine kendilerine yonttular! Hükümet’in bu yıl ocak ayında SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin maaşlarına sadece yüzde 2 zam yapmasını görmezden gelerek, malı yine hamuduyla götürmeye kalkıştılar!

* * *

Türkiye’nin sıcak bir savaşa girdiği saatlerde...
İşte; tam da o saatlerde...
Birilerinin “fırsattan istifade” diyerek, çıkar peşinde koşmasını hazmedemiyorum!
Vekil diye seçtiğimiz insanların, emekli maaşlarını yüzde 25 düşürüp, kendi aylıklarına yüzde 25 zam yapmaya çalışmasının suç olduğunu düşünüyorum!
Askerimizle gurur duyuyorum...
Ama Cumhurbaşkanı için... Hele hele o çıkar düşkünü AKP’li vekiller için ne yazık ki aynı şeyi söyleyemiyorum!
Daha da sertini yazarım ama...
Bunların ekmeğine “tazminat” yoluyla bir de ben yağ sürmek istemiyorum! 
*  Mustafa Mutlu / Vatan

+++++

Başbakan’ın saç tıraşı!
Meclis’i altüst eden bağımsız bir milletvekili var: Kamer Genç.
AKP milletvekilleri onu, “Senin sonun fena olacak ha!” diye tehdit ediyor! Neden böyle gözdağı veriyorlar? Tunceli Bağımsız Milletvekili Kamer Genç, tek başına bir parti gibi etkili muhalefet yapıyor da ondan... Meclis’te AKP’ye kök söktürüyor, iktidar partisini adeta çıldırtıyor.
AKP milletvekillerinin önemli bir bölümünün demokrasiden yana nasipleri yok! Bu yüzden Kamer Genç’in tek kişilik muhalefetine bile tahammül edemiyorlar! Şimdi, Kamer Genç’i susturmak için, Meclis’te konuşmalara sınır getirecek bir kanun teklifi hazırlamışlar! Ne denir? Demokrasi anlayışları böyle işte!

* * *


Kamer Genç, tehdit olaylarını doğrulayıp şöyle anlatıyor:
“Bazı AKP milletvekilleri yanıma gelip beni açıkça tehdit ettiler. Bu sık sık oluyor. Geçenlerde AKP Balıkesir Milletvekili yanıma geldi ’Beynimizin tası atıyor’dedi. ’Atıyorsa ne yapacaksınız?’dedim, gitti. Eğer bana bir saldırı olursa, bunun bedelini ağır öderler. Onlar 340 kişi olabilir ama beni korkutamazlar. Onlarla mücadele etmesini bilirim. Sabrımın sonundayım!”
AKP’liler, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, dokunulmazlığı olan bir milletvekiline böyle davranırlarsa, Meclis dışındaki, savunmasız kişilere neler yapmazlar? İnsan ürküyor!

* * *

Kamer Genç, tehditlerden yılmadığını, muhalefet yapmaya devam edeceğini söylüyor ve “Ben milletvekili olarak maaş almak için buraya gelmedim. Çıkıp konuşacağım. Ama bir saldırıya uğrarsam ben de onlara ne yapacağımı bilirim. Demokrasi varsa, benim muhalefetime tahammül edecekler, başka çareleri yok!” diyor.

* * *

Genç okurlarımdan Ersoy Öngün’ün yolladığı bir fıkra:
Başbakan, saç tıraşı olmak için berbere gitmiş. Berber, Kamer Genç gibi bir adam. Sormuş:
“Başbakanım, laiklik hakkında ne düşünüyorsunuz?”
Başbakan duymazdan gelmiş. Beş dakika sonra berber yine sormuş:
“Laiklik hakkında ne düşünüyorsunuz Başbakanım?”
Başbakan sinirlendiğini belli etmemeye çalışarak (!) kükremiş:
“Sana ne ulan laiklikten? Artistlik yapma, işine bak!”
Berber, “Öyle demeyin Sayın Başbakanım” demiş, “Laiklik sözünü duyunca saçlarınız diken diken oluyor, ben de daha kolay kesiyorum!”   
* Rahmi Turan / Hürriyet


+++++

Bu pek hayra  alamet değil...
Uzunca bir süredir Türkiye ile ABD’nin yeni bir Irak planı üzerine çalışmakta olduklarını düşünüyoruz. Gizli ve açık görüşme trafiği bunu düşündürüyor bize. ’Ne gibi bir plan var ortada’bilmiyoruz ama bunun Amerika’nın Irak’tan çıkış stratejisi ile de bağlantısı olması ihtimali büyüktür.
Başkanını değiştirmeye hazırlanan Amerika, bir süredir kendi içinde Irak’tan en iyi çıkış stratejisinin ne olacağını tartışıyor.
Bataklığa fena halde batmış oldukları için, bu stratejinin sanıldığı gibi kolay olmayacağını da görmüş durumdalar.
Konuları iyi takip eden birçok kaynaktan bir süredir, teyit ettiremediğimiz bir duyum alıyoruz. Buna göre Amerika’nın kafasında şekilllenmeye başlayan çıkış stratejisinde Türkiye’ye esaslı rol düşüyormuş. Hatta “Amerika’nın PKK ile mücadelede Türkiye’nin yanında aktif olarak yer alıp PKK’yı ortak düşman ilan etmesinin temelinde de bu gelişme varmış” deniliyor. Biz son kara operasyonunun PKK ile sınırlı kalmayacağını ve Türkiye’nin çok daha uzun vadeli bir stratejiyle Irak’a girdiğini düşünüyoruz.
Düşündüğümüz gibi böyle bir olasılık varsa, bunun Amerika ile birlikte oluşturulduğu kesindir.
Dolayısıyla eğer varsa, uzun vadeli strateji, süper gücün de koruması altındadır demektir.
Eğer korktuğumuz gibi, Irak bataklığından kurtulmaya çalışan ABD’nin çıkış stratejisinden sonra doğacak güvenlik boşluğunu Türkiye’nin doldurması düşünülüyorsa, bunun Türk-ABD ilişkilerine bambaşka bir üst boyut katacağı, Türkiye’nin bölgedeki konumunun da çok farklı algılanacağı muhakkaktır.
AKP’nin dış politika teorisyenleri de Türkiye’ye, dini-kültürel boyutu olan ve askeri yanı da bulunan bölgeye bir ’Büyük Birader’konumu için çalışmaktaydılar.
Anlıyoruz; büyük güç iddiası varsa bu şekilde risk almak kaçınılmaz olabilir. Bölgede tarihi bulunan İngiltere ve Amerika hep bu şekilde riskler almışlardır. Ancak Irak’ın, kendisi hakkında planlarla gelen her güç açısından bataklık haline geldiği de hiç unutulmamalıdır.
Bu tür olası gelişme konusunda bizi daha da endişelendiren, Amerika Başkan Yardımcısı Dick Cheney’nin yakında Türkiye’ye ziyarette bulunacak olmasıdır. 11 Eylül’den itibaren son derece ilginç kariyer sürecini izlemekte olduğumuz Başkan Yardımcısı Cheney, adeta ’Devlet içinde devlet’veya ’Derin devlet’tanımının, şahsında somutlaşabildiği bir insandır.
Amerika’nın birçok riskli yöneliminin altında imzası olduğu bilinen Cheney, ABD’nin güvenliği tanımına çok otoriter tanım getirmiş bir teorisyendir de ve pratikte, teoride savunduklarını acımasızca uygulamasıyla ünlüdür.
Bu nedenle Dick Cheney’nin tam bu aşamada Türkiye’ye gelmesinin gerçek anlamı nedir bilmiyoruz ama bunun hayra alamet bir gelişme olmadığı da kesindir.
* Serdar Turgut / Akşam

+++++

Adam sana harekât yaptı, haberin yok!
Hakurk’u aldık.
Samsun’u verdik.
Amediye’yi aldık.
İzmir’i verdik.

* *

Çünkü...
Bizim evlatlarımız, kahpe pusuların gölgesinde Irak’a girerken, Irak’taki “koalisyon güçleri” bize girdi!

* *


Tekel’i aldı...
British American.

* *


Hakurk’u aldık, Samsun’u verdik.
(19 Mayıs’tır.)
Amediye’yi aldık, İzmir’i verdik.
(9 Eylül’dür.)

* *


Samsun’u vermekle kalmadık...
Bafra’yı da verdik.
Maltepe’yi de...
Birinci gitti.
İkinci gitti.
Üçüncü gitti.
Tekel 2000, Tekel 2001...
2023’e kadar verdik.
Cumhuriyet’in 100’üncü yılı yani...
Sattık.
Zap’ı aldık, Gelincik gitti.
Avaşin’i aldık, Bahar gitti.
İçenler bilir...
Doğu gitti, Doğu!
Sipahi, Amerikalı oldu.
Meltem, İngiliz İngiliz esecek artık.

* *


Barbaros’u aldılar.
Piri Reis’i aldılar.
Sen “kara harekátı” yaptığını sanıyorsun ama... Adam sana “deniz harekâtı” yaptı, haberin yok!

* *


Sadece “markalar” mı?
Hayır...
Pazarımızın yüzde 32’sine girdiler, tütün tarlalarımıza girdiler, fabrikalarımıza girdiler.

* *


PKK’ya tokat attık.
Tokat fabrikası gitti.
Bitlis’te tek fabrikamız vardı...
O da gitti.

* *


Amerikan ve İngiliz büyükelçilerinin, “Irak’ta fazla kalmayın, canımızı sıkmayın” dediği dakikalarda... British American’ın CEO’su, “Türkiye’de kalmaya, yerleşmeye geldik” dedi.
* Yılmaz Özdil / Hürriyet

Yazarın Diğer Yazıları