Kosova'daki bağımsızlık

Aydınlar Ocağımızla ilgili yanlış bir takım bilgilendirmelerden  kaynaklanan bir mülakat nedense tekrar tekrar ekranlara getiriliyor. Rahmetli Prof. Dr. Sabahattin Zaim Hoca ile bir kanalın yaptığı mülakat bunlardan birisidir. Mülakatta ifade edildiği gibi Rahmetli Turgut Özal Aydınlar Ocağı’nın üyesi değildi. 28-29 Nisan 1979 tarihinde Ankara’da düzenlenen seminerde Rahmetli Özal’ın verdiği tebliğ Aydınlar Ocağı’nın iktisadî görüşleri değil; daha sonra da uygulama fırsatı bulduğu şahsî görüşleri idi. Bu görüşlere katılan veya katılmayan üyelerimiz daima olmuştur. 1988 Genel Kurulunda dışlandı, düşürüldü ifadeleri kullanılan iki üye yönetime seçilmişti. Bu iki üye gönüllerinde yatan görevler kendilerine verilmediği için Ocak yönetiminden daha sonra ayrılmışlardır. Mevcut yönetimin milliyetçi kanat olarak dengeyi bozduğu iddiaları mülakatta yer almıştır. Ancak ne gariptir ki; Ocak’ta tüzüğe rağmen kendilerini milliyetçi göremeyenlerin varlığını da bu mülakat ile anlıyoruz. Aydınlar Ocağı 1970 başında milliyetçi aydınlar tarafından hissedilen milli endişe dolayısıyla kurulmuştur. Bugün bu geleneksel çizgisini sürdürmektedir.

***

Balkanların ufalanma sürecinde nihayet Kosova  “Bağımlı Bağımsızlığa”  ABD bayraklarının gölgesinde kavuştu. İlk tanıyan ülkeler arasında Türkiye olmasına rağmen; Yeni Anayasa Taslağında Türkçe’nin  ve dolayısıyla  Türk nüfusunun varlığının dışlandığı basında yer alıyor. Türkiye’nin dış güvenlik çemberinde siyasi tesirliliğini azaltabilmek için Türkiye’de Türk kimliği ile uğraşılıyor. Dün ABD’li askerlerin Irak’ta elini öpen Arapların tavrı gibi, ABD bayrakları sallayarak sözde bağımsızlığı kutlayanlar karşılaşacakları tehlikenin de farkında değillerdir. Dün Irak’a “Emperyal Demokrai” (Ortadoğu’nun şekillendirilmesine uygun bir demokrasi)  getirenler bugün Kosova’dalar. Kosova’nın atıl duran ekonomik kaynakları ele geçirilecektir. Batı kapitalizminin yeni yerli stratejik ortakları ortaya çıkacaktır. Bu ve benzeri gelişmeler iki kutuplu soğuk harp dönemine dönüştüğü oranda bize fayda sağlayabilir.

Bir dönem Prizren’den Türkiye’yi gezmeye gelen Türk öğrenci ve öğretmenleri kabul eden İçel Valisinin İngilizce tercüman arayışın unutmadık. Balkanlar’da Türk olmak dün de, bugün de kolay değildir. Bazı köyler Türkçe’yi unutmuş ve Arnavutlaştırılmıştır. Kosova’da 250.000  kişi gayet güzel Türkçe konuşmasına rağmen; Türk sayısı 60.000 dolaylarında verilmektedir. Birçok Türk baskı sonucu kimliğini Arnavut olarak resmi kayıtlara geçirmiştir. Buna sebep olanlar bizim Müslüman kardeşlerimizdir. Bir ara Priştine Üniversitesi’nin Türk Dili Bölümü aynen Gagavuzya’da olduğu gibi  kapatılmıştı.

Bu gezi bize birçok şeyi öğretmişti. Kosova’dan çok olumlu intibalarla ayrılmıştık.  Dönüşte intibalarımızı tesbit ve teklif şeklinde yazmıştık (Erkal, M. E., Merkez Binanın Penceresinden, Derin Yayınları, İstanbul 2003, sh. 234).

Bunlar arasında; Türkler üzerindeki tehdit, Papalığın Arnavut-Türk çatışması için tahrik edici faaliyetleri, bilhassa Arnavutları Hıristiyanlaştırma gayretleri ve bu yolda kullanılan ekonomik kaynaklar, Arapların Osmanlı izini silici cami yapımları, bazı Türk bölgelerinde çocukların ilköğretim sonrası  okula gönderilmemeleri, anaokulu ihtiyacı, yatırım için gelen Türk iş adamlarına çıkarılan zorluklar, çalışma hayatındaki bazı sınırlamalar  dikkat çekiyordu.

Kosova’da herkese olduğu gibi, Diyanet İşleri Başkanlığına da büyük görevler düşüyor. Sultan Murat Türbesi’nin imarı sevindiricidir. Ancak Priştine’de Osmanlı’dan kalma bir cami yıkılmıştır. Ülkemizde Kosovalı gençlerin lisans ve lisansüstü çalışmaları için ayrılacak kontenjanlar arttırılmalıdır. Atatürk Dil-Tarih ve Kültür Yüksek Kurumu Prizren’de bir kitabevi açabilir.

Yazarın Diğer Yazıları