AKP-Erbil-Bağdat Hattı

ABD, “AKP, Talabani (Bağdat), Barzani (Erbil) ve PKK (DTP) dörtgeni içinde” istediği amaçlar doğrultusunda ilerliyor...

Öyle anlaşılıyor ki 5 Kasım 2007’de Washington’da kabaca bir hat çizildi.
- ABD, kendi üretip geliştirdiği PKK’ye karşı bir dizginleme işine girecekti.
- Türkiye’ye sınır ötesi “sınırlı harekât için” izin verecekti.
- AKP hükümeti, PKK’nin biraz hırpalanması karşılığında Talabani ve Barzani ile siyasi ve iktisadi işbirliğini ileri götürecekti.
- Türk kamuoyunda ABD’ye karşı olan (yüzde 90) oranı böylece biraz geri çekilecekti.
- Ankara BOP’a, hükümeti ve askeri ile biraz daha bağlanmış olacaktı.
ABD, “AKP, Talabani (Bağdat), Barzani (Erbil) ve PKK (DTP) dörtgeni içinde” istediği amaçlar doğrultusunda ilerliyor. Talabani’nin Ankara’ya, hem de Çankaya’ya gelişi ile 5 Kasım 2007’nin ikinci adımı da atıldı. PKK’nin TSK tarafından askeri olarak biraz yıpratılması karşılığında, Kürdistan projesinde ABD siyasi ilerleme sağladı.
AKP, ABD ile hangi konularda anlaştı? Ne Meclis ne de kamuoyu biliyor.
- Talabani (Bağdat) ve Barzani (Erbil) ile yakınlaşarak yeni bir zemin hazırlıyor.
- Talabani, Barzani ve PKK bir bütünün ayrılmaz parçalarıdır. Onları birleştiren dış güç ABD ve AB’dir. Talabani’nin Çankaya’da onurlandırılması, Bağdat, Erbil, PKK (DTP) ve Washington çevreleri tarafından olumlu karşılandı.
- AKP alıştıra alıştıra, ABD’nin BOP’taki ilk Kürdistan adımını resmen atmış oldu.
Sonuçlara bakalım...
Olayın sonuçlarını geniş bir pencereden değerlendirmek gerekir. Son birkaç haftanın “askeri operasyon karesine” sıkıştığımız zaman tuzağa düşeriz, bir şey anlaşılmaz.
5 Kasım 2007’den sonra neler oldu? Kimler ne elde ettiler?
1)Türkiye’de AKP hükümeti kamuoyuna, “Meclis’te karar aldık, siyasi irade gösterdik, PKK’yi inine kadar izledik ve gerekeni yaptık” diyerek başarı kazanmış oldu.
2) TSK, en zor kış koşullarında, kısa süre için de olsa, başarılı bir kara harekâtını, “ABD’nin de bilgi desteği ile” başardı.
3) PKK’nin Irak’ın iç kesimlerine rahatlıkla kaçırılan ve saklanan geniş kesimi dışında kalan 250 dolayındaki terörist etkisiz hale getirildi.
4) ABD, “PKK’nin küçük bir bölümünü feda etme karşılığında” AKP’den Talabani ve Barzani ile işbirliği güvencesi aldı.
5) Geniş bir reform ve teröriste af paketi için güvence sağlandı. Hatta, Washington’a bazı taahhütlerde bulunulduğu ve bir “reform paketi sunulduğu” ortaya çıktı.
6) Amerika “Türk kamuoyunda rahatladı”.
7) Türk-Kürt federasyonunu kamuoyunda tartışacak bir altyapının temelleri atıldı. Kimi yazarlar hemen işe koyuldular. ABD ve AB çevreleri, “siyasal çözüm taleplerini” sunmaya başladılar.
8) Siyasal çözüm adı altında, bireysel haklar yerine, “toplumsal haklar” gündeme getiriliyor.
9) Ve en önemlisi, asker ile CHP ve MHP’nin arası açıldı. ABD, AKP ve DTP açısından bundan iyi bir beklenti olur mu? Dün AKP ile liberaller çatışmaya başlamıştı; bugün, asker ile Meclis’teki muhalefet karşı karşıya getirildi.
ABD 5 Kasım’da kurguladığı oyunu adım adım sürdürüyor. Gates , “eski bir CIA başkanı olarak” çok başarılı bir oyun sergiledi.
Kazananlar; ABD, AKP ve DTP. Kaybedenler ise, Türkiye’nin geri kalanı. İşin en ilginç yanı, “tuzağa düşenler, yerdeki mayınları göre göre üzerine bastılar”.
BOP yürüyor...
ABD ve AB’nin Büyük Ortadoğu Projesi AKP’nin de desteği ile adım adım yürütülüyor. Projeye Şanghay İşbirliği Örgütü üyeleri karşı çıkıyorlar. Rusya, Çin ve Hindistan önlemler alıyorlar.
Bölgemizde Türkiye, İran ve komşu Arap ülkeleri projenin hedef ülkeleri arasındalar. Türkiye ve Irak’ta, “ABD’nin desteği ile” işbaşına gelen yönetimler BOP’un bir parçası olmuşlar. Türkiye bu kaostan çıkmak zorunda. Kendimizle ve emperyalizmle yüzleşmek zorundayız...
* Manisalı / Cumhuriyet


+++++


Gül’e de saray yakışır...

CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül için Yıldız Sarayı’nın içinde bir çalışma ofisi hazırlanıyor. Böylece Cumhurbaşkanımız İstanbul’a geldiğinde de işlerini yapmaya devam edebilecek, devlet işleri aksamadan sürdürülebilecek.
Hem de “hiyerarşik açıdan” bir gariplik de düzeltilmiş olacak.
Çünkü Başbakan’ın Dolmabahçe Sarayı’nda bir ofisi var ve istediğinde orada çalışabiliyor. Koskoca Cumhurbaşkanı da bu durumda Yıldız’ı seçmekte haklı! Yıldız hem daha eski, hem de “Ulu Hakan” orada oturmuştu, İslamcılar açısından tarihi önemi daha büyük! Cumhuriyetimizin en tepedeki iki yöneticisinin Osmanlı saraylarına bu kadar meraklı olması da ilginç bir durum tabii! Posta’daki haberde Yıldız Sarayı’ndaki bu inşaat ile Hayrünnisa Hanım’ın ilgilendiği anlatılıyor.
Hayrünnisa Hanım bu işi artık iyice ilerletti. Ankara’da iki köşk tadilatı yaptı, şimdi buna bir de Saray tadilatı tecrübesi de eklenirse üniversitelerde “tarihi mekánlarda iç mimari uygulamaları” dersi bile verebilecek duruma gelir. Konu Gül Ailesi’nden açılmışken aklımdan hiç çıkmayan soruyu da tekrar sorayım. Suudi Kralı’nın Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın eşlerine getirdiği değerli armağanlar ile ilgili olarak nasıl bir işlem yapıldı?
* Mehmet Y. Yılmaz



+++++



Şimdi Şener pompalanıyor
Belli ki toplumun etkin bir kesimi AKP’den ve Tayyip Erdoğan’dan umudunu kesmiş ya da kesmek üzere. Bir ay öncesine kadar özellikle ekonomi konularında iktidara toz kondurmayanlar, artık işlerin hiç de iyi gitmediğini, Tayyip Erdoğan’ın iktidarının da artık zora gireceğini söylemeye başladılar.
Ancak aynı çevrelerden alternatif olarak “Abdüllatif Şener” adını duyunca şaşırıyorum. Şener son zamanlarda çok konuşulur oldu.
Yeni bir oluşumdan, bunun başına da Şener’in geçeceğinden söz ediliyor. Ciddi insanlar bunu söyleyince ben de ciddiye alıyorum.
Ancak şu yanlışı da herkesin görmesi gerek. Tayyip Erdoğan’dan umduğunu bulamayanların Şener’e doğru gitmesi size bir şey hatırlatmıyor mu? Çok değil 6 yıl önce de Erbakan’ın yerine Erdoğan sunulmuştu. Dini siyasete alet etmesi gözden uzak tutulmuş ve değişim sembolü olarak sunulmuştu. En ünlü işadamları evlerini Erdoğan’a açmışlar ve sonunda O’nu iktidara taşımışlardı.
Şimdi aynı senaryo Şener için uygulanabilir. İyi de tutunca ne olacak? Ortaya yeni bir Tayyip Erdoğan çıkmış olmayacak mı? Türkiye beş yıldan fazlasını bu kez yeni değişimin mimarı adı altında Şener’le mi geçirecek?
Buna olmayacak dua gözüyle bakıyorum. Ama bazıları çok çaba harcıyor.             
* Can Ataklı / Vatan


+++++


Enflasyon ve Eşek Rıza
Başkaldıran enflasyon, hedef de, beklenti de tanımayıp “Ben geliyorum” tehdidini savurdu. Yurtiçinde ve dışında değişen şartlar, fiyatları yukarı çekiyor, enflasyonu tetikliyor.
Siyasilerin birçoğu, “Endişe edecek bir durum yok. Harici şokların ortaya çıkardığı bir gelişme bu” diye olayı garip bir şekilde hafife alırken, yüksek çıkan “şubat enflasyonu” nu değerlendiren Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen bakınız ne dedi?
“Ciddi bir yanılma olduğu ortada... Geçen sene hedeflenenden yüzde 100’e yakın bir sapma var. Sadece kurla enflasyonu aşağı çekme politikası izlendi. Şimdi, alınan tedbirlerin yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor.”
Kürşad Tüzmen, evirip çevirmedi, döndürüp kıvırmadı, Başbakan’ı kızdırma pahasına, olaya gerçekçi yaklaştı. Enflasyon kendiliğinden tırmanışa geçmez. Sebeplerini araştırmak gerekiyor. Bu kafayla enflasyon giderek büyür ve “Köy yerindeki Eşek Rıza’nın haline döner!”
Nedir Eşek Rıza’nın hikáyesi?
Köyün birinde, adamın adı ve lakabı “Eşek Rıza” imiş. Eşek Rıza aşağı, Eşek Rıza yukarı... Adamın karısı bu duruma çok üzülür, her yerde “Eşek Rıza’nın karısı” diye anılmak ona ağır gelir, hayatı zindan edermiş... Bir gün dayanamayıp;
“Bu böyle olmuyor eşek herif” demiş, “Git Ağa’ya, yalvar yakar, ne yaparsan yap, elini ayağını öp, senin adını değiştirsin!”
Karısının baskısına dayanamayan adam, gözünü karartıp Ağa’nın huzuruna çıkmış, bir süre sonra sevinçle dönmüş evine:
“Müjde hanım, müjde! Bu iş tamam!”
Karısı heyecan içinde sormuş:
“Ne dedi, ne dedi?”
“Ağa emretti, artık bana ’Eşek Rıza’ demeyecekler.”
“Peki ne diyecekler?”
“Artık ’Sıpa’diyecekler.”
Kadın, gözlerinden öfke şimşekleri fışkırtarak kocasına bakıp;
“Tüh Allah senin müstahakını versin” demiş, “Sen yine büyür, eşek olursun!”
Bizim “küçüldü” denilen enflasyon da Eşek Rıza’nın hikáyesine benzemez inşallah!
* Rahmi Turan / Hürriyet



+++++


Cüneyd Zapsu’ya SABAH koruması
AKP yöneticilerinden Cüneyd Zapsu, CeBIT fuarı dönüşü yaptığı türban konusundaki açıklamasıyla perşembe günü gündeme yerleşmişti.
Ancak, ne dediği konusunda SABAH ile belli başlı diğer gazeteler arasında bariz bir fark vardı.
Dört-beş çok satışlı gazeteye göre Zapsu şöyle demişti:
“Türban takanların sadece yüzde 50’si inancı yüzünden takıyor deseniz bile, bu yüzde 50’ye ’türbanını çıkar’demek, sokaktaki bir kadına ’donunu çıkar’demekten farksızdır.”
SABAH’ta gerek ön sayfada gerekse Timur Sırt imzalı haberde ise, Zapsu’nun son dört kelimesi şöyle olmuştu: “...’çıplak gez’demekten farksızdır.”
Timur Sırt, aslında 20 kadar meslektaşıyla aynı kelimeleri, yani “don” u duymuş ve öyle yazmış. Daha sonra bu yazı işlerinde “kibarlık olsun” diye (öyle anladım) değiştirilmiş.
Bu, kabul edilemez. Bu, bir hatadır.
Temel ilkemiz şunu söyler: Kim ne dediyse, aynen öyle basılacak. Biz buna “atıfta sadakat” diyoruz. Kaynağa saygı ve doğru veri aktarma anlamında.
* Yavuz Baydar / Sabah




+++++


2 olay, 2 soru

AKP’li kadın milletvekilleri Cüneyd Zapsu’nun “Türbanlı kadınlara türbanını çıkar demek, sokaktaki kadına donunu çıkar demekten farksızdır” şeklindeki açıklaması üzerine “Bu onun kendi düşüncesidir” demişler... O buram buram üslupsuzluk kokan “don” açıklaması, “düşünce” imiş... Peki benzer bir üslupsuzluğu bir CHP’li yapsa idi? O zaman da “Bu onun kendi düşüncesidir” mi diyeceklerdi?

* * *

CHP’li Mustafa Özyürek, Yunanistan Dışişleri Bakanı Bakoyanni’nin “Türban yanlısı” demecini ele almış... Diyor ki Özyürek: “Yunan Bakan, bizim iç sorunumuzda taraf olmuştur. Bu uluslararası teamüllere ve kurallara aykırıdır”... Merak ediyorum: Yunan Bakan, Türkiye’de, “Türban geriliğin simgesidir... Kadınların özgür, Türkiye’nin çağdaş olması için türban atılmalıdır” deseydi... Özyürek, “Bu bizim iç işimizdir... Sen ne karışıyorsun?” diyecek miydi?
* Ahmet Hakan / Hürriyet

Yazarın Diğer Yazıları