Özlemine ulaşan lider Alparslan Türkeş

Sayın okurlarım, Türk Milliyetçi Düşünce Sistemi’nin fikriyatını, dernekçilikten siyaset alanına taşıma becerisi gösteren ve Türk Milliyetçilerini bu alanda temsil etme şerefine nail olan büyük Türkçü, Türk Dünyasının manevi, Türkçülük Hareketi’nin siyasi önderi, Bilge Başbuğ Alpaslan Türkeş’imizi kaybedeli, yarınki 4 Nisan tarihi ile on bir yıl oldu.

Onun aziz nutku, Tanrıdağları’nda Nihal Atsız’la-A.Nihat Asya ile, Zeki Velidi Tozan’la, H.Namık Orkun’la, O. Şaik Gökyayla’yla, Fethi Tevetoğlu’yla, Necdet Sancar’la, Osman Turan’la, Mümtaz Turan’la, Hikmet Tanyu ile Muzaffer Eniş’le, İ.Hakkı Yılanlıoğlu ile Osman Yüksel’le, N.Yıldırım Genç Osman’la, Erol Güngör’le, Dündar Taşer’le, Recep Doksat’la, Gemuhluoğlu ve Hacıömeroğlu ile Muzaffer Özdağ ile ve sayamadığım büyüklerimizle beraberdir.

Türkeş, okuyan ve yazan bir insandı. 1950’li yıllarda, N. Atsız hocanın Orkun Dergisi’nde, “Kazanoğlu” imzası ile yazdığı makaleleri, severek okuduğumu unutmuyorum. Tarih bilgisine meraklı, hafızası da çok kuvvetli idi. Geniş ufku, fikri üretimi ve organizasyon yeteneği vardı. Nazik insandı, her mektuba cevap verirdi. Ve temiz bir müslümandı.

Rahmetlinin siyasi önderliğini ifadeden önce şu bilgileri gözden geçirmeyi uygun görüyorum; Elli yıl önceleri siyasi kuruluşlarımızın üst düzey yöneticilerinin yanlışlıkları ikazlara rağmen, günümüzeki gibi artarak devam etmiş ve Ordumuzun müdahalesiyle sona erdirilmişti. Anayasa değişikliği yapılarak, çok yönlü demokrasiye geçilmişti. Yeni Anayasamızdan istifade eden Türk Milliyetçileri dışındaki her türlü görüş yanlıları, sosyalist maskeli yerli komüistler dahil, kendi partilerini kurmuşlardı.

Türk Milliyetçiliğini siyasi plâtformda temsil edecek kuruluşu meydana getirecek beceriyi ve cesareti, hiçbir kimse ve grup göstermemişti. Türk Kültürü hizmetkârı Türk Milliyetçileri, daha çok “siyaset dışı” kalmayı tercih etmişlerdi. Siyasetle ilgili olanlar da Cumhuriyet’in kuruluşundan beri fark gözetmeksizin CHP’sinde ve daha sonra 1945’li yıllarda kurulan D.P. bünyesinde faaliyette bulunmuşlardı.

Türk Milliyetçilerinin bu eksikliği 1965’li yıllarda Alpaslan Türkeş ve fikir yandaşı ülküdaşlarının gayreti ile sona erdirilmiş ve Türk Milliyetçi görüşü savunacak siyasi kuruluşumuzun, uzun mücadelelerden sonra siyaset dünyamızda yerini bulmuştu.

CHP’den sonra, en uzun ömürlü MHP artık, Türk Kültürünün gelişimini, Türk Dünyasının meselelerine bakış açımızın tesbitini, Türk Milliyetçilerinin toplumca yönetim görüşünün uygulanmasını yerine getirme çabası göstererek, birçoklarımız yeterli bulmasak bile, faaliyetine devam etmektedir.

Sayın okurlarım, hayatımızda ulaştığımız bir gerçek vardır, o da; İnandığı davanın lideri olanların daima çile çekmiş olmalarıdır. Siyasi oluşumumuzun önderliğini üstlenen Alpaslan Türkeş, düşünce hayatı boyunca çok çile çekmiştir. Çileli hayatı altı yıl-beş ay- üç gündür. Bunun iki yıl üç ay onbeş günü de sürgünde geçmiştir.

Rahmetli Dündar Taşer’in dediği gibi; “Lider insan, herkesin düştüğü yerde kalkıp yeniden yürüyebilen insandır... Türkeş budur.”

Her Türk Milliyetçisi gibi Türkeş de belirgin görüşlerimizi her mekânda rahatça söyledi; yabancı kültürlerin tesirinde kalan köksüzlerin kullandıkları “Mozayik” tabirine “Ne mozayiği lan” diye kestirmeden cevap vermişti.

Bugün sağ olsaydı, Türk Milliyetçilerinin sevip saydıkları “Ergenekon” sözcüğünü yanlış kullanan cahillere, “-Ergenekon yurdun adı, Börteçine kurdun adı” diyerek ders verir ve Türkçü sanıklardan Veli Küçük Paşa’ya-Sevgi Erenerol-Kemal Kerinçsiz-Emin Gürses-Ümid Sayın ve Vedat Yenerer kardeşlerimize sevgilerini gösterir, beni de “Sen niye dışardasın.” diye sorgulardı.
Tanrı Türk’ü Korusun.

Yazarın Diğer Yazıları