Sarı Saçlım Mavi Gözlüm... Neredesin... Neredesin Sen?

Sayın okurlarım, yaşını başını almış  “aksakal”  unvanı verdiğim soydaşlarımızın içinde çok değişik görüşlü ve yaşantılı dostlarımız vardı. Yetenekli ve üretken olup emeğinin meyvelerini alabilmişlerin yanında kısır döngülerin esiri olarak yaşantılarını tamamlamış olanlarımız da vardı.
Durumundan memnun ve mesut olanların bulunduğu gibi, hassasiyet gösterdiği konularda alınan neticelerden şikayetçi olanlarımız da vardı. Bayram edip sevinenlerle, azap çekip üzülenlerimiz vardır.

Türk Kültürü’nün sevdalısı Türkçüler’in bayram edip sevindikleri en mutlu yıllar SSCB’nin dağıldığı 1990’lı yıllar olmuştur. Ulu Tanrı, Büyük Bozkurt M.Kemal’in  “Komünizm”  her görüldüğü yerde ezimelidir duasını, kabul etmiş ve beş Türk Cumhuriyetimiz kan dökülmeden özerkliğe kavuşmuştur. Özü bir-dili bir-kanı bir kardeşlerimiz kurtulmuştu.

İşte o günlerde, bayram edip sevinenlerden birisi de bendim ve seksen yıllık yaşantımın en mutlu günlerini de o yıllarda yaşadım. Turan hayalimizin müjdeleri Ergenekon’dan çıkıp Tanrı Dağları’nın gür sesleriyle kulaklarımıza kadar geliyordu.  “Rusya dağılıp viran olacak, Türkiye’miz büyüyüp Turan olacak” tı. Artık birbirini seven ve sayan Türk Cumhuriyetleri arasında işbirliği uygulanarak, Türk Birliği kurulacaktı.

Çünkü bizler, Sovyetler Birliği dağıtılmadan iki yıl önce, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı’mızın Başkanı Turan Yazgan Hoca’mızın gayretleri ile yüz yetmiş kişilik kafilemizle, kardeş Azerbaycan’ımıza gitmiş ve ömrümüzün en mutlu dokuz gününü yaşayarak Türk Birliği’nin örneğini görmüştük.

Cumhuriyetimizin temsilcileri Büyük Elçilerimizden önce kardeş Cumhuriyetlerimizin başşehirlerinde üst düzey yöneticileri ile kendi mesleğimizle ilgili ilişkilerde bulunduk ve beş yıl süreli zaman dilimi içinde Türk Dünyamızla hasret giderdik. Bizler de Türk Dünyasındaki dostlarımızı, güzel yurdumuza davet ederek, onların tabiri ile  “konak”  ettik, kültürel ilişkilerde bulunduk.

Fakat seneler geçmesine rağmen Devletlerarası arzuladığımız işbirliğinin uygulamalarını göremedik ve geçmiş senelerdeki “Türk Dünyasına sırt çevirmenin günahlarını” seyrettik. Devletimizin üst düzey yöntimindeki görevlilerinin, bu konudaki bilgisizlikleri ve yeteneksizlikleri, bizleri hayal kırıklığına uğrattı. “Adriyatik’ten Çin Seddine kadar”  edebiyatı ile zaman kaybettik. Rus tankları Azerbaycan’ın başşehri Bakü’ye girip katliam yaptıklarında, bizler Taksim’de miting yapıp Rus Elçiliğine siyah çelenk bırakırken, Cumhuriyetimizin en üst yöneticisi  “Bunda üzülecek ne var. Onlar Şii, biz Sünni’yiz”  demişti.

Türk Dünyası’nın Birliğinin temellerini atmakla görevli gördüğümüz siyasi liderlerimiz ve siyasetçilerimiz, Hiristiyan Kulübü AB’nin kapı bekçiliğine soyundular ve hatta Türklüklerinden sarfı nazar ederek  “Türkiyeli”  olduklarını ifade edebildiler.

Kardeş Türk Cumhuriyetlerinin arzu-sevgi ve önerilerine cevap verebilecek onurlu ve samimi davranışlarda bulunamayan yöneticilerimizin boşluğunu zamanla menfaat grupları ve işbirlikçiler doldurdular. Neticede aklın kabul edeceği gerçeklerle karşılaştık ve Türkçülerin, siyasi hayatımıza hakim olacakları günü, beklemeye karar verdik. Bugüne kadar da, Başbuğ Türkeş’in önderliğinde kurulan ve Prof. A.Haluk Çay tarafından yönetilen TÜDEV’in gayreti ile tertiplenen  “Türk Dünyası Kurultayları”, Türk Ocakları Genel Başkanlığı tarafından tertiplenen  “Gençlik Kurultayları” ve Türk Dünyası Araştırmaları tarafından tertiplenen  “Çocuk Şölenleri”  ile Türk Dünyasına sevgi bağlarımızı devam ettirenlere teşekkürlerimizi sunarak; Sarı saçlım, mavi gözlüm... Neredesin... Neredesin sen? diyerek, Büyük Bozkurt Mustafa Kemal’e özlemimizi ifade edelim.
Tarı Türk’ü Korusun.      

Yazarın Diğer Yazıları