23 Nisan çağrısı

Aralarında Attila İlhan’ın da bulunduğu bir grup aydın, Türk Milleti’ne çağrı niteliğinde hazırlanan kapsamlı bir belgeyi imzaladı.
Bu grup, bir fikir platformu niteliğini taşımaktaydı ve bugün işbirlikçileri korkutmaktadır. “Ulusa Çağrı” başlığını taşıyan metni 23 Nisan 2003 tarihinde yayınlamıştık.
O günden bugüne milli egemenlik adım adım zayıflatıldı. 

* * *

“Ulusal Hareket”  imzalı bildirinin özeti şöyleydi.
1 - Yüzyılın başında emperyalist güçlerin işgaline direnerek, Türk Milleti’nin kendi topraklarında başı dik, mutlu ve zengin kılınması için kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Atatürk’ün ölümünden itibaren, dışa bağımlı politikalar sonucunda, ekonomisi bilinçli olarak çökertilmiş, toprakları işgal altına alınmış, milli kültürü yok edilme noktasına sürüklenmiş bir durumdadır.
1980 sonrasında, Türk büyük sermayesi, yalnız ekonomik faaliyetlerinde Batı büyük sermayesinin dümen suyuna girmekle kalmayıp, aynı zamanda kültürel, ideolojik ve siyasî olarak da hızla Batı’nın bir acentasına dönüşmüştür.
2 - Türk halkı ise dağınıktır ve toplumsal demokrasiden yoksun bırakılmıştır. Bu dağınıklık sayesinde, dar bir çevre, milli/ulusal bilinci köreltmeye yönelebilmiştir. Oluşturulan toplumsal psikoloji ortamında, Türkiye bağımsız politikalar üretme alışkanlığını kaybetmiştir.
3 - Sanayileşmenin tamamen yok edilmesinin yanında, on yıldan da kısa sürede Türk tarımı, çökme noktasına getirilmiştir. IMF ve Dünya Bankası kararlarıyla, Türk tarımı yavaş yavaş her türlü devlet desteğinden yoksun bırakılmıştır. Türk halkı, savaş ortamında açlık tehlikesiyle karşı karşıya bırakılmıştır.
4 - Avrasya’nın ve özellikle Anadolu’nun yüzyıllardır biriktirdiği değerlerle yoğrulmuş, Türkiye’nin bugününe ve yarınına cevap verebilen, milli dayanışmayı ve milli birliği sağlayan Cumhuriyetin yarattığı milli kültür bileşimi, devamlılığını ve etkinliğini kaybetmiştir.
5 - Türk Milleti, Irak’ı işgalle başlayan ama kendisini de hedef aldığı açıkça belli olan süreci tersine çevirmek zorundadır.
6 - Türk Milleti, bizzat kendi girişimiyle, ulusal güvenlik stratejisini, ekonomiden kültüre, hukuktan siyasete geniş bir çerçevede yeniden ele almalı ve buna dayanarak kendi tehdit algılamasını açıklamalıdır. Türk Milleti, Türkiye merkezli bir dünya algılamasıyla tüm gelişmeleri ve yönelişleri derinlemesine irdelemelidir.
7 - Ankara hükümetleri, uzun süreden beri Türk halkı adına değil dış güdümlü ve bölücülüğü teşvik eden sermaye çevrelerinin çıkarları adına kararlar almakta, küreselleşme politikaları sonucu IMF, Dünya Bankası ve Avrupa Birliği dayatmaları doğrultusunda, milli varlığımızı tamamen ortadan kaldıracak yasalar çıkarmakta, milletimizi aciz ve süper güçlerin yardımına muhtaçmış gibi göstermektedir.
8 - Milletin içinde bulunduğu durum ve şartların gereklerini yerine getirecek olan kurum ve kuruluşlar büyük ölçüde içeriden ele geçirilmiş oldukları, baskı altında bulundukları için hiçbir görev yapamaz duruma düşürülmüşlerdir. Milletin haklarını korumak ve katılımcı, toplumsal demokrasiyi gerçekleştirmek için tamamen milli/ulusal hedefleri olan, her türlü baskıdan uzak millî bir heyete, milli bir merkeze ihtiyaç vardır.
9 - Türk Milleti, kendi istiklal ve cumhuriyetini korumak için, hiç vakit kaybetmeksizin toplumsal demokrasiyi işletmek ve böylece bağımsız ve egemen bir devlet yapısını yeniden kurmak zorundadır. Çözüm, milli/ulusal politikaları hakim kılacak siyasal örgütlenmeler kurmaktır.
10 - Zaman, Türkiye’nin aleyhine işlemektedir. Bir an önce harekete geçilmesi bir zorunluluk haline gelmiştir.Yeniden topyekün bir milli kurtuluş duyarlılığı yaratılmalıdır.
11 - Bunun için birinci şart, bütün milli/ulusal kişi veya kurumların, aralarındaki her türlü görüş ayrılıklarını erteleyerek, bütün güçlerini birleştirmeleri, bütün varlıklarını bir yerde toplamalarıdır.
12 - Kısacası, yine, “Vatanın bütünlüğü ve milletin istiklâli tehlikededir. Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.”

Yazarın Diğer Yazıları