Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hüseyin Macit <br>YUSUF

Hüseyin Macit
YUSUF

Türk düşmanı AB ve Rumlarla yollarımızı ayırmalıyız...

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin üyesi olduğu Avrupa Birliği ile dayanışması ve işbirliği açıkça bir Türk düşmanlığına dönüşmüştür. Rum yönetimi yetkilileri bir taraftan, Avrupa Birliği kurumları ve yetkilileri diğer taraftan Anavatan Türkiye’ye karşı birbirleriyle paslaşarak saldırmaya ve akılları sıra AKP’nin AB zaafiyetinden faydalanarak Türkiye’yi köşeye sıkıştırmaya çalışmaktadırlar.
Geçtiğimiz hafta Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesinde alınan bir kararla Anavatan Türkiye’ye karşı ahlaksız talep ve dayatmalar yeniden gündeme gelmiştir. Hollandalı parlamenter Ria Oomen-Ruijten’in hazırladığı Türkiye raporu kabul edilirken söz konusu raporda eski raporlarda yer aldığı şekli ile Kıbrıs’tan asker çekilmesinin müzakereleri kolaylaştıracağı ve sözde  “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin” tanınmasının gerekliliği tekrarlanmaktadır. Kıbrıs sorununa, BM gözetiminde kapsamlı çözüm bulunması gereğine de vurgu yapılan raporda Türkiye’nin Kıbrıs’taki askerlerini geri çekmesi istenmektedir. Ada tarihini okumamış bu cahillere göre  Türk askerinin adadaki varlığı çözümü engellemektedir. Sömürgeci AB, Anavatan Türkiye’nin Ek Protokol’den doğan yükümlülüklerini yerine getirmesini ve Kıbrıs Cumhuriyeti ile ilişkilerini normalleştirerek hava ve deniz limanlarını açmasını  dayatmaktadır.
Diğer bir Avrupa  kurumu olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de geçtiğimiz hafta aldığı bir kararla Anavatan Türkiye’yi İoannis Dimadis adlı bir Ruma 835 bin Euro tazminat ödemeye mahkum etmiştir.
Avrupa büyük bir küstahlıkla bu kararları alır, Türkiye’ye saldırır da Rum durur mu?Avrupa’nın şımarık çocukları Rumlar da Türk düşmanlığına yeni saçmalıklarla devam  etmektedirler.
Her fırsatta Anavatan Türkiye’ye saldırmayı maharet sayan sahte barışsever Rum Yönetimi Başkanı Hristofyas Kıbrıs Türklerini Anavatan Türkiye’den soğutma,uzaklaştırma taktiği çerçevesinde geçtiğimiz hafta garantiler konusunu yeniden gündeme getirdi. Hristofyas  “Kıbrıslıların garantilere ihtiyaç duymamak için yeterince olgun olduklarını,Güney Kıbrıs AB’ye üye olduğuna göre garantör güçlere-yani Türkiye’ye -ihtiyaç kalmamıştır” diyerek garantiler konusunun çalışma gruplarında müzakere edileceğini belirtti. Hristofyas bu konuda Yunanistan Dışişleri Bakanı Bakoyannis’in de desteğini aldı.
Hristofyas, garantiler konusunun müzakere edilmeyeceği hemen hemen tüm Türk siyasi yetkililer ve komutanlar tarafından açıklanmasına rağmen, kriz yaratmaya ve çözüm arayışlarına gölge düşürmeye yönelik  davranışlardan vazgeçmemekte ısrarlıdır... Bu da  Hristofyas’ın ve Rum tarafının Kıbrıs sorununa çözüm bulma peşinde olmadığını yeteri kadar göstermektedir.
Hele hele göreve geldiği günden beri, babası eski Rum Yönetimi Başkanı Spiros Kipriyanu gibi Türk düşmanlığı güden, Rum fanatizminden sapmayan açıklamalarda bulunan Rum Yönetimi Dışişleri Bakanı Markos Kipriyanu’nun Yunan Haber Ajan’sına verdiği mülakatta söylediklerini hazmetmek mümkün değildir.
Kipriyanu’nun  “Çözümden ortaya çıkacak olan yeni devletin Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamı olması bizim için kırmızı çizgidir. Partenojenez -bakir doğum- fikrini tamamen reddediyoruz. Müzakereler başlamadan önce kartlarımızı açmamız doğru olmaz. Ancak üçüncü ülkelerin garantisine ihtiyaç duymak AB üyesi devlet için kabul edilemez ve hakaretamiz olur. Neyi garanti etsinler? Avrupa vatandaşlarının güvenliğini mi? Garantiler konusu mazi oldu”  açıklaması Rumların adil ve sürdürülebilir bir çözüm peşinde olmadıklarının, Kıbrıs Türkünün ve Türkiye’nin haklarına saygı göstermediklerinin kanıtıdır. 
Yunanistan’daki cunta darbesinin yıldönümü olan 21 Nisan’da Rum siyasi partilerinin yayımladıkları kınama mesajlarında hedef yine Anavatan Türkiye idi. Anavatan Türkiye’nin 20 Temmuz 1974’teki müdahalesi ile Yunanistan’ın faşist cuntadan kurtularak yeniden demokrasiye kavuştuğunu unutan bu gafillerden KS EDEK partisi mesajında  “Yunan cuntasının kötü hatırasının bize miras bıraktığı Türk işgalinin bugünkü koşulları içerisinde, Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların özgürlüğü, bölünmüşlüğün  sonlandırılması, insan haklarının iadesi ve özgürlük için tüm halk ve Yunanistan ile birlikte mücadelenin sürdürüleceği” savunularak, Enosisçi ve adanın Elenleştirilmesini öngören hedefleri bir kez daha tekrarlamıştır. İktidar olsun muhalefet olsun Rumlar kırmızı çizgilerinde diretmeye kararlıdırlar ve bundan da vazgeçmeyeceklerdir.
Üyesi olmak istediğimiz Avrupa Birliği ve Birleşik Kıbrıs çatısı altında yeniden birleşmek istediğimiz Rum tarafı işte budur. Bunların düşmanlıkları cevapsız kalmamalıdır. Ne Avrupa Birliği Anavatan Türkiye’yi tam üye yapacaktır, ne de Rum tarafı Kıbrıs Türkleri’nden gaspettiği eşit ortaklık hakkımızı iade etmeyi düşünmektedir. Bu durumda bize düşen görev onurlu ve şerefli bir davranışla bunları omuzlarımızdan silkelemek, özgürlüğümüze, bağımsızlığımıza, egemenliğimize ve bölünmez bütünlüğümüze sahip çıkmaktır.

Yazarın Diğer Yazıları