Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Yavuz Selim DEMİRAĞ

Düşünce uçuşları

Kafama paslı çiviler çakılırken, yüreğimdeki can kesiği acılara rağmen hayatın şiddetle devam edişini seyrediyorum. AKP’nin kurucularından Abdüllatif Şener siyasette boşluğun olduğunu belirtip yeni parti kurma sinyallleri veriyormuş. Umurumda bile değil.
Sabah-Atv satışı tartışılırken  Arap sermayesinin yanına Halkbank ve Vakıfbank gibi devlet bankalarının 750 milyon dolarlık krediyi bir gruba vermesi ilgi alanıma girmiyor.
78 yaşındaki Hüseyin Üzmez hakkındaki sapıklık iddialarını iğrenerek okuyorum gazetelerden.
1 Mayıs’ta sendikalar Taksim’de toplanmaya karar vermiş. Gerginlikten kimlerin nemalanacağını merak etmiyorum.
CHP kongresinde sergilenen demokrasi şölenini (!) alkışlamadığım gibi Türkiye’de önce Siyasi Partiler Yasası’nın değişmesi gerektiği ısrarımdan vazgeçtim bugün...
Trafik terörü, bakliyat zammı, çevre kirliliğine dair haberlere göz atmayacağım. Benim için ekmek, su ve sigara gibi temel ihtiyaçlarımdan olup, onları okumadan uyuyamayacağım yazarların köşelerine bakmayacağım bugün.
Canımı sıkan, içimi acıtanlara sitem etmeyeceğim. İlgi alanımı değiştirmeye karar verdim. Değişim derken, fikir ve ideallerimi değil son dönemlerde geliştiremediğim alışkanlıklarımı yeniden düzenleyeceğim. Kimse küsüp darılmasın ama çevremi de değiştirmeye kararlıyım. Dostlarımı ihmal etmemek kaydıyla yeni ufuklar açmak için geç kaldığımın farkına vardım. Kendimle yaptığım savaşta karşılıksız ateşkes kararım birilerini şaşırtabilir ama ben hiç endişeli değilim.
İçimdeki ben ile barış çubuğu tüttürüp söz kahvesi içtim. Müthiş heyecanlıyım dostlar. Raf ömrü dolmuş kırgınlıklarımı arka bahçeye dikine gömerken bol da kireç döktüm üzerine... Deniz kıyısından topladığım taşlarla süsleyip yüreğimin derinliklerindeki sızılarla başsız bir mezar inşa ettim. Artık üzülmek yok: Tıkanan damarlarımı açarak kalp ritmimi düzene sokan yeni bir ilaç keşfettim. Zaman kazanmak için ertelediğim sorunlarla birikmiş tasalarımın kördüğümüne vurdum bıçağı. İnceldiği için sıkıca asılamadığım ipin riskini göze almak geriyordu beni. Koparıp attığım için düşlerim kâbusa dönmeyecek artık.
Uykularımı da düzene sokacağım. Kısacası kendime, sevdiklerime ve beni sevenlere vakit ayıracağım. Bağlama çalıp türkü söyleyeceğim sık sık. Maça da gideceğim. Şampiyonluk kutlamalrındaki konvoyları katılıp tempolu klakson çalacağım. İleri marş komutunu verdim ya, kendimi de kararımı da uygulamaya koydum.
Ey okur, bugün sahadaki oyundan çok, tribünü seyrettiğim maçı yazacağım, Galatasaraylı olmanın keyfini yaşayacağım.
Radikallik sınırlarını zorlamadan sıkı Galatasaraylı olarak, dünkü maç öncesi kaybetmekten korktuğumu da itiraf etmeliyim.
Yedekleriyle üç yabancılı kadronun, yedekleriyle üç yerli futbolculu takım karşısında tutunamayacağı kompleksine hiç kapılmadım. Galatasaray’ın yabancısız başladığı ilk onbiriyle daha başarılı olduğunu takip edenler, yabancı hocasız bu takımın çok daha istekli ve iyi olduğunu komisyoncular da menejerler de kabul ediyor artık. Yaşlı Alman’ın gidişiyle kendine gelen futbolcuların gayretlerini inkar etmemekle birlikte 3 hafta öncesine kadar amigoların bile adını bilmediğ Cevat Hoca gazete haberlerine konu oluyor. Ama Cevat Hoca’nın maç bitişindeki davranışını çoğunluk farketmedi bile. Dünyanın en önemli derbi maçından birinin kazanan hocasının tribünleri selamlayarak basın önünde gösteri yapmaktansa doğruca soyunma odasına gitmesi onun duruşunu ortaya koydu. “Ev danasından öküz olmaz” zihniyeti yüzünden yanıbaşımızdaki değerleri görmeyenlere en güzel ders bu olmalı.
Şampiyonluğu neredeyse garantileyen Galatasaray’ın yeni sezon için bir çuval para verip yabancı antrenör getirmesine ihtiyaç yok. Cevat Hoca’nın yanına Bülent Korkmaz ile Hakan Şükür’ü düşünmesi gereken Adnan Polat’a duyurulur.

Yazarın Diğer Yazıları