Ne zaman uyanacaksın!

Osmanlı’nın pay edilmesi için yapılan Birinci Cihan Harbi’nde Almanya ile aynı cephede oluşumuz bizi yanlış bir yargıya götürmemelidir.
Osmanlı-Almanya birlikteliğinin özünde Osmanlı coğrafyasının paylaşımında Almanya’nın İtalya, Fransa, İngiltere ve Yunanistan ile çıkar çatışmasının bulunması yatmaktadır. Örneğin, Osmanlı İngilizler tarafından Filistin’den çıkartıldığında Almanya’da, “Filistin’i Müslümanlardan kurtardık!” diye sabahlara kadar içkiler içilmiş, kilise çanları çalınmıştır.  Bu savaş sonunda kaleme alınan Sevr’in birinci bölümü sınırların belirlenmesine ayrılmıştır.
Bu paylaşmada Boğazlar’da “Boğazlar Komisyonu” adı altında türü kendine özgü yeni bir devlet oluşturulmuştur. Bugün Avrupa Birliği’nin de el altından böyle talepleri vardır ve meselenin bir yerinde Fener Patrikhanesi de bulunmaktadır. Üzülerek ifade edelim ki, AB’nin Sevr’den kotardığı bu niyetinin Türkiye içinden müttefikleri de mevcuttur. Mesela Rahmi Koç Türk boğazlar için uluslararası özel bir statü isteyenler arasındadır. Yine Sevr’de Trakya’nın önemli bir kısmı, On İki Adalar dışındaki bütün Osmanlı adaları ve İzmir, Yunanistan’a bırakılmış; Erzurum, Trabzon, Van, Bitlis ve bu eyaletlerin kapsadıkları alanlar Ermenistan’a terk edilmiştir. Suriye Fransa’nın mandasına verilmiş, Hatay, Antep, Maraş, Urfa ve Mardin de Fransızların sayılmıştır.
Ayrıca Hatay  Sancağı ile Fas ve Tunus Fransızların korumasına terk edilmiş, Hicaz bölgesinde  bir devlet kurulması ve bu devletin hamiliğinin Fransa’ya, daha sonra kurulması düşünülen Irak, Filistin ve Lübnan manda devletlerinin hamiliği İngiltere’ye devredilmiştir. İngilizlerin Irak’taki fiili mandaterliği 1932’ye, siyasi ve ekonomik nüfuzu ise 1958’e kadar sürmüştür. Bugün Irak, o günkü İngiltere’nin yerini alan ABD’nin işgali altındadır ve İngiltere ABD ile birlikte terk ettiği topraklara geri dönmüştür. Bu paylaşımda İtalya’ya düşen On İki Adalar, Libya üzerindeki Osmanlı hakları ve Ege’nin bir bölümü ile Güney kıyılarımızdaki topraklardır. Zaten Sevr sürecinde bu bölgeler İtalyanlar tarafından fiilen işgal edilmişti.
Sevr aynı zamanda Osmanlı varlıklarının ve Osmanlı bünyesindeki “halkların” da paylaşımıdır. Herkes kendince “azınlık” gördüğü bir kesimin hamisi kesilmiştir... Bugünün AB’sini oluşturan İngiliz, İtalyan, Fransız ve Yunan bir yandan yere serdikleri Osmanlı’dan pay koparırken diğer yandan da “daha kaliteli ve daha fazla pay”  için kendi aralarında hırlaşmışlardır. Ama ne kadar hırlaşsalar da birbirlerine davranışları, kin duydukları ve yutmak istedikleri Osmanlı’ya davranışları gibi acımasız olmamıştır. Örnek mi? Verelim tabii. Bu savaşta Osmanlı ile yenilen taraf Almanya değil midir? Öyledir. İşte bu galip devletler mağlup ettikleri Almanya ile savaş sonrası bir anlaşma imzalar. O anlaşmaya göre Almanya’daki İngiliz ve Fransız yurttaşları Alman kanunları ve Alman mahkemelerine bağlı bırakıldılar. Amma Türkiye’deki İngiliz, Fransız ve diğer yabancı ülke vatandaşları kendi ülkelerinin yasalarına bağlı addedildiler. Onlar Almanya’da bir suç işlediklerinde Alman kanunları ile yargılanırken Osmanlı mülkünde bir suç işlediklerinde kendi ülke Konsolosluk Mahkemelerinde yargılanacaklardı.
Dünkü müstevlilerin oluşturduğu Avrupa Birliği bugün de Türkiye’de hamisi olabileceği “azınlıklar”  peşindedir. Alevileri azınlık sayan ve Kürtleri azınlık diye kopartmak isteyen onlardır. Kendileri birlik olurken Türkiye’ye bölünüp parçalanma aklı vermekte ve o günkü çifte standartlarını bugün de sürdürmektedirler. İşte Türkiye’nin AB süreci ve işte bu süreçte Kıbrıs’ta Rum’un Türk’e tercihi ve daha dün SSCB’nin etkisinden kurtularak bağımsızlığına kavuşur kavuşmaz Türkiye’nin önüne geçerek Avrupa Birliği üyesi olan Balkanların Hıristiyan ülkeleri.
Dememiz şu..
Sen hâlâ “Demokrasi” diye diye, “Ankara’nın şerrinden Brüksel’in şefaatine sığınma” ninnileri söylüyorsun!
Onlar hiç uyumadı, sen ne zaman uyanacaksın!

Yazarın Diğer Yazıları