Haçlı - taçlı buluşma

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, haçıyla tacıyla gelen “Kraliçe Hazretleri”ne hürmette kusur etmedi. Haçlı şövalye nişanı hatırına smokin giyip papyon taktı

37 yıl sonra Türkiye’yi yeniden ziyaret ihtiyacı duyan İngiltere Kraliçesi Elizabeth eli boş gelmemiş. Çam sakızı kraliçe armağanı deyip Cumhurbaşkanı Gül’e İngiltere’nin 4 numaralı onur nişanı olan “Knight Grand Cross of the Order of the Bath -  Şövalyeleri Büyük Haç Nişanı” nı getirmiş. 1725 yılından bu yana tam 628 kişiye verilen Büyük Haç Nişanı Reagan, Clinton ve baba Bush gibi ABD başkanları ile Hollanda Kralı William’a, Sarkozy’e, Suudi Kralı Abdullah’a da takılmış. Bize göre bu “çok tarihi ziyaret” Cumhurbaşkanı Gül’ün böylelikle Büyük Haçlı şövalyeler kervanına dahil olmasıyla ayrı bir anlam ve önem kazanmıştır. Bu notu düşerek geleceğin tarihçilerine de bir iyiliğimiz dokunmuş olsun bari...


++++++


Smokinli saygı

Günlerdir Ankara’da ençok sorulan soru dün akşam yanıtını buldu ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İngiltere Kraliçesi’nin onuruna Çankaya Köşkü’nde verdiği yemekte inadından vazgeçti:
Hem smokin giydi, hem de papyon taktı!
Keşke Cumhurbaşkanı seçildiği zaman yemin etmek için gittiği Meclis Genel Kurulu’nda daha sonra Cumhuriyet Bayram Resepsiyonu’nda ve son olarak da Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Kutlamaları’nda da yapsaydı aynı şeyi.
İngiliz Kraliçesi için attığı bu geri adımı, keşke Türkiye Cumhuriyeti’nin gelenekleri içinde atabilseydi.
Bu saatten sonra ne yazık ki yorumlar belli:
Monarşinin fendi Cumhuriyeti yendi!
Sayın Abdullah Gül, Dışişleri Bakanlığı tecrübesine sahip birisin... Dolayısıyla diplomasi ve protokol kurallarını bilmemesi imkansız.
Eğer Cumhurbaşkanı seçildiği günlerde günün birinde İngiltere Kraliçesi’nin karşısına çıkabileceğini ve smokin giyip, papyon takabileceğini öngörebilseydi; büyük bir olasılıkla Türkiye’deki protokol kurallarına da
uyardı.
Ama bu öngörüsüzlük onu bugün kendisiyle çelişir hale getirdi.
Bakalım bu durumla ilgili bir açıklama yapacak mı?
* Mustafa Mutlu / Vatan



++++++



Fotoğraf tamam da hediyeler ne oldu?
Yavuz Donat, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa Hanım ile bir uçak yolculuğu yaptı ve izlenimlerini iki gündür Sabah’ta yayımlıyor. Donat, Cumhurbaşkanı ile sohbet ederken konu hediyelerden açılınca Hayrünnisa Hanım da sohbete katılmış.
 “Dışişleri Bakanı iken de, Başbakan iken de, Cumhurbaşkanı seçildikten sonra da verilen hediyelerin hepsinin fotoğrafını çektirdim. Çektiriyorum. Tek tek kayda geçirtiyorum.”
Bu sözler üzerine Cumhurbaşkanı, eşine “Anlatmana gerek yoktu” dercesine
bakmış.
Bunun üzerine Hayrünnisa Hanım da “Bilinsin istedim” demiş, “bazen günahımızı alıyorlar.”
Bir soru sormak, yanıtını alamayınca soruyu tekrarlamak bir gazetecinin hakkı ve görevidir.
Görevimi yaparken “günah aldığımı” düşünmüyorum.
Kamu görevlilerinin, kendilerine ya da eşlerine verilen armağanlar ile ilgili olarak nasıl bir işlem yapacakları belli.
Kanunlar bunun için çıkıyor! Keyfilik olmasın, herkes kendi kafasına göre bir yöntem yaratmasın diye!
Bunlar arasında “fotoğraf çektirip, kayda almak” yok.
* Mehmet Y. Yılmaz / Hürriyet



++++++


GÜNÜN SORUSU

İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth, Cumhurbaşkanı’na ve Başbakan’a vermek üzere toplam ağırlığı 1600 kiloyu bulan hediyelerle gelmiş!
Suudi Kralı’nın verdiği hediyeleri öğrenememiştik... Acaba Elizabeth’in kime ne hediye verdiği
açıklanacak mı?
* Mustafa Mutlu / Vatan



++++++


Hayırdır inşallah

KRALİÇE şimdi, durup dururken neden geliyor? Hadi, canı Boğaz’da yemek istedi de ondan geliyor diyelim. O halde Bursa’ya neden gidip Kur’ân dinliyeceği, Türkiye’nin bütün kanallarından ilan ediliyor? Kur’ân dinlemek isterse Kur’ân dinler, bunu bütün Müslümanlara duyurmanın alemi ne? Prof. Yaşar Nuri Öztürk’ün yeni bir kitabı var.  Adı, “Allah ile Aldatmak.” Bu sarsıcı adı Prof. Öztürk şöyle açıklıyor: “Allah (c.c.) Kur’ân’da ayetlerle ” sizi Benimle aldatacaklar “ uyarısını yapmaktadır.” İşte Kraliçe’nin gelişi de bana bu kitabı hatırlattı.   
* Afet Ilgaz / Milli Gazete



++++++



Kanaltürk dramı
Kanaltürk’ün, sabah akşam veryansın ettiği Fethullah Gülen ve AKP yanlısı Koza İpek grubuna satılması özellikle kanalı bir siyasi hareketin aynası gibi gören yüz binleri şoka uğrattı. Tuncay Özkan diyor ki:
“Biz Kanaltürk’ü satmamak için sonuna kadar direndik. Ama Maliye’nin üzerimizdeki sıkı denetimi, büyük bir reklam ambargosunun hedefi haline gelmemize yol açtı. Tam 4.5 aydır çalışanlarımıza maaş ödeyemedik. Son olarak RTÜK, mahkeme kararıyla frekansımızı iptal ettirdi, yayınımız durma noktasına geldi. İktidar korkusu yüzünden kimse bizimle ortaklığa yanaşmadı. Kanalı 25 milyon dolara sattık. Bize 1 milyon dolar kaldı.”
Kanaltürk’ün satışına canı sıkılanlar ise diyor ki:
“Tuncay Özkan Kanaltürk’ü Turgay Ciner veya benzer bir işadamına daha düşük fiyata da olsa satabilirdi. Kanaltürk bir medya organından ötede siyasi misyon üstlenmiş bir kurum gibi takdim edildi. Cumhuriyetçi yüz binlerin desteğiyle büyüdü. Kanaltürk’ün karşı cephedeki sermayeye satılması yerine kapatılması bile daha onurlu bir davranış olurdu...” İpek Koza grubu neden başka bir kanal kurabilecekken Kanaltürk’ü satın aldı? İktisatçı Mustafa Sönmez diyor ki:
- Bu bir psikolojik savaş manevrasıdır. Koza, böylece “ulusalcılar”ı demoralize etmeyi başarmış, aynı zamanda güçlü tavır sergileyen bir medya kuruluşunu etkisiz hale getirmiştir.
Sonuç... Güçlü bir cumhuriyetçi ses iktidar baskısı ve iktidar yanlısı sermayenin ortak çalışması sonucu etkisizleştirildi.
Görülmesi gereken bu faşizan gidiştir...
* Melih Aşık / Milliyet



++++++


Savaş hazırlığı gibi

Art arda yapılan satın almalarla AKP kendine çok güçlü bir medya ordusu kurdu. Şu anda Yeni Şafak, Zaman, Vakit, Bugün, Türkiye, Sabah, Takvim, Star gazeteleri tamamen iktidarın kontrolünde.
Televizyonlarda ise durumu daha da güçlü. Kanal 7, Star, Samanyolu, TvNet, ATV, TGRT Haber, Samanyolu Haber, TRT, 24, Fox ile şimdi de Kanaltürk iktidarla direkt bağlantılı.
Buna AKP’li olmayan ama yayın kadrolarındaki gerici liberallerin ağırlığını dikkate aldığımız geride kalan medya kuruluşlarının da etkisini eklemek gerek.
Ortaya çok güçlü görünen bir AKP medyası çıkıyor. Kapatma sürecinde ulusalcılığı ile bilinen bir kanalın direkt AKP kontrolüne geçmesi bende “bir savaş hazırlığı” izlenimi yaratıyor.
Artık kimse inkâr etmiyor ki, Başbakan Erdoğan ve AKP kurmayları tüm hesaplarını “kapatılmaya” göre yapıyor. Hatta bu süreci hızlandırmak bile istiyorlar. Çünkü asıl plan “kapatılmadan sonra” devreye girecek.
Geçen hafta yazmıştım; Erdoğan ve diğerleri siyasi yasaklı duruma düşerlerse hemen ara seçime gidilecek. Bu seçimler Anayasa gereği 2009’daki yerel genel seçimlerle birleştirilecek. Tayyip Erdoğan bağımsız aday olarak seçime katılacak. Yerel seçimler içinde İl Genel Meclisi seçimleri de olduğu için sonuç bir anlamda genel seçim sonuçları olarak nitelenebilecek. Beklenen ve umulan AKP yerine kurulacak partinin yüzde 50’yi aşması yönünde.
Böylelikle “kapatılmış” ve “yasaklanmış” bir lider halkın gücüyle ve ezici çoğunluğu ile tekrar iktidara zafer kazanmış olarak gelecek.
İşte bu planın iyi işlemesi için çok güçlü bir propagandaya ihtiyaç var. Peki bu plan tutar mı? AKP öyle umuyor. 
* Can Ataklı / Vatan



++++++


GÜnün TESPİTİ

Zengin Araplar, bizim Telekom’u ucuz ekmek gibi kapıştı
*  Necati Doğru / Vatan



++++++



MİNİ  YORUM
Kraliçe’ye karşı boynu kıldan ince
TÜRKİYE Cumhuriyeti’nin protokol teamüllerini hiçe saymakta sakınca görmeyen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, İngiltere Kraliçesi’nin ziyaretinde gösterdiği “hassasiyet” gerçekten dikkate değer... Cumhurbaşkanı seçildikten sonra gelenek gereği yemin töreninde frag giymekten imtina eden Gül’ün, İngiliz’e saygı göstermek adına tutum değiştirmesi çok tartışılacak. Bu arada toplantıya takım elbise kravatla katılarak Kasımpaşa delikanlılığını bir kez daha gösteren Başbakan Erdoğan’ı alkışlayanları da unutmayalım.

Yazarın Diğer Yazıları