Anneler günü kutlu olsun

Sayın okurlarım, dört gün önce Anneler günümüzdü. Hep beraber imkanlarımızın verdiği ölçüde svgi ile kutladık. İki ay önce Mart ayının ikinci pazar günü de Dünya Kadınlar Günü idi. Her şey hanımlar için... Ne Dünya Erkekler Günü var, ne de eski yıllarda kutladığımız Babalar Günü geçerliliğini koruyabildi.
Bizler daima “dünyamızın Analarımızın ayağının altında”  ve  “her şeyimizin de hanımlarımızın emrinde”  olduğunu kabul ederek yaşantımızı sürdürdük.
Onlar her iki anma gününü de, ter dökerek kazandılar ve hak ettiler.
1857 yılında Amerika’da, ücretlerinin azlığına ve adaletsiz kötü şartlarda çalıştırılmalarına isyan ederek, yüzbin kişinin katıldığı dini törenle yüzkırk kişiyi toprağa verdiler. Yirmi yıl sonra da 1877’de, Birleşmiş Milletler’e Dünya Kadınlar Günü’nü kabul ettirdiler.
İkincisini de tarih boyunca soyunun devamlılığını, her türlü coğrafyada tarladan kısmetini, evinin bahçesinden etini, sütünü sağlayan, istiklali tehlikeye düşünce Mehmedinin yanında kağnısına binip mermi taşıyan  onbeş milyonluk genç cumhuriyetimizi yetmiş beş yılda seksen milyona ulaştıran eli öpülecek üretken Türk Anasının, Milletinden aldığı armağan Anneler Günü’dür.
Onun için, “Dünya Kadınlar Günü” dünyanın, “Anneler Günü” de bizlerindir. Onlar her iki anne gününü de ter dökerek kazandılar ve hak ettiler.
Türk kadını güzeldir, üretkendir, vefakardır, zekidir, çalışkandır, dürüsttür, alnı açık, güler yüzlüdür. Onu çirkinleştiren görüntüler ve görünümler, yabancı kültürlerin geçici hakimiyetindendir. Son yıllarda, güzel nakışlı başörtüsü yemenisini Arab’ın ve Fars’ın tesiri ile türbana çevirince, kılığını kıyafetini de Çanakkale’de denize döktüğü batılı emperyalistlerin çirkinlikleriyle çıplaklaştırınca beğenisini kaybetmektedir. Fakat mutlaka bir gün titreyip özüne dönecek ve tekrar saygınlığını kazanacaktır.
“Kadının Sosyal Hayatını Araştırma ve İnceleme Derneği” nin verilerini de yaşantımıza uygun bulmadım; Türkiye’miz kadına en çok dayak atan ülke imiş. Kadınlarımızın %79’u fiziksel şiddetle, %52’si sözel şiddete, %29’u duygusal şiddete, %18’i ekonomik şiddete maruz kalıyormuş. Memleketimizde, evliliklerin ilk üç yılında üniversiteli kadınların %73’ü, kırsal kesimlerde kadınların %90’ı şiddetle tanışıyormuş. Türk soylu toplumlarımızda bu manzaraların hiçbirine ben seksen yıllık yaşamında  raslamadım. Bütün bu verileri de yalanlıyorum. Bunlar olsa olsa “Türk olmayan Türkiyeliler” in yaşadığı zeminlerdeki değerlndirmelerdir. Şükürler olsun ki ben yaşamımda hanımına el kaldıran büyüğüme yaşdaşıma ve yavrularıma raslamadım. Başarılı her erkeğin ardında bir kadın olduğuna da inanandanım.
Son yıllarda Türk Milliyetçileri, emperyalist güçlerin yerli işbirlikçileriyle beraber milli değerlerimize yaptıkları saldırılarla mücadele mecburiyetinde kalmışlardır. Bu davranışlarımızda kadınlarımızı daha çok yanımızda görmek istiyoruz. Otuz yıldır düştüğümüz israf ekonomisi çukurundan çıkmamıza yardım etmelerini ve yerli malı kullanmamız için önderlik etmelerini, bizi  “zengin kaynaklarımızın fakir bekçisi”  yapan  “IMF’ye AB’ye hayır” mitingi yapmalarını istiyoruz.
Tanrı Türk’ü Korusun.     

Yazarın Diğer Yazıları