Hristofyas'a göre (1)

Hritofyas’a göre iki halk arasındaki sorun  “1950’den itibaren gündeme gelen şöven unsurların faaliyetleri (yani EOKA’nın, Kilisenin ve Rum halkının çoğunluğunun Enosis peşinde koşmaları, Enosis için yaptıkları)  ve 1974’deki istilâ ve bu istilânın devamından kaynaklanmaktadır” . Bu barış meleği (!) lider Akel’in Makarios ile el ele, kol kola 1963’den 1974’e kadar yaptıklarından bahsetmiyor çünkü Milli Konseyde de alınan bağlayıcı kararlara göre Enosis halâ milli hedeftir ve Kıbrıs meselesi 1974’de başlayan bir istilâdan kaynaklanmaktadır. Dolaylı Enosis “Kıbrıs” adı altında Rum idaresinin AB üyeliği ile tahakkuk etmiştir. Bizden istenilen  “Türkiye AB üyesi olmadan”  yapay bir anlaşma altında Rumlarla birleşerek Kıbrıs’ın gayri meşru üyeliğini meşrulaştırmak ve Rumların, Garanti Anlaşmalarına açtıkları deliği büsbütün genişleterek Türkiye’nin bu temel hakkını ortadan kaldırmaktır.
Hristofyas  “1960 Cumhuriyeti üniter bir devletti”  diyerek 1963’den bu yana idareyi devralmalarını haklı göstermek istemektedir. Birileri kendisine gerçekleri anlatmalıdır: 1960 fonksiyonel federatif bir ortaklık devletiydi. Ortaklığı silâh zoru ile yıkmış olan Rum idaresinin  “meşru hükümet”  olma hakkı yoktur. Türk ortağı yok edemediğine göre, 20 yıllık bir sabırdan ve yeni bir ortaklık uğraşından sonra Türk ortağın kendi devletini kurma hakkını kimse  “gayri meşru”  bir olay olarak algılayamaz. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Rumların gasp etmeğe çalıştıkları ortaklık haklarının (egemenlikteki ve bağımsızlıktaki hak ve statünün) kendi bünyesinde toplandığı meşru bir olgudur; 1960 Antlaşmalarındaki iç ve dış dengelerin somut hale getirildiği bir kuruluştur.
Yine  “barış meleği”  (!) Hristofyas 1977 Denktaş - Makarios anlaşmasında  “Kıbrıs Türklerinin karşılaşacakları güçlüklerin halli” öngörülmekteyse de bu,  “insan haklarının göz ardı edilmesine veya toprak üzerindeki hakların inkâr edilmesine gerekçe olarak kullanılamaz”  demektedir. Yani,  “insan hakları”  adı altında Rumlar 1974 öncesine dönecekler, Kıbrıs’a hakim olacaklar, Türkler de hava alacaklardır. YENİDEN 1960’daki hak ve statüyü beklememeliyiz. Yasalar altında eşitiz. Hristofyas “toprak üzerindeki haklar inkâr edilemez ve oldu bittiler kabul edilemez”  derken oldu bittiler ile Güneydeki Türk toprağını ne hale getirdiklerini düşünmüyor. Güneyde Türk toprağına yaptıkları yanlarına kalacak fakat Kuzeydeki Rum toprağını da alarak Kıbrıs Türklerini topraksız bırakacaklar. Oynanan oyun budur.
 “Garantör güçler Kıbrıs’ın iç işlerine karışmamalı ve sonuçta Garanti Anlaşması lağvedilmelidir.  Türkiye’nin adada asker bulundurması olumsuz etki yapmaktadır” . Olumlu bir hava yaratılması için Türkiye asker çekmeğe başlamalıdır. Kilise  “Askerin çekilmesi konusunu her fırsatta gündemde tutunuz”  diye haykırmaktadır.
Hristofyas’a göre “geçmişte Kıbrıs Türk toplumunun liderliğinde yıllar boyunca farklı bir vizyona sahip bir kişi (yani ben Denktaş) vardı. Türk askerinin bulunması da olumsuz etki yapmaktaydı. HALBUKİ BUGÜN İKİ TOPLUMUN LİDERLİĞİNDE AYNI DİLİ KONUŞAN İKİ İNSAN VAR. ORTAK VATAN İÇİN ORTAK MÜCADELE DİLİNİ KONUŞMALARI GEREKİR” !
Hristofyas  “ortak mücadele dilini”  iki bölgeli, iki toplumlu federasyon olarak tarif etmekte ve  “geçmişte iki parti (Akel ile CTP) ve liderler olarak konfederasyonu reddediyorduk, bu nedenle iki toplumlu federasyonu destekliyoruz”  demektedir.
Ankara’da Milli Güvenlik Kurulu “iki eşit HALK’tan bahsediyor. Kıbrıs’ta TEK HALKI oluşturan toplumlardan bahsediliyor ve Hristofyas Türk toplumuna YENİDEN 1960’daki hak ve statünün verilemeyeceğini açıklamaktan çekinmiyor. ” Bu ahval ve şerait altında “ bizdeki barışseverlerin ve Anavatandan gelen ünlü yazarların yaymağa çalıştıkları olumlu hava ne ola?
(Devam edecek)

Yazarın Diğer Yazıları