Sinema, dublaj, Orta Oyunu vs...

Yaşlandığımı anlıyorum;  sessiz filmleri hatırlayan son kuşaktanım... O, oynayanların tutuk hareketli ve bir piyanistin, filmdeki duruma uydurduğı ezgilerle oynatılan siyah-beyaz filmleri hatırlarım.. Sonra cızırtılı sesli fılmler... Sonra Technicolor renkli fılmler... Dijital ortamdaki filmler! Buradan nereye. Bir aralık özel gözlüklerle seyredilen 3 boyutlu filmler denendi ama pek tutmadı...
Ve ilk Türk sineması filmleri... Enver Paşa ilk ordu foto film merkezini kurdurmuş. İlk çekimi de o zaman yedeksubay olan Fuat Uzkınay, Yeşilköy’deki Rus Zafer Abidesinin yıkılışını yapmış... Kurtuluş Savaşından sonra ilk Türk fılmleri; Ertuğrul Muhsin’ın “Bataklı Damın Kızı Aysel” filmi.. “Vurun Kahpeye” ve şaheser “Bir Millet Uyanıyor” fılmi...
Sayısız yabancı filmler ve yıldızları...

Dublaj
Yabancı filmler Türkçe alt yazılarla gösterilirdi. Sonra “dublaj” yani “Türkçeleştirme” başladı...
Her fılme dublaj yapılmazdı. Ancak çok önemlilere!
Dublajlar İpek Filmin Nişantaşı’ndaki eski bir ekmek fabrikasındaki “stüdyoda” Türkçeleştirilirdi...
(İpekçi Kardeşler, Türk sinemasının öncüleri idiler: Hem yerli fılm, hem de dublaj yaparlardı ve İstanbul’un ileri gelen sinemaları “İpek” ve “Melek” i onlar işletirdi. Rahmetli Abdi İpekçi bu kardeşlerden birinin oğluydu.)

Lorel-Hardi ve Arşak Palabıyıkyan
“Dublaj” deyince akla hemen “Lorel-Hardi” ve “Arşak Palabıyıkyan” komedi filmleri (o zaman “kordela” denirdi) akla gelir ve bu dublajları gerçekleştiren, çevirileri yapan rahmetli, zamanın değerli aktörlerinden Ferdi Tayfur ve kızkardeşı Adalet Cimcoz gelir! Bu Lorel- Hardi ve Arşak Palabıyıkyan (Grouho ve Marx) fılmleri ayrı bir kategori idi! İngilizce asıllarından da daha iyi ve güldürücü idi! Tadına doyum olmazdı... Çocukken İngiliz veya Amerikalının Türkçe konuşması gibi, Lorel Hardi ve Ermenı şivesiyle konuşam Arşak Palabıyıkan taklidi yapardık...

Ve bugün...
Bugün yabancı dizilerin, fılmlerin dublajları da çok güzel ve başarılı... Hep merak ediyorum; başarılı çevirileri yapanlar ve mukemmel konuşanlar kimler diye! Bu isimsiz sanatçıları bilmek istiyorum!
Yalnız ufak bir eleştirim var: Çevirileri yapanlar İngilizce ve Fransızcayı herhalde çok iyi biliyorlar ama maalesef özellikle bazı terimleri argoyu  bilmiyorlar!
Mesela polisiye dizilerde İngilizce “case” i, “dava” olarak çevirmek yanlış... Vak’a veya “olay” olacak! Hele bu dizilerde hep Kafkasyalılar ya cani ya kurban! Kafkasya kökenli olarak çok kızıyorum! Amerikan polis terminolojisinde öldürülenler “Kafkasyalı”... Ne var ki Amerikan polıs terminolojisinde “Kafkasyalı” beyaz ırktan demek! 

Fare olayı
Bir de eski sinema olayı: Harp yıllarında İstanbul’u, aç kalan fareler ve bitler istila etmişti. Tifüs ve veba korkusu vardı. Sinemalarda farelere karşı ayaklar toplanarak oturulurdu. Bir akşam, zamanın lüks Melek sinemasının prömyerinde “Fare var” çığlığı duyuldu. Hemen elektrikler yandı! Baktık ki bir adam pantalonunu indirmiş “fare fare” diye bağırıyor... Meğer bir fare adamın paçasından girmiş! 

Modern  orta oyunu
Bilmem, ART (Avrasya Televizyonunda) Cumartesi ve Pazarları, saat 20.00’de “Türk Kahvesi” programını izliyor musunuz? İzlemiyorsanız şu sırada çok şey kaçırıyorsunuz. Turgay ve Bahadır adlı, iki köküne kadar Türk Milliyetçisi, tiyatro sanatçısı modern bir Orta Oyunu sahneliyorlar ve günün olaylarını ince kara mizah ve cesaretle hicvediyorlar! Eskiden sinema ve TV yokken Orta Oyunları vardı. Özellikle İstanbul’da Şehzadebaşı’na gidilir bu oyunlar ve Karagöz seyredilirdi...

Orta oyunu
Geleneksel Türk Tiyatrosu’nun adıdır. Kökü Orta Asya’ya kadar uzanır. Ancak bir tiyatro türü olarak asıl gelişmesini 15. yüzyıldan sonra göstermiştir. Oyuncular tespit edilen bu ana hatlara göre oyunculuk kabiliyetlerini kullanarak, tuluatla temsili yürütürler. Oyunu sürükleyen baş oyuncuya “Pişekar” denir. Bu ağır başlı efendiden bir tiptir. Oyunu Pişekar başlatır, karşısına oyunun komiği olan “Kavuklu” çıkar. Kavuklu da açık yürekli, ancak anlayışı kıt, saf bir kişidir.
Orta Oyunu’nun en önemli bölümleri Pişekar ile Kavuklu’nun karşılıklı konuşmaları şeklinde geçer. Bu konuşmalarda günün olaylarna dair ince hiciv ve iğnelemeler vardı!
Ben ünlü komik Naşit’in ve İsmail Dümbüllü’nün “Orta Oyunlarına” yetişebildim... Acaba bunlar fılme kaydedildi mi? 
İşte şimdi ART’de Türk Kahvesi programında Bahadır ve Turgay modern bir Orta Oyunu sahneliyorlar: Ağır olduğu kadar “ince”, “ince” olduğu kadar da “ağır” siyasi hiciv yapıyorlar. Turgay ve Bahadır, şimdi oyunları canlı sahneye taşımaktalar, turnelere çıkacaklar. Ancak, bu turneleri yaparken aman televizyonu ihmal etmeseler de, bizi bu Türk Kahvesi keyfinden, her oyunun sonunda Bahadır ve Turgay’ın içtenlikle “Ne Mutlu Türküm Diyene” haykırmalarından mahrum etmeseler!

++++++

FIKRA

Hikaye bu ya; Hitler’le Stalin bir barda oturuyorlarmış. İçeriye giren bir adam sormuş; “Ne konuşuyorsunuz?” diye... Cevap vermişler; “Üçüncü Dünya Savaşını planlıyoruz!”
Adam; “Bu sefer de neler yapacaksınız?”
Stalin; “Bir milyon kişiyi, bir de bir bisiklet tamircisi öldüreceğiz.”
Adam şaşkınlıkla; “Neden öldüreceksiniz bisiklet tamircisini?”
Stalin, Hitler’e dönmüş; “Ben sana demedim mi, insanlar bir milyon kişinin öldürülmesine aldırmazlar da, bisiklet tamircisini düşünürler diye...”

++++++

ÖZDEYİŞ
* Altın ateşle,kadın altınla, erkek kadınla imtihan edilir.AMERİKA

* Kadınlar gülebildikleri zaman gülerler, istedikleri zaman ağlarlar. VENEZUELA

* Taşı delen, suyun kuvveti değil, damlaların sürekliliğidir. BREZİLYA

 *“Erken gelen kıştan, geç gelen yazdan, kocasından sonra yataktan kalkan kadından hayır yoktur. TÜRKİYE

Yazarın Diğer Yazıları