Bir ihtimal daha var...

Türkiye önümüzdeki günlerde, haftalarda, AKP ’nin “kapatılması” davasına, AKP ’nin şeriatın odağı olduğu  iddiasının karara bağlanmasına odaklanacak! Bizi  “sıcak” bir yaz, fırtınalı bir sonbahar bekliyor!.. Atatürk’ün çok sevdiğim sözlerindeki gibi söz konusu “Türkiye’nin, Cumhuriyetin geleceği” ise Telekulak olayı, ekonominin durumu, liderlerin ağız dalaşları, türlü yolsuzluk dedikoduları vb. “teferruat!”
Ancak telefonların “ortamların” dinlendiği, insanların izlendiği ve hele bunların iktidarın bilgisi ve talimatı dairesinde yapıldığı sabit olursa, bu doğrudan doğruya olmasa bile Anayasa Mahkemesi’nin kararını etkileyecektir! 

“İslamda reform”
Kararı etkileyecek bir husus daha var: Rastlantı mı, kasıtlı mı; tam şu sırada Avrupalıların, Amerikalıların İslam’da reform ve  “ılımlı islamın”  kendi emelleri uğrunda kullanılması NEWSWEEK gibi dergilerde ve hatta İngiltere Dışişleri Bakanı Milibrand’ın özellikle yazdığı makalede “analiz”  ediliyor... 
Anayasa Mahkemesi yargıçları kararlarını muhakkak “hiçbir tesir altında kalmadan”  özgürce, objektif olarak - somut delillere istinaden vereceklerdir- vermelidirler. Ama nihayetinde, Turan Alkan’ın “11 yalnız adam” dediği yüksek yargıçlar, bu gelişmelerden, koşullardan soyutlanamazlar.

İhtimaller
Geçen akşam Mehmet Barlas ve Sedat Ergin Anayasa Mahkemesi yargıçlarının karar verirlerken AKP kapatıldığı takdirde,  Avrupalıların Amerikalıların ne yapacaklarını, ekonomik tehlikeleri, Türkiye’nin itibarının  nasıl etkileneceğini ve diğer melhuz tehlikeleri düşünmeleri gerektiğini söylediler. Pekâlâ, bu sayın üyeler karar verirken, AKP “takiyyeli” veya “takiyyesiz” yolunda devam ederse, olabilecekleri de düşünmezler mi?
Barlas’ın ve onun gibi düşünenlerin bu ifadeleri, Yargıçları teesir altında bırakmaz mı?
Yargıçlar kararlarını verirlerken, tabii ki genel şartları “esbabı muhafefeyi” - hafifletici sebepleri kaale alacaklar- Başsavcının iddianamesindeki delillerin  gerçekten gazete kupürlerine dayanıp dayanmadığını da inceleyeceklerdir! Ama son tahlillerinde ve kararlarında, referansları hukuk, adalet ve de ülkenin çıkarları olacaktır... Herhalde ve AKP’nin savunmasında anlatılanlara göre, siyaseten, “fetva vermeyeceklerdir” !
Şu sıra ülkenin yüksek çıkarları nedir: AB’ye üyelik, rantlar vs. mi? Avrupalıları Amerikalıları memnun etmek, sözde evrensel ölçülere göre tepkilerine hedef olmamak mı?  Unutmamalı ki onların bu konulardaki ölçü ve tepkileri, kendi çıkarlarına ve günün şartlarına göredir ve değişir! Ya bizim milli çıkarlarımız?  “Düveli Muazzama ne der?” sendromu mu? Yoksa Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyeti  “ilelebet muhafaza ve müdafaa etmek”  mi?  Seçenekler bu kadar basit. Eğer AKP kapatılırsa veya kapatılmazsa veya AKP’ye başka cezalar verilir, Erdogan ve Gül’ün bazı AKP’lilerin siyasetten menedilmeleri kararı çıkarsa birçok seçeneklerden, ihtimallerden söz ediliyor... Ancak sonunda bunlar  “teferruat!”
AKP kapatılırsa AB, ABD çok rahatsız olurlar, Erdoğan, mağdur rolü oynar ve sonunda kendisi olmasa da zihniyeti ayakta kalır, hatta güçlenir ve hatta ve hatta başka “marka”  altında gene

iktidara gelirler!
Ya AKP kapatılmazsa! Türkiye’de ve Türkiye’ye neler olur? “Ne yapalım, demokrasi budur, sonunda iktidarı oy çokluğu belirler ve AKP’nin arkasında % 47 olmasa bile yeter çoğunluk var” deyip katlanacak mıyız? Türkiye Cumhuriyeti’nin kaderini  böylesine bir “otomatik -Mecliste” elini kaldır-indir demokrasisine terk mi edeceğiz? Kuvvetlerin ayrılığı, fakat fiiliyatta,  ya da bütün güçlerin, kadroların AKP’nin elinde toplanması gerçek “demokrasi mi?” TC böyle bir düzenle kurulmadı ki, böylesine bir “düzenle” yok edilebilsin! 
Ülkemiz, devletimiz bir “sırat köprüsünden”  geçmekte; Türkiye’nin sırat köprüsü bu! Eğer referansımız, hâlâ “Atatürk, laik ve TC Ulus  Devleti” ise tek bir seçeneğimiz kalıyor: Her ne pahasına olursa olsun,  bu Cumhuriyeti yaşatmak! Ve deniyor ki; bu davanın açılması AKP’ye ders olur, tavırlarını değiştirirler! Tavırlarını, hatta söylemlerini güya  değiştirseler de “özlerini” değiştirirler mi? Kendimizi aldatmayalım!
Eğer AKP kapatılmaz ve Türkiye Cumhuriyeti, “demokrasi uğruna” Şeriat Devletine dönüşürse... Aklıma eski bir şarkı geliyor:  “Bir ihtimal daha var,  o da ölmek mi dersin”

Baykal Güneydoğu’da
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın çıkarması eğer bir trafik faciasıyla acılanmasaydı çok güzel oldu. Kalabalıklar ve halkın tezahüratı bana umut verdi. Baykal’ın,Türkiye’nin çeşitli çiçeklerden oluşan bölünemez bir  “çiçek bahçesi” olduğu sözleri, “mozaik” kavramına karşı güzel bir benzetmeydi. Baykal keşke bu sözlerini Atatürk’ün “Ne mutlu Türküm diyene” sözleriyle bağlasaydı! Eğer Güneydoğuda “Türk -Türk milleti” ifadeleri  oylara ve siyasete dokunur olmuşsa gerçekten çok acı!

Yazarın Diğer Yazıları