Meleklerin kanatları

Anayasa Mahkemesi’nin büyük çoğunlukla üniversitelerde türbanı serbest bırakacak Anayasa değişikliğini iptal etmesi ve özellikle mahkemenin bu konudaki yetkisi gittikçe artan bir şiddetle tartışılıyor. İddiaya göre mahkeme, yüce madde davalara ancak şekil bakımından bakarmış ve esasa ait hüküm veremezmiş; bu son kararıyla yetkilerini aşmış:  Yanlış TARAF’ta olan gazetenin şu manşetine bakın  “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Yargıçların.”  Diğer malûm gazeteler de aşağı kalmıyorlar ve iptal kararını veren yargıçlara hakaret ediyorlar! Gerekçeli karar açıklandığında mahkemenin yeni içtihadını hangi hukuki görüşlere dayandırdığı daha net görülecektir. Netice itibarıyla Anayasa Mahkemesi belki de yaklaşık yarım yüzyıllık tarihi içindeki en önemli bir karara imza atmıştır! Önce Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in sorusunu sormak gerek; “Böyle bir imkân olsaydı 1960’ta ihtilal yaşanmazdı” diyor. Şekilden de önemli ve hayati olan “Esas” mesele de bu! “Şekle” gelince; “velev ki” siyasi  simge yapılan Türban, Anayasa’nın kökündeki  “laiklikle”  bağlantılı maddelerin değiştirilmesine teşebbüs edilmesi aslında bir  “şekil” meselesidir de! Anayasa Mahkemesi olmasaydı ne olurdu?  AKP ezici oy çoğunluyla  ve TC’nin  “bütün kalelerini”  kullanarak, Rejimin  “şeklini” pervasızca değiştirirdi! Ve bilge “bir bilen”  Demirel ekliyor: Bu, kapatmadan çok daha önemli bir karar. Kapatırsın yeni parti kurulur ama bu, çok uzun vadeli tarihi bir karardır.  

Meleklerin kanatları
Bu tartışmalar bana Fatih’in İstanbul’un kapılarına dayandığında, köhne Bizans’ta  “meleklerin kanatlarının olup olmadığının tartışıldığını,” hatırlatıyor! Uyanın Beyler!  “Ilımlı İslam Devleti”  kuvvetleri Türkiye Cumhuriyeti kapılarına dayanmış
-dayatılmış- burçlar işgal edilmiş, siz hâlâ teferruatla iştigal ediyor “meleklerin kanatları var mıdır yok mudur” gibilerden, Yüce Mahkeme  davanın esası hakkında hüküm verebilir mi diye ahkâm kesiyorsunuz!  Kelime oyunları oynanacak zaman değil; sözde Atatürkçü allameler bu tartışmaları yaparken ve gerçekte AKP’nin maksatlarına hizmet ederlerken TC’nin ellerimizden kaydığının farkındalar mı?  “Çene altı formülü mucidi”  Sayın Devlet Bahçeli, AKP’nin bir şekilde ayakta kalması için  “klonlama formülünü ” önermekle neye hizmet ediyor?

Bugünlere nasıl geldik? 
Bu günlere, rejimin hem şekli hem de esası  konusunda bu tür tartışmaların bile yapılabildiği bu ortama, sadece Erdogan’ın değil liberallerin de kullandıkları  “Demokrasi Tramvayı” ile yanlış yorumlanan ve uygulanan  “Demorasi”  sayesinde ve oy hesaplarının bütün geleneksel  değerlerden baskın olması yüzünden gelindi!  Bugünkü rejim bunalımının  kökünde yatan  Seçim ve Partiler Yasalarındaki  çarpıklıkları, lider sultasını hiçbir iktidar değiştirmeye teşebbüs bile etmedi! Partilerin içinde ve genelde ülkede farklı seslerın yükselmesi mümkün değil!  Mümkün değil, çünkü ilkeler değil liderler oy için mücadele ediyorlar.
Acıdır ama söylemek zorundayım: Atatürk Milliyetçisi  olduğundan emim  olduğum Deniz Baykal, Diyarbakır’da  “oy kaybetmek” endişesiyle olacak, “Türk”  kelimesini telaffuz bile edemedi, “Ne Mutlu Türküm diyene” diyemedi. Çünkü deseydi oy kaybederdi. Açıkça AB’ye de pek karşı çıkılmıyor; liboşları, sözde aydınları kızdırmamak için!
Neticede laiklik ve Atatürk karşıtı AKP  “kömür, erzak dağıtımıyla” sağlanan oylarla iktidara geldi ve  bugünlere gelindi!.. Dahası var: Amaçları açıkça Türkiye’yi  bölmek ve  “Büyük  Kürdistan Devleti” olan PKK baglantılı DTP, “demokrasi” ve oy hesapları yüzünden Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ! Kapatılması da caiz değil! 
Dünya tarihinde milletlerin kaderini  yakın tarihimizde ise  ülkemizin  kaderini bu oy  hesaplarının çogunluğa rağmen popülizmin  üstüne çıkabilmiş kişiler belirlemiştir!
Kısacası, bugün Türkiye’nin en netameli dönemecinde bir tarafta “gafiller, hainler” vb. varken “kahtı rical”  yani azimli ve cesur  lider eksikliği var.  Mesele  budur. Mustafa Kemal’in çok sevdiğim deyimiyle eger söz konusu TC’nin ve Türk milletinin geleceği, varlığı ise  gerisi “akademik,  politik ve popülist”  teferruattır! 
Durum çok tehlikeli bir safhada; eğer kavga sonunda karakolda bitmeyecekse, mahkemede bitmiştir!

Yazarın Diğer Yazıları