Yiyin efendiler, yiyin!..

Hz. Muhammed kamu malından iki dirhemlik çalan sahabesinin cenaze namazını kılmamış.
Bizim mezarlıklarımız da, devleti soyan, son namazı kılınmamışların mevtalarıyla dolacağa benzer

BİR Anadolu deyimi:  “Et kokarsa tuzlanır!”  Ya tuz kokmuşsa? O günleri yaşıyoruz..
Düşünün, vali muavini yolsuzluk iddiasıyla tutuklanıyor.
Mezar taşında “Cumhurbaşkanı ve Başbakanlık” olan Turgut Özal “Benim memurum işini bilir!” demişse, bugünlere şaşırmak niye?

* * *

ÇOĞUMUZUN ağzında sakız, çiğne çiğne dur: “Memleket soyuluyor!”
 “Soyulanlar” ne yapıyor?
ALLAH’ı, Kuran’ı, İslamı, Peygamber’i kimselere bırakmayız....
Başbakan’ın sık sık “Onlara sormalı” dediği ulemanın buna tavrı, tepkisi ne?
En azından çekimserlik, “acaba” diye kuşku...

* * *


OYSA Yaşar Nuri Öztürk, sağlam, ciddi, bilimsel kaynaklar gösteriyor ve örnekleri sıralıyor.
 “Hz. Peygamber, kamu malından iki dirhemlik bir miktarı çalan Eşcalı sahabisinin cenaze namazını kılmamıştır.”
(.............)
 “Bir harp sırasında Hz. Peygamber’e filanca falanca şehit oldu diye tekmil verdiler. O bunlardan biri için şöyle dedi: Hayır! İşte o dediğiniz kişi şehit olmamıştır. Ben onu cehennemin içinde görüyorum. Sebebi de kamu mallarından çaldığı bir giysidir.”
(.......)
 “Hayber seferi sırasında ölen birinden söz ettiklerinde Hz. Peygamber şöyle buyurdu: Arkadaşınızın cenaze namazını siz kılın. Bu sözü duyan sahabilerin yüzü renkten renge girdi. Bunu gören Hz. Peygamber dedi ki: O arkadaşınız kamu mallarından bir miktar aşırmıştı.”

* * *


DEVLETİ soyanların cenaze namazını kılmamak...
Ne dersiniz, mezarlıklar, son namazı kılınmamış mevtalarla dolar mı?
Ya da “Yağma Sofrası” nın doymak bilmeyen oburları...
 “Bütün bu nazlı beylerin, ne varsa ortalıkta say/Hasep, nesep, şeref, şataf, oyun, düğün, konak, saray/Bütün sizin efendiler konak, saray, gelin alay,/Bütün sizin bütün sizin hazır hazır kolay kolay.
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin/Doyuncaya, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin.”

* * *


BU sofrayı bırakıp cenaze namazını kim düşünür?
Yiyin efendiler, yiyin!
Mal sizin, mülk de sizin, memleket de sizin, devlet  de sizin...
* Hasan Pulur/Milliyet


+++++


MHP’li vekil “özeleştiri”  istedi

MHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ekici, dini cemaatlerden ’Özeleştiri’ isteyerek yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi.
Grup mantığının bir süre sonra dinin önüne geçtiğini de savunan Ekici’nin, “Özellikle üzerinde durduğunuz bir cemaat var mı?” sorusuna yanıtı şöyle:
 “Bana göre hepsi bu eleştiriyi yapmalı. Grup mantığı kavramanın, ilkelerin önüne geçip geçmediğini, geçerse İslam’ın zarar görüp görmeyeceğinin tartışılması gerekir... Memur atamasında cemaatlerin ne işi var! Ötekileştirerek Allah rızası alınır mı? Bu dine verilecek en büyük zarardır.”
* Deniz Güçer/Akşam


+++++



Türban hasadı
TÜRBAN düzenlemesi sırasında MHP’den yükselen bir söz var:
 “Türbanın hasadını biz de alacağız.”
Türban düzenlemesi sırasında AKP kulislerinde bir iddia var:
 “MHP bizi oyuna getirdi.”
Anayasa Mahkemesi’nin iptalinden sonra, MHP de, en az AKP kadar tepkili.
Oyun filan yok, ilk söz doğru çıkıyor.
“Hasat” amacına ulaşmasa da, türbanda MHP ile AKP aynı paralelde.
Seçimde “oylar CHP ve MHP’ye” diyenlere bir iğne daha batıyor.    
* Yalçın Doğan / Hürriyet


+++++



Ormanlar Kralı Aslan Tayyip
Ülke zaten “hayvanat bahçesi” veya “balta girmemiş orman”  izlenimi veriyordu. Kükreyen, tıslayan, kuyruğunu sıkıştıran, üç maymun, bukalemun, yılan, çakal.
Nazlı Ilıcak’ın Başbakan’a yaptığı akıl hocalığı  bu kanaatimi pekiştirdi. Başbakan ya fare olup “başıma ne gelecek” diye, ya da aslan olup “ne yapacağım” diye soracakmış... Akıl, vicdan gibi insani özelilkleri kullanabileceği bir rol model yok muydu?


+++++



Devlet, Gül’ün kim olduğunu bilmiyor veya Çankaya’nın adresini bulamıyordur
Gül’ün  “bulunmaz” yanı
“Benim avuçiçi kadar ceza fişimi kaybetmeyen devlet Cumhurbaşkanı’nın 6 kiloluk dosyasını kaybetti” diyor Bekir Coşkun. Çünkü; “Atilla Kart, ”Dosyanın nerede olduğunu“ soruyor; Başsavcılık TBMM’de diyor... TBMM, Adalet Bakanlığı’na iade edildiğini söylüyor... Adalet Bakanlığı düşünüyor: ” Bu dosya nerde?.. 
Erbakan’ı hapis cezasına mahkûm eden “kayıp trilyon davası”nın Gül ile ilgili kısmı, 28 Ağustos 2007 tarihinden beri kayıp.  Biz verilecek hesaplardan asla kurtulamayız.Yakamıza yapışır. Söz konusu; iktidarın Cumhurbaşkanı olunca, koca dosyalar kayboluyor...”


+++++


Bir ben var benden içeri!...
“Kara Mustafa” U dönüşü yaptı. Mustafa Karaalioğlu, onca efelenen, aba altından isyan sopaları gösteren, hala alenen hukuk tanımayabilrisiniz diyen kendisi değilmiş gibi, “provokasyon riskine karşı tartışmanın yol haritası”nı yazdı. Aşağıdaki satırlar ancak “pes” dedirtir


İÇ SESİ:
“Anayasa Mahkemesi’nin anayasayı çiğnediği bir ülkede artık kimsenin hukuka riayet etmesini bekleyemezsiniz.
Hukukçular bunu yapabildiğine göre, sıradan insanlar da hukuk tanımayabilir; kim ne diyebilir ki!
Açık olan bir savaşın başladığıdır.
Anayasal sistem artık ortak bir yükümlülüğün ve düzenlemenin adı değildir.
Hukuk, AK Parti’ye karşı siyaset savaşının, topluma karşı düşmanlık ve kinin
koçbaşıdır.
Bu savaşı kutsallaştıranlar için hukuk bir araçtır; savaşı kazanmak için bazen koltuk değneği bazen tank mermisidir.”


DIŞ SESİ:
“Böyle zamanların kendine has bazı pratikleri vardır.
Herkes fikrini, düşüncesini söylerken, bazıları da çarpıtma, provokasyon ve gerilimi bir kışkırtmaya dönüştürmenin yollarını arar. Geçmişte, hatta yakın geçmişte bunun örnekleri vardır. En ağır ve kışkırtıcı senaryoların gündeme geldiği ve hatta uygulanabildiği; ülkenin çeşitli yerlerinde provokatif girişimlerin tespit edildiği artık bir sır değildir. Son aylarda merkez siyasetin dilinin keskinleşmesi, basit konuların bile en ağır kavramlarla çatıştırılması doğal olarak sıradan insanlar üzerinde de tedirginlik oluşturmaktadır.  Bazılarının dumanlı havalara ilgisi fazla görünüyor... Eğer tartışma kontrolden çıkarsa da herkesin öncelikli görevi yeniden o kontrolü sağlamak olmalıdır.  Böylesi durumlarda tek risk provokasyonlardır. Konuşmanın, tartışmanın ve soğukkanlılıkla demokrasiyi beklemenin zamanıdır.” 
* Mustafa Karaalioğlu / Star


+++++



Sensin turkuaz!
Mesela, Alex Ferguson...
9 defa İngiltere Şampiyonluğu.
1 defa İskoçya Şampiyonluğu.
2 Kupa Galipleri Kupası.
2 Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu.
2 Süper Kupa.
1 Kıtalararası Kupa aldı.
Ola ola “sir” olabildi.

* *

Bizimki “imparator...”
Bu yalakalıkla 2-0 gene iyi.

* *

Şenol Güneş, Gucci giymiyor.
Lucescu “çingene.”
Löw “köylü.”
Bosque “Yeniköy kasabı.”
Zico “stajyer” bu arada

* *

Ama benim takıldığım yer başka...

* *

Turkuaz...
Renk, Doğu’dan.
Sıfat, Batı’dan.
Forma, okyanusun öte yanı...
Amerikalı Nike’tan.
Bunun neresi Türk?

* *

Gıcıksanız kırmızı-beyaz’a açık açık söyleyin kardeşim, hiç lafı dolandırmayın.
* Yılmaz Özdil / Hürriyet


+++++


MİNİ  YORUM

Pamuk’u yalancı çıkardılar
İftiracI Nobelli’nin “milli takımın milliyetçiliği”ne garezini ilan eden demecini ilk okuduğumda “anlaşıldı ufukta ödül var” demiştim. Aynen de öyle oldu. Yine “mili kimlik”e böğürdü ve Köstence’de Ovidiu ödülünü kaptı. Hiçbirşey yapamazsa, en azından Orhan Pamuk’u haklı çıkarmamış olacak Milli Takım. Çünkü “miliyetçilik üreten bir makina”nın tek bir dişlisi dahi olabilselerdi, Euro 2008’de verdiğimiz fotoğraf, hem görüntü hem ruh olarak bambaşka olurdu.
* Selcan TAŞÇI

Yazarın Diğer Yazıları