İngiltere yine yanlışta

Basın haberlerine göre Hristofyas’ın Londra’da İngiltere Başbakanı Gordon Brown ile görüşmesinden bir gün önce buradaki İngiliz Yüksek Komiseri  “İngiltere Kıbrıs meselesinin hallinde müdahalede bulunmuyor, ne de önerilerde bulunuyor”  açıklamasını yaparak Kıbrıs Türkleri ile alay etmekten, yaraya tuz biber koymaktan çekinmedi. Kıbrıs meselesi , Türkler için, Rum ortağın  “meşru Kıbrıs Hükümeti”  görüntüsü altında Kıbrıs’a sahip çıkma eyleminden kaynaklanan bir meseledir ve bu meselede tarafların eşitliği esastır; taraflara eşit muamele yapılması ise bu esasın ta kendisidir. Kıbrıs meselesinin bu güne kadar halledilmemesinin nedeni ta başlangıçtan Garantör İngiltere’nin  üslerini korumak için Türk halkını gözden çıkarmış olması ve kendi imzasını çiğneyerek, ortaklığı yıkmış olan Makarios’u  “meşru hükümet” olarak tanımasıdır. Bu konuda İngiltere Başbakanı Hristofyas’ı KIBRIS CUMHURBAŞKANI sıfatıyla davet ettikten sonra yaraya tuz biber ekercesine bir açıklama yaparak Kıbrıs’ta başlatılmış olan  “iki toplumlu federasyon sürecini” desteklediğini de açıklamıştır. Bu konuda Cumhurbaşkanı Talat’ın reaksiyonu ve sözcüsünün yapmış olduğu açıklama yerindedir. Görüşmelerde eşitliğin ne anlama geldiğini ve Rum tarafının bunu lehlerine bozmak için ne hokkabazlıklar yaptıklarını geçmişte çok yaşamış bir kişi olarak Sn. Talat’ın reaksiyonunu sonuna kadar desteklemeyi görev bildim.
BM Güvenlik Konseyinde  “görüşmelerde eşitlik”  formülü altında gözümüzü boyamış olan ABD ve İngiltere, bu konuda dahi sağlam duramamışlar, Rumları memnun etmek için bugün İngiltere’nin sergilediği aymazlığı sık sık sergileyip durmuşlardır. Görüşme odasına “eşit şartlarda”  giren ve Cumhurbaşkanlığından söz edilmeyen Rum lider, odadan çıkar çıkmaz ABD’de ve İngiltere’de en yüksek makamlar tarafından  “Kıbrıs’ın Cumhurbaşkanı”  olarak kabul görmüş, bu konudaki şikâyetlerimizi dinleyen de olmamıştır. Bu aymazlığın bir devamıdır ki biz  “Suçlu ve eli kanlı, geçmişi kanunsuzluklar ve toplu mezarlarla dolu Rum tarafını meşru hükümet olarak tanıdığınız sürece Rum tarafının bizimle uzlaşmaya ihtiyacı kalmıyor, taraflara eşit muamele yapmalısınız”  çağrımız her fırsatta yinelenirken bunlar (ve özellikle vetosu ile gelişmeyi önlemek yetkisine sahip olan İngiltere) Yunanistan’ın doğrultusunda Rum idaresini  “meşru Kıbrıs”  olarak AB üyesi de yapmışlar ve Rum’un uzlaşma yönünde hiçbir ihtiyacı kalmamasını sağlamışlardır.
Bu da yetmedi,  “Kıbrıs”  diye üye yaptıkları Rum idaresinin 1960’da Uluslararası Antlaşmalarla kurulmuş Ortaklık Cumhuriyetini temsil etmediğini bildikleri halde, Türkiye’nin bu kuruluşu  “meşru hükümet”  olarak tanımasında ısrar etmektedirler. Uluslararası Antlaşmalarla kurulmuş olan Ortaklık Cumhuriyetinde iki ayrı halkın varlığı ve iki ayrı demokrasi esas iken, bu  “demokrasi, hak ve adalet, eşitlik” şampiyonları sadece Rumların seçtiği bir Rum idaresini  “Kıbrıs’ın tümünü temsil etme hakkı olan meşru hükümet”  olarak tanımak ayıbını bile bile yapmaktadırlar.
Yine 1960 Antlaşmalarının öngördüğü ve bu Antlaşmaların temelini teşkil eden Türk-Yunan dengesi de sanki yokmuş gibi davranarak Rum idaresinin AB üyeliği için yapmış olduğu müracaatın ve üyeliğin Türk-Yunan dengesini de kökten yok etmeye matuf bir manevra olduğunu görmek istemiyorlar.
Durum bu olduğuna göre Türkiye’nin ABD ve İngiltere’nin  “dostluğuna” , Yunanistan ile  “ilişkilerin iyileşmekte olduğu” inancına dayanarak ve Talat-Hristofyas temaslarının  “olumlu gelişmeler olduğunu” vurgulayarak nereye gitmek istediğini anlamakta güçlük çekmekteyiz. Kıbrıs kurtulacaksa, 1974’de olduğu gibi, bu kez Türkiye’nin siyasi alanda, bunlara rağmen yapacağı milli bir çıkış ile kurtulacaktır. Aksi takdirde bu  “dostların”  gösterdikleri yol bizi çıkmaza ve teslimiyete götürecektir. 

Yazarın Diğer Yazıları