AKP iddianameyi çok doğru algıladı: "İşbirlikçi" davası!

AKP, kapatma davasında esas hakkındaki cevabını verdi. AKP yandaşı gazeteler, konuyla ilgili haberi, cevapta kullanılan  “Bu bir Google davası” mantığıyla gördü.
AKP, iddiaların Google’dan indirilen delillere dayandırıldığını öne sürüyor ama bu iddia işin magazin boyutuna indirgenmesi amacına dayanıyor.
Peki, gerçekte AKP neyle suçlandığını algılamış mıdır?
Kesinlikle evet!
Hem de daha ilk paragraflarda parti adına şöyle deniliyor:
 “İlk cevabımızdaki tüm tespit ve hatırlatmalara rağmen iddia makamı, önyargılı ve ideolojik tutumunu maalesef esas hakkındaki görüşünde de ısrarla devam ettirmiştir. Tıpkı iddianame gibi, esas hakkındaki görüş de baştan sona ’emperyalizm’, ’ihanet’, ’irtica’, ’mürteci’, ’din tacirleri’, ’tertipçi’, ’sömürgeci’, ’mandacı’, ’işbirlikçi’, ’gerici’, ’iç ve dış odaklar’ ve ’siyasi hegemonya projesi’ gibi hukuken tanımlanması imkânsız ve fakat belli bir siyasi/ideolojik tavrı yansıtan kavramlarla doludur.”
Demek ki neymiş?
Bu bir Google davası değilmiş!
Aksine Türkiye Cumhuriyeti Başsavcısı, iktidardaki partiyi, işbirlikçilikten ihanete, din tacirliğinden mandacılığa uzanan bir eksende değerlendirmeler yaparak suçluyor!
AKP de bunu iyi algıladığını cevabı ile gösteriyor!

* * *

Yine cevapta, Başsavcı’nın  “Ilımlı İslam”  kavramını AKP ile birlikte düşünmesi eleştiriliyor ve  “Ayrıca esasa ilişkin görüşte, Büyük Ortadoğu Projesi’nin ’Türkiye’ye ve bölgeye dayatılan, ideolojik altyapısı ılımlı İslam olan bir proje’ olduğu ileri sürülmektedir. Bir dış politika konusu olan ve uluslararası ilişkiler uzmanlarının hakkında çok sayıda makale ve kitap yazdıkları BOP’un hukuki bir metin olması gereken iddianamede ve esas hakkındaki görüşte yer alması da bu davanın hukuk dışı mülahazalarla hazırlandığının bir diğer göstergesidir. Bildiğimiz kadarıyla dış politika konusunda uzman olmayan ve olması da gerekmeyen başsavcının hangi bilimsel verilerle BOP’un ideolojik altyapısının ’Ilımlı İslam’ olduğunu iddia ettiğini merak ediyoruz”  deniliyor.
İşte AKP’nin asıl endişesi bunlardır!

* * *


Ömer Dinçer’in, devletin değiştirilemeyecek niteliklerini eleştiren konuşmasının, delil olarak sunulmasına da, “Konuşma tarihinde Ömer Dinçer milletvekili değildi, AKP de kurulmamıştı, Dinçer’in partimizle bir ilgisi yoktu. AKP’nin kuruluşundan 10 yıl önce yaptığı bu konuşmayla ilgili olarak Dinçer hakkında takipsizlik kararı verilmiştir” denilerek cevap veriliyor.
İyi de Ömer Dinçer’i Başbakanlık Müsteşarı yapmak nereden aklınıza geldi? Şu anda bu konuşmadan dolayı pişman mıdır?
“Takipsizlik kararı verildi” diyerek, bu konuşmanın masum olduğunu mu ileri sürüyorsunuz?
Ömer Dinçer, 19-21 Mayıs 1995 tarihlerinde Sivas’ta bir sempozyumda yaptığı konuşmada,  “Önce ekonomi dünyasında başlayan adem-i merkezileşme ve toplumun daha alt birimlerine yetki verme temayülünün giderek sosyal ve siyasal hayatta da kendisini gösterdiğinden, böylece devlet yapısının da değişmesi gerektiğinden” söz ediyordu.
Siyasi adem-i merkeziyetçilik, eyalet sistemi veya federasyon demektir! 
Nitekim, Dinçer, “Türkiye Cumhuriyeti’nin öngördüğü ulusal devlet yahut milliyetçilik esaslarına dayalı devlet fikri yerine uluslararası işbirliği yapan ve belki de siyasi olarak bütünleşen ülkeler söz konusu olmaya başlamıştır”  diyerek bu niyetini açıkça belirtiyordu.
Yine Dinçer, “Başlangıçta kurulurken ortaya atılan Cumhuriyet ilkesinin de zayıfladığını ve işlevini kaybettiğini görüyoruz. Halk için ve halk adına yönetim diye tarif edilen Cumhuriyet kavramının aslında artık bizim için çok fazla bir mana ifade etmediğini söylememiz de mümkündür”  diyordu.
AKP’nin baş aşağı gitmesinin sebebi işte bu zihniyete dayalı uygulamalardır. 

Yazarın Diğer Yazıları