Türk Milliyetçiliği'nin yasaklı olduğu yıllar

Sayın okurlarım, bugün sizlerle Büyük Bozkurt M. Kemal’in uçmağa varmasından sonra, Türk Milliyetçiliği’nin yasaklı olduğu yıllardaki hatıralarımı ve anılarımı sunacağım. Bu arzumun emelinde öncülük, genç milliyetçi-ülkücü kardeşlerimizi bilgilendirmektir.
Milliyetçiliğin yasaklı olduğu, inkârcı eğitimin ve yozlaşmanın başladığı 1940’lı yıllarda sosyal ve kültürel yaşantımızdaki olumsuzlukların içinde, hiç şüphesiz birçok etkinliklerin tesiri olmuştur. İkinci Dünya Savaşı’nın dışında kalmak için gayret sarf etsek bile özellikle Rus-Alman çekişmeleri, devlet politikamıza her yönde yansıyan tesirlerini göstermiştir.
Cumhuriyet’imizin kuruluş yıllarında Ankara’da yapılan Zafer Anıtı’nın etrafı milli sembolümüz Bozkurt başları ile süslenirken, panolarımızda ve pullarımızda onun resmi kullanılırken, Atatürk’ün uçmağa varmasından altı yıl sonra, Türkçü düşünür önderlerinin hepsi, Hüseyin Nihal Atsız Hocamız başta olmak üzere, 1944 yılında, “Irkçı ve Turancı” suçlamasıyla mahkemeye verilmiş ve hapsedilmişlerdir.
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü de, aynı günlerde 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nın açılış konuşmasında “Turancılık fikri son zamanların zararlı ve hastalıklı gösterisidir. Bu fikirleri yürütmek isteyenlerin Türk Milleti’ne hiçbir hizmetleri olamayacağı muhakkaktır. Emin olabilirsiniz ki, vatanımızı bu yeni fesatlara karşı da kudretle müdafaa edeceğiz” diyerek, Türk Milliyetçilerini suçlamıştır.
Atatürk’ümüzün, Türk Milliyetçileri Ziya Gökalp-Yusuf Akçura-Ahmet Ağaoğlu ve Hüseyinzade Ali beylerin katkılarıyla kurduğu “Türk Dilini Tetkik Cemiyeti”, “Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti” ve “Dil Ve Tarih-Coğrafya Fakültesi” gibi kuruluşlar, Türk Milliyetçilerinin yönetiminden alınarak, solculara teslim edilmiştir. Okullarımızda, halkevlerimizde Türk kültürü ve sanatları, yerini yabancılara terk etti. Radyolarımızda Türk Musikisi dinlenmez oldu. Her yanımızla yabancılaşma yarışına girdik ve kökümüzden ayrıldık. Benim okuduğum ilkokulun adı, İnkılâp (tekâmül-ilerleme) iken Devrim (deviren-yıkan-inkârcı) oldu. Türk kültür eserleri boşluğunu doldurmamız gerekirken, bunun yerine Greko-Latin klasiklerin bütününü dilimize çevirdik. Eğitimimizin üst yönetimini köksüz solculara ve komünist görüşlü eğitimcilere verdik. Hasan Ali Yücel’i Milli Eğitim Bakanı, Şevket Aziz Kansu’yu rektör, komünist Sabahattin Ali’yi konservatuar müdürü, Behice Boran-Niyazi Berkes-Pertev Naili Boratav-Adnan Cemgil’i de öğretim üyesi yaptık. Ve neticede Türk Milliyetçiliği’nin yasaklı olduğu yılları yaşadık.
1947 yılının 27 Aralık günü Ankara’nın Cebeci Çayırı’nda tertiplenen “Komünizmi Tel’in Mitingi” 15 bin gencin iştirakiyle yapılmıştı. Miting sonunda Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’ne yönelindi. Rektör makam odasında, istifaya zorlandı ve Tıp Fakültesi Dekanı Emekli General Abdülkadir Nogay’ın yardımlarıyla imzası alınarak gençlere ilan edildi. Fakülteden Denizciler Caddesi’ne kadar yürünerek üyelerinin çoğu komünist Behice Boran’ın öğrencisi olan Türkiye Gençler Derneği’ne girilip üye listelerine el konuldu. Bu zincirleme gösteriler büyük yankı buldu. Hükümet yanlısı gazeteler de Türkçü gençler ve Türk Kültür Derneği aleyhine günlerce süren neşriyata devam etti. Emniyet yüzlerce genci karakollara doldurdu. Neticede aralarında benim de bulunduğum üç genç (birisi Haluk Karamağralı -etnoloji profesörü-, diğeri de rahmetli Ata Ogan -avukat) sanık sandalyesine oturmaya karar vererek, uygulamayı üstlendik. Avukatlığımızı da Azerbaycanlı Türkçü Ahmet Ağaoğlu’nun oğlu Samet Ağaoğlu yüklendi. Davanın adı da, Ankara Üniversitesi Rektörü Ş. Aziz Kansu’ya kalben ve fiilen taarruz ve hakarette bulunmaktı ve iki yıl sonra delil yetersizliğinden beraat ettik. Bu büyük eylemin sonunda rektörle komünist öğretim üyeleri görevlerinden alınmış ve böylece Atsız Hoca’mızın üç yıl önce 1944’te Başbakan’dan istediği temizlik yine Türkçü gençlerin zorlanmasıyla gerçekleşmiş ve Türk Milliyetçiliği’nin yasaklı olduğu yıllar böylece sona ermiştir. Tanrı Türkü Korusun.         

Yazarın Diğer Yazıları