Bu bir savaştır!

Hiç aldanmayalım-kendimizi aldatmayalım; bir savaşın, TC’nin  “ölüm-kalım” savaşının içindeyiz. Fransızlar,  “C’est La Guerre” - “İşte bu savaştır!” derler. Anlamı,  “Bu savaşta her şey mümkündür” ! Gene Fransızlara göre,  “Savaşta ve aşkta her şey meşrudur” ! Savaşlar, Çinli strateji uzmanı, Sun Tzu’nun, (MÖ. 544-496) dediği gibi, önce psikolojik savaşla başlar; istihbarat-casuslar- kullanılır... Karşı “taraf”  da,  “Beşinci kollarını” , işbirlikçileri, vatan hainlerini kullanır! Ama gene, Sun Tzu’ya göre savaşların kaderi, daha  “yığınakta”  belirlenir  “karargâhta”  neticelenir! Şimdi de, işte böylesine  “asimetrik savaşlar” içindeyiz. “İleri”  hat TSK’ya, yani Cumhuriyet’in başlıca savunma hattına, artık arkadan da değil, doğrudan  “cepheden” saldırı! Ve bu savaşta, bu saldırıda, yukarıda saydığım bütün unsurlar var;  “ihanet”  üstelik “gaflet”  var! Ve Mustafa Kemal’in dediği gibi, bu savaş,  “hattı müdafaada değil, vatan sathında kazanılmalı” ! Ve nihayet Napolyon’a göre de,  “En iyi savunma taarruzdur.”  TC ve Ordusu karşısında, türlü eşkıya olduğu için de yapılması gereken bir  “tenkil harekâtıdır” !
Kimler, hangi fonlar, hangi  “patronlar” tarafından finanse edildiği hâlâ açıklanmayan yani daha doğrusu, besbelli, TARAF gazetesi Türkiye’yi karıştırmak için, orduyu hırpalamak faaliyetine, pervasızca devam ediyor. Bu ihanet paçavrasında yayımlanan gizli belgeleri tevil etmek,  boşuna! Bunun için de bağışlasınlar beni, Genelkurmay Başkanlığı’nın, iddialara karşı bildirisini, yetersiz ve yersiz buldum! TARAF ve diğer yalakalar  “bildiriyi” , manşetlerinde, adeta alaya alıyorlar! Genelkurmay Başkanı’nın, Ahmet Altan’ın istediği gibi, polemik içine sokulmasına imkân vermek de yanlış!
Açıkçası bu adamlar gittikçe küstahlaşıyor, pervasız oluyor,  “kışla duvarlarını”  pisletmeye çalışıyorlar. Bu durumda belgelerin gerçek olup olmadıklarını tartışmak, savunmaya, tevile kalkışmak, eziklik duymak da, TSK’nın, yetkili olup olmadığını tartışmak kadar büyük bir hata! Çünkü bu Türk Ordusu hayâsız bir saldırı karşısında! 
 Taraf gazetesinin, Vakit gazetesinin  “psikolojik savaş”  olmaktan öte, açıkça casusluk yapmaları, belgeler yayınlamaları AKP’nin kapatılması kararı arifesine denk düşüyor! Amaç, şu sırada “Ordunun direncini kırmak!”  Sanki bu liboşlar arasında, gizli bir ittifak var gibi; “kuyruklar birbirlerine değiyor”! Kısacası durum akademik -demokrasi- Genelkurmay’ın yetki aşımı gibi mülahazaları artık aşmıştır! TC’nin geleceği söz konusu olduğunda, bütün bunlar eski deyimiyle, “kavli mücerrette”  kalacak  “teferruat”!

İhtimal hesapları
Her ordunun  “ihtimal”  hesap ve planları vardır! Dış düşmanlara karşı savaşmak kadar iç düşmanlara ve fesada karşı Cumhuriyeti korumak asli görevi olan Türk Ordusu Genelkurmayı da, böyle savunma-taarruz,  “ihtimal planları”  hazırlayacaktır! Pentagon Türkiye’nin geleceği hakkında senaryolar yapacak da, Türk Ordusu, Türkiye’nin, Cumhuriyet’in savunması için planlar yapmayacak, senaryolar yazmayacak mı? Yollar yapmayacak mı?
TSK, Cumhuriyeti hedef alan saldırılar karşısında kışlalarında bigâne, tarafsız oturamaz! Aksi takdirde asli görevlerini yapmamış olurlar! Zaten, bu son iddialar Türk halkının çoğunluğunu rahatsız etmedi. Nerede kaldınız diyesiler!
Zaten AB’nin, liboş takımının asıl maksatları böyle komplolarla Türk Ordusu’nun asli görevini yapmasını engellemek, saray muhafızları veya Avrupa’nın lejyonerleri olarak kullanmak için kışlalara kapatmak! 

Asıl vahamet

TARAF, inanılmaz küstahlıkla, kendisini ele verdi. Genelkurmay’da kendi “kaynakları” olduğunu itiraf etti. Türk Ordusu’nun, Türkiye’nin   “Harimi ismetine” , köstebekler, casuslar ve yılanlar, bu dereceye kadar mı, sızmışlar? Doğrusu, inanmak istemem ama çok emare var... Murat Yetkin’in yazdığı gibi Türkiye’nin, en fazla korunan kurumu olan Genelkurmay, adeta  “kevgire dönmüş görüntüsü veriyor”.
Ve insanın aklına, ister istemez, ülke içi gelişmelere ait bu belgeler bu kadar kolay dışarı çıktığına göre, acaba ülke güvenliğine, terörizmle mücadeleye, hassas istihbarat üzerine belgelerin de bu kadar kolaylıkla çıkıp çıkmadığı sorusu, bu belgelerin rakip ülkelerin, örgütlerin eline geçip geçmediği sorusuna takılıyor.
Ve doğrusu, ben de  “TSK’ya yönelik kampanyanın, TSK bünyesinde yer alan unsurların, emir-komuta zinciri dışına çıkarak, belki TSK dışındaki aidiyetlerinin etkisiyle komuta kademesine karşı harekete geçtiler mi?”  diye düşünmeye başladım! Öyleyse durum gerçekten, çok vahin! Bu “Vahamet” TSK’nın yetkilerini aşıp aşmadığı mülahazalarından, çok daha vahim...
Bu noktadan sonra şimdi Genelkurmay Başkanı’na, bakanlığa düşen görev, hiç vakit geçirmeden, hemen, kendi içlerine kadar sızmış olabilecek yılanların başını, kuyruklarını, ucu nereye varırsa varsın ezmek! Yoksa en güvendiğimiz dağa karlar yağar...

Yazarın Diğer Yazıları