Din tartışmaları...

Son günlerde din tartışmaları iyice ayağa düşürüldü. Ekranlarda yahut gazete köşelerinde öyle ahkâm kesen gazeteciler var ki mübarekler gazeteci değil, sanki birer müçtehit... Dînî konularda fikir beyan edebilmek için ihtisas gerektiği hiçbirinin umurunda değil. İslâmî meseleler tartışılırken  “bence” , “bana göre” ,  “aklım almıyor” ,  “bu asırda nasıl olur?”  gibi ifadelerle söze başlayan kalem ve kelam bezirgânlarını gördükçe insan kahroluyor.
İslam dini gibi yüce bir müesseseyi tartışabilmek için ihtisas sahibi olmanın yanında, inanç sahibi de olmak lazım. Bir ateistin dini anlaması mümkün değildir. Çünkü din öncelikle bir inanç meselesidir. Her şeyi akılla çözmeye çalışan tabiatperestlerin din tartışmalarında söyleyecekleri demagojiden öteye geçemez!
İslâmiyet sadece amel ve itikattan ibaret değildir. Onun bir de içtimâî yönü vardır. Zinanın kötü bir şey olduğuna inanmayabilirsiniz. İçkinin yasaklanmasındaki hikmeti aklınız almayabilir.  “Sokakta dekolte kıyafetle dolaşmanın ne mahzuru var?”  da diyebilirsiniz. Laik Türkiye’de bunlar en doğal hakkınız. Lakin  “Bunlar da neyin nesi, hangi asırda yaşıyoruz, 1400 yıl öncesinin inançlarıyla bugün yaşanır mı?” gibi hezeyanlarla Müslüman halkın inancını hafife almaya hakkınız yok.
Diğer taraftan, din tartışmalarının laiklik ekseninde yapılması da ayrı bir garâbet örneği... Bir defa laiklik din değil; din olmadığı gibi dine alternatif bir müessese de değil. En kısa tarifiyle laiklik:  “Dünya işlerini dinden ayırma” dır. Üstelik Hıristiyan dünyasının ihtiyaçlarından doğmuştur. Esasen Hıristiyanlığın içtimâî cephesi yoktur. Bu yüzden, kilisenin dünya işlerine karışmaması tabiidir. Siz kalkar da bu mantıkla dini yorumlamaya kalkarsanız İslam’a haksızlık etmiş olursunuz.
Hemen belirtelim ki din, dünya işlerine müdahale etsin gibi bir iddiamız yok. Söylemek istediğimiz; her dinin kendi şartlarında tartışılması gerektiğidir. Laikliğin gölgesinde İslâm’ı tartışmak hakkaniyetle bağdaşmaz.
Din tartışmalarının reyting malzemesi yapılmasına ne demeli? Bir şey bilmeyen, daha da kötüsü bir şey bilmediğini de bilmeyen, kerameti kendinden menkul üç-beş şöhret budalasını ekranda dövüştürterek çıkar sağlamaya çalışmak dürüstlükle bağdaşır mı?
Yüzde doksan dokuzu Müslüman olan 70 milyonluk bir ülkede zaman zaman İslâm adına yanlış şeyler yapan kişiler de çıkacaktır muhakkak. Bunlardan bir kısmı bağnazlığından, bir kısmı cahilliğinden, bir kısmı da hinliğinden yapıyor olabilir bu işleri. Böyle durumlarda pireyi deve yaparak yaşanan olumsuzlukları halkın imanına hücum vesilesi yapmanın düşünce özgürlüğü ile bir ilgisi yoktur.
Kısacası; Türkiye laik bir ülkedir. Laiklik anayasanın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddeleri arasındadır. Dolayısıyla, olur olmaz şeyler bahane edilerek ikide bir dinin uluorta tartışılmasını zait buluyoruz. Hele hele laiklik adına İslâm’ın hırpalanmasını asla tasvip edemeyiz...
Son söz şairin:
Cedelleşmenin kimseye hayrı olmaz dinle
Güç sende, kime vuracaksan vur ama dinle.

Yazarın Diğer Yazıları