Komplo Atatürk'e, TSK'ya karşı!

Daha önce yazmıştım “Bu bir savaştır” diye. Bir savaşın, “asimetrik”, kirli bir savaşın, TC’nin  “ölüm-kalım” savaşının içindeyiz; “ileri” hatta TSK’ya, yani Cumhuriyet’in başlıca savunma hattına, artık, arkadan da değil, doğrudan - “cepheden” - saldırı var!!  1 Temmuz sabahı bu saldırının “topçu ateşi” başladı. Açıkçası bu adamlar gittikçe küstahlaşıyor, pervasız oluyorlar - “kışla duvarlarını” pisletmeye başladılar!

Asıl felaket
İleride tarihçilerin, 1 Temmuz 2008 “i Türkiye’de bir ” kırılma kopma “ döneminin başlangıcı olarak niteleyeceklerinden korkarım! Zaman teferruatla uğraşmak zamanı değildir: Atatürk ve TC’nin varoluşu, TSK’nın saygınlığı ve gücü söz konusudur!

Benim referanslarım
Çok açık söyleyeyim: Türk milliyetçisi olarak, genlerime işlemiş- birbiriyle sarmal, iki temel inancım, referansım var: Atatürk ve Türk ordusu! Benim için, biri yoksa ötekisi de yok demektir!
Bu inancımı, 27 Mayıs’ta yediğim dipçik darbelerine rağmen, hiç kaybetmedim! Bu öylesine -itiraf edeyim- dogmatik bir inançtır ki, akademik ve hukuki tartışmaları -” dün de şöyle olmuştu “ mazeretlerini de aşan bir inançtır’... Ben bu inançta yalnız değilim!
Evet, 27 Mayıs’ta Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları da, apar topar toplanmış ve Yassıada’ya tıkılmıştı! Ama bu ordudaki “emir komuta” zincirinin altüst edilmesinden milletçe, orduca çok çektik. Bunların tekrar yaşanmaması gerekir! Eğer bu konuda akademik, demokrat ve insan halkları vb. mülahazalarına girersek ve yakın geçmişte yaşanan acı olayların anıları ve hınçları içinde kaybolursak iki önemli değerimizi kaybederiz!
Dün sormaya başlamıştım:
“Türk Ordusu’na, Mustafa Kemal’e kimler, neden düşmandırlar?
Cevap: “Bunlar, Türklüğün ilk ve son savunma hatları olduğu için ve bunlar yıkılırsa, Türkiye’yi, kolaylıkla yıkmaya çalışan içerdeki hainler ve Türkiye’yi, ezeli “Tehlike” gören yabancı düşmanlardır! Ben Ergenekon operasyonunu ve dünkü gözaltıları bu açıdan değerlendiriyorum! 
Teferruat çok-ve acı! İki orgeneralin, orduevi ve lojmanlar basılarak, Sinan Aygün’ün ve değerli gazetecilerin Mustafa Balbay ve Ufuk Büyükçelebi’nin, adi hırsızlar gibi, yaka paça, sürüklenerek götürülmeleri, Tercüman Genel Yayın Müdürü Ufuk Büyükçelebi’nin ellerine kelepçe takılması - çok acı ve anlamlı ” ilkler “ ... Sakalın üzerinden fareler geçmeye görsün! Ve medyada bu olanları savunan, pespaye liboşlara soruyorum; - bunlar, ” sizinkilere “ yapılsaydı ne derdiniz? Daha önceki “gözaltı” harekâtında değerli meslektaşımız İlhan Selçuk’un, Prof. Kemal Alemdaroğlu’nun böyle apar topar tutuklanmaları kamuoyunda tepki yaratmıştı... Bunları gene neden yaptılar. Ya emir aldılar ya gözler kara veya her zaman savunduğum polislerin arasına da sızmışlar! 

Asıl korku
Ancak benim en büyük endişem. TSK hususunda! İtiraf edeyim: Dünkü yazımda ben de Başbakan’ın KK Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ’u operasyondan haberdar etmiş olabileceği ihtimaline, şöyle ucundan, değinmiştim. Ben ” kötü niyetli bir komplo teoristi- veya teröristi “ olamam muhakkak! Ancak, bu rastlantı, şom ağızlı, dedikoducu komploculara; “Pazarlık mı yaptılar” şüphesini yaratmak fırsatını vermişti.
Ama şükürler olsun ki Orgeneral Başbuğ bu kuşkuları dağıttı:
“Açık şekilde ifade etmek istiyorum: Yapılan bu yorum, ima ve değerlendirmeler kesinlikle gerçek dışıdır. Söz konusu toplantıda (Başbakan Erdoğan ile görüşmesi) bu konu hiçbir şekilde gündeme gelmemiştir” dedi. Ona, bütün kalbimle inanıyorum. Burada açıkta kalan ayıp, Başbakan’ın bu operasyondan, herhalde haberdar olduğu halde iki orgeneralin tutuklanacağını Başbuğ’a, haber vermek nezaketini göstermemiş olması! Herhalde, bu takdirde, Genelkurmay gerekeni yapar korkusuyla!’ Tam bunları yazar ve Genelkurmay’dan da kesin bir tepki beklerken,  Genelkurmay’ın açıklaması beni düşündürdü: Özetle deniyor ki ” İcra edilen arama ve gözaltı uygulamalarının bir kısmı, askeri mahallerde bulunan lojman ve sosyal tesislerde vuku bulmuştur... Aramalar, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 119’uncu maddesi 5’inci fıkrasındaki “Askeri mahallerde yapılacak arama, cumhuriyet savcısının istem ve katılımıyla askeri makamlar tarafından yerine getirilir” hükmüne istinaden yapılmıştır.  Bu açıklamadan Genelkurmay’a önceden haber verilmiş olduğunu mu anlayacağız! Bunun da bir açıklığa kavuşturulması gerekiyor! Fakat daha önemlisi, ileride bir gün, talimat alan savcılar Genelkurmay’ın kapsısına da aynı maddelere istinaden dayanırlarsa? Olmaz olmaz demeyin, oluyor! Bu konunun ve orduya “sızdırılan” casusların açıklanması muğlâk dalgalanmaya ve YAŞ’a -30 Ağustos’a- kadar, bırakılamayacak kadar, acil ve hayatidir! 

Yazarın Diğer Yazıları