Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ

Özcan YENİÇERİ

Körfezde tehlikeli gelişmeler ve Türkiye!

İran, son zamanlarda Çin ve Rusya’nın karşı koymayı aklından geçirmediği ABD baskısına tek başına direnme cesaretini göstermiştir. Bu durum İran’ın hem bölge üzerindeki etkisini artırmış, hem de küresel anlamda prestijini yükseltmiştir. İran bu anlamda önce dünyadaki Şiilerin, ardından Müslümanların, daha sonra da Batı’nın sömürge haline getirdiği ezilmişlerin nezdinde büyük sempati beslenen bir ülke durumuna gelmiştir.
İsrail ve ABD bu durumdan rahatsızdır. ABD bir zamanlar SSCB’ye yüklediği “günah keçisi” rolünü bu kez, şer ekseni olarak nitelendirdiği İran’a yüklemiştir. ABD bölgeyle ilgili projelerinin selameti için İran’a haddini bildirmek istemektedir. Afganistan ve Irak’taki pürüzler ABD’ye ayak bağı olmaya devam etmektedir. İsrail ise öteden beri bilinen nedenler yüzünden İran’a karşı adeta diş bilemektedir.

Gözdağı vermek ya da tatbikat!
Bölgede son zamanlarda meydana gelen birçok askeri manevra ve tatbikat bu gerilimlerden beslenmektedir. Geçtiğimiz yıl yakıt tankları Türkiye topraklarına düşen uçaklarıyla İsrail; Suriye ve İran’ı hedef alan açık bir tatbikat yapmıştı. Yine geçtiğimiz aylarda İsrail, İran’ı vurma kabiliyetini test etmek için Yunanistan açıklarında yüz uçağın katıldığı büyük bir tatbikat gerçekleştirmişti. Birkaç hafta önce de ABD ve İngiltere körfezde İran’ı hedef alan manevralar yapmıştı. Bütün bunlar bölgede İran’a karşı büyük bir hazırlığın olduğunu göstermektedir.
İran ise Batı’nın kendisine yönelik operasyon hazırlıkları karşısında boş durmadığını gösteren sinyaller vermeye devam etmektedir. Bu bağlamda İran yaptığı tatbikatlarla geleneksel Fars abartılarından birisini yapmadığını ve ülkesine yönelik tehditleri bertaraf etme konusunda oldukça ciddi hazırlıklar içinde olduğunu göstermiştir. Bu amaçla yaptığı son tatbikatla İran iki gün içinde
peş peşe aynı seriden olan Şahap füzelerini denedi. Özellikle başarıyla denenen “Şahab-3b” adlı uzun menzilli füzeler mesafe ve tahrip gücüyle bütün dikkatleri üzerine toplamıştır. Bu denemeleriyle İran resmen İsrail’e, 2 bin kilometre menzilli ve bin kiloluk başlık taşıyan nükleer füzeleriyle “Seni vuracak yeteneğim mevcut” mesajını göndermiştir.
İran’ın yaptığı füze denemelerine karşı ABD ve İsrail’in tepkileri de gecikmedi. İsrail’in İran’a saldıracağı korkuları her yanda arttı. Özellikle İran’ın nükleer füze denemelerinden sonra İsrail uçakları, Irak hava sahası üzerinde uçarak buna cevap verdiler.

Bölgede sular giderek ısınmaktadır!
Bu güç gösterisi ve gözdağı vermek amaçlı tatbikatların arka planını çok iyi okumak gerekir. Bilindiği gibi İran’ın nükleer programıyla ilgili olarak yapılan diplomatik görüşmeler başarısız olmuştur. İran’ın nükleer silah üretme yeteneğine ulaşmasına ise çok az bir zaman kalmıştır. İsrail bu durumu kendisi yönünden bir varlık/yokluk tehdidi olarak görüyor. Onun için de ABD’yi İran’a yönelik bir askeri operasyon için ciddi bir biçimde tahrik ediyor, kendisi de bu konuda gerekli hazırlıklarını tamamlamış bulunuyor.
İran’ın bunca olup bitenden sonra nükleer programından Batılıların istediği türden bir geri adım atmayacağını kimse beklememelidir. Bu tatbikatlarla da İran, diplomatik yönden geri adım atmadığı gibi bu yönde oluşacak bir askeri tehdide de misliyle mukabele edeceğini göstermiş bulunmaktadır. Bölgede askeri çatışma ihtimali her zamankinden daha fazladır. Şu sıralarda Ortadoğu’da yaz eskisinden çok daha fazla sıcaktır. Bu yazı bölge kazasız belasız geçirecek gibi görünmemektedir.

Gerilimden Türkiye’nin alması gereken ders!
Bölgede onca olan bitenden ve gerilimden Türkiye’nin de alması gereken dersler vardır. Batı’nın onca ekonomik, psikolojik ve askeri baskısına karşın İran’ın askeri kapasitesini bu denli yükseltebilmiş olması ciddi bir mesajdır. Bu mesaj ABD’ye ve İsrail’e olduğu kadar Türkiye’ye karşı da verilmiştir. Elbette İran, Türkiye yönünden dost ve müttefik bir ülkedir ve öylece de kalacaktır. Ancak bugün Türkiye her zamankinden daha çok, İran’ın nükleer teknoloji ve füzeler konusunda sahip olduğu imkânlara neden hâlâ sahip olmadığını defalarca düşünmek durumundadır.

Yazarın Diğer Yazıları