Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ

Özcan YENİÇERİ

Askerin sine-i millete müracaatı!

Bir süre önce Anayasa Mahkemesi’nin “yargıya yönelik saldırılar karşısında yetkili ve sorumluların hareketsiz kalması düşündürücüdür” diye bir açıklaması gündeme düşmüştü. Bunun üzerine Adalet Bakanlığı AB’ye uyum için yapılan düzenlemeleri hatırlatarak “Bakanın savcılara talimat verme yetkisi yoktur” cevabını vermişti.
Bugünlerde de TSK’ya yönelik saldırı ve iftiralardaki artış üzerine Genelkurmay Başkanlığı yaptığı açıklamada  “TSK’ya yöneltilen hukuk dışı saldırılara karşı Türk milletinin yasal ve demokratik tepki göstermesi doğal bir beklentidir” denildi. TSK’ya yönelik saldırıların “kasıt” lı olduğu da bu açıklamada ifade edildi.

En büyük makam sine-i millettir!
Anayasa Mahkemesi yargıya yönelik saldırılar karşısında “yetkili ve sorumlular” olarak iktidarın tutumunu eleştirmişti. TSK ise açıklamasında kendisine yönelik saldırılara karşı Türk milletini “yasal ve demokratik tepki” göstermeye çağırıyor. Yani Anayasa Mahkemesi’nin açıklaması hükümete yönelik bir sitem, TSK’nın açıklaması için millete yönelik bir görev çağrısıdır. Çağrı aynen şöyledir: “TSK’ya yöneltilen hukuk dışı saldırılara karşı yalnız TSK’nın değil, onun gerçek sahibi yüce Türk milletinin de yasal ve demokratik tepki göstermesi doğal bir beklentidir”. Bu çağrının hükümete yönelik olarak değil de Türk milletine yönelik olarak yapılması da dikkat çekicidir. Askerin sine-i millete müracaatı çok önemlidir. Siyasiler de karşılaştığı her kriz sırasında mutlaka bir sine-i millet lafı ederler. Demek ki hem asker hem de siyaset, milleti, müracaat edilecek tek makam olarak görmektedir. Böylece en yüce makamın sine-i millet olduğu ortaya çıkmış oluyor.
İşin bir diğer yönü de Başbakan Erdoğan’ın bu konudaki tutumudur. Başbakan, Genelkurmay açıklaması için, “Silahlı Kuvvetlerimize karşı hiçbir zaman hukuk dışı bir eylemin içerisinde olmayı bir defa Türkiye Cumhuriyeti’nin hiçbir ferdi kabullenmez... TSK’ya yönelik hukuk dışı saldırılara sıcak bakmamız mümkün değildir” demiş. İktidar TSK’ya yönelik saldırılara “sıcak bakmıyor” ama bu saldırıları önlemek için de bir şey yapmıyor! Adeta seyrediyor.

En güvenilir kurum TSK
Bugün her şeye rağmen TSK, Türk milletinin en güvendiği kurumdur. Türkiye’nin tam üye olmaya çalıştığı AB yetkilileri, Türk halkının TSK’yı en güvenilir kurum olarak görmesini hastalıklı bir hal olarak değerlendirmektedir. Bütün olan bitenler biraz da bu AB’ci cenahın Türk milletinin TSK’ya karşı olan güven duygusunu sarsmaya çalışmasıyla ilişkilidir. TSK’yı yıpratma operasyonlarının ise yalnız içeriden değil dışarıdan yönlendirildiğini anlamak için de kâhin olmaya gerek yoktur. ABD de güçlü bir TSK’nın bölgeyi kontrol ederken kendisine sıkıntı çıkaracağını bilmektedir. İşin özü işbirlikçiler ve küresel güçler Ön Asya bölgesinde güçlü bir Türk ordusu istemiyor. 
Bu yüzden TSK, şu veya bu sebeple gıyabında yargılanan bir kurum hüviyetine büründürülmüştür. Her fırsattan istifade ederek, TSK’yı komplocu, darbeci ve siyasete müdahale eden bur kurum olarak niteleyenlerin amacı budur. Bu nedenle son yıllarda yargı ve TSK mensuplarına yönelik olarak sistemli bir “Vurun abalıya” yöntemi devreye sokulmuştur. Bu bağlamda bütün misyonu doğrudan doğruya TSK’yı yıpratmak olan basın/yayın organları ortaya çıktı. Bu cenah demokratik olmanın yolunun darbeye karşı olmaktan, darbeye karşı çıkmanın da TSK’yı yıpratmaktan geçtiğini düşünmektedir.
İşin ilginç yanı, ülkenin temel kurumlarının kendilerine yönelik isnat, iftira ve ithamlara karşı tek başına bırakılmış olmasıdır. Yetkililer görevlerini yapmayınca kurumlar da milleti görev yapmaya çağırıyor. Biraz tuhaf değil mi?

Yazarın Diğer Yazıları