Milliyetsiz yöneticilerimiz (!)

Sayın okurlarım, Türk Ulusu her türlü fedakârlılara katlanmasını bilerek bütün engelleri aşmış, hür ve müstakil yaşantısını yirmi asırdır sürdürebilen, imparatorluklar kurmuş milli bir toplumdur.
Doksan yıl önce, Hıristiyan dünyasının istilasına uğrayan son vatan parçamız Anadolu’muzda, “Ben her şeyden önce bir Türk Milliyetçisiyim. Böyle doğdum. Böyle öleceğim” diyen Mustafa Kemal Paşa’mızın, milliyetçi önderliğinde özgürlüğüne kavuştu.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra, kritik maddelerin sahibi coğrafyamızda doğan beş kardeş cumhuriyetimiz, dünya Türklüğü’nün geleceğinin müjdesi, Türkiye Cumhuriyetimiz de, Türk Dünyası’nın kutup yıldızı olmuştur. Artık gelecek Türklerindir.
Ancak, devletimizi yönetenlerin her yönlü üstün yetenekli ve bilgili, Türk Milliyetçi görüşe sahip siyaset erbabından olması gerekir. Türkiye Cumhuriyeti’mizin yönetiminde milliyetçi olmayan yaratıkların ne işi var? Hele hele milli değerlerimizle yüklü gençlik yetiştirmekle görevlendirilen, ismi “milli” olan Eğitim Bakanlığı’mızda ne işleri var.
Türk Milliyetçilerinin hassasiyet gösterdikleri en önemli bakanlık, Milli Eğitim Bakanlığı’dır. Onun yönetiminin başına, inkârcı devrimcilerin ve yobazların değil, Türk Milliyetçi görüşe sahip politikacıların geçmesini isterler. Ne “Eskiyi unut, yeni yolu tut, Türklüğe umut, budur çocuğum. Geçtikleri yerde kalsın geçmişler, bize bundan inkılâpçı demişler” diyen inkârcı Hasan Yücel’leri ne de “Milliyetçiliğin yayılmasının önemli bir tehdit olduğunu ileri sürerek ” Türkiye’deki en büyük tehditlerden birisinin liselerden başlamak üzere gençliği şoven bir milliyetçiliğe doğru iten zihniyet “ olduğunu söyleyen, yanlış görüşlü Hüseyin Çelik’leri isterler. Türk Milliyetçileri, Greko-Latin klasikleri yerine Türk Kültür Eserleri’ne öncelik veren, eğitim ordusundaki köksüzleri temizleyen rahmetli Tevfik İleri gibi Türkçü yönetici liderleri, eğitimimizin başında isterler.
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, küreselcilik-AB ve ABD karşıtı gençliği, şoven milliyetçiliğin ürünü olmakla suçladı. ” Ben AB’ye karşıyım, ben ABD’ye karşıyım “ diyen bir gençlik, ama küreselleşmenin farkında olmayan bir gençlik. Türkiye’yi içe kapanmaya teşvik edenler, gençliğe maalesef bunu pompalıyorlar” dedi.
Milliyetçiliği “tehdit” ilan ettikten sonra Türkiye’nin “bir yol ayrımında” olduğuna vurgu yapan Hüseyin Çelik, “Biz ulusalcı fukaralık ve içe kapanmayı tercih etmeyeceğiz; iktidar olduğumuzda ilk hedefim Akdamar Adası’ndaki kiliseyi restore etmektir” diyerek küreselliğini öne sürdü.
Sayın okurlarım, ben Hüseyin Çelik beyin unvanındaki “milli” kelimesini nasıl bir fazlalık olarak görüyorsam, hocaları Necmeddin Erbakan’ın da düşünce yapısına “Milli Görüş” unvanını yakıştırmıyorum. Çünkü “Milli Görüş” ancak Türk Milliyetçilerine uygun bir sıfattır. Hoca’dan giderayak bu yanlışı düzeltmesini ve kendilerinin düşünce yapılarına uygun bir söylem kullanmalarını rica ederim. Ve bu haftaki beraberliğimize de, Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu kardeşimize hizmetlerinden dolayı teşekkürlerimizi sunarak, son veriyorum ve bu görevi de, sizlerin bir aksakalı olarak yerine getiriyorum. Halaçoğlu kardeşimiz mesleğinin hakkını fazlasıyla veren bir ilim adamı, ömrünü Türk Milleti’nin özelliklerine vakfetmiş bir Türk Milliyetçisidir. Ermeni soykırım yobazlarına karşı bilimsel mücadele vermiş ve 15 yıl Türk Tarih Kurumu’muzun başkanlığını ’milliyetçi yöneticimiz’olarak yerine getirerek bir ülkücüye yakışan davranışları rahatça sergilemiştir. Yurdumuzda ve Türk Dünyası’nda Türklüğümüzün güzelliğine renk katmış bir ilim adamımız olarak hizmetlerine bundan sonra da devam edecektir.
Tanrı Türk’ü Korusun.          

Yazarın Diğer Yazıları