AKP başarılı mı; gelecek neyi gösteriyor?

Kim ne derse desin Erdoğan hükümeti ve partisi kendileri açısından amacına ulaşmıştır. İster dış destek deyiniz, ister iç destek ve/veya Ecevit hükümetinin çıkardığı kanunların getirdiği açılım deyiniz, sonuçtan sebebe gidildiğinde durum böyledir.
Bunu anladık.
Peki, bundan sonrası ne olacak?
Bu sorunun cevabı “odak” olarak kısmi para cezasına çarptırılan AKP için sevindikleri kadar heyecan verici olmayabilir. Çünkü bundan sonrasının ne olacağını her şeyden önce birtakım ekonomik, siyasal, sosyal gelişmelere göre zaman gösterecek ve yine AKP belirleyecektir.
Öncelikle bir tespitte bulunalım: AKP pratikte partisini kapattırmayarak başarılı olsa da sıyırık almış ve yaralanmıştır. Kim ne derse desin bu yara önemlidir. Daima partinin başında psikolojik bir denetim memuru gibi dolaşacaktır. AKP, bundan sonra özellikle sistemle ilgili atacığı tüm adımlarda ister istemez bu yargı hükmünün yarattığı kaygıyı dikkate alacaktır.
Almazsa?
Eğer almak istemiyorsa bunun yolunun ne olacağını Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın Haşim Kılıç kapatma davasıyla ilgili basın açıklaması sırasında söylemiştir.
Anayasal düzenleme yaparak partilerin kapatılmasını zorlaştırmak. Anayasa Mahkemesi’ne gelinceye kadar mümkünse sorunu yasayla çözmek.
Demek ki AKP’nin önünde önemli bir seçenek var. En kısa zamanda Anayasa’da değişiklik yaparak, partisini ileride zora sokmayacak biçimde anayasal düzenleme yapmak.
Anayasa ile ilgili pek çok değişimi zaten gündeminde bulunduran AKP’nin bu yolu denemek isteyeceğini kuvvetle tahmin edebiliriz. Eğer denerse istediğini elde ettiği takdirde de artık “odak olma” takip kodundan kurtulmuş olacaktır. Yeniden odak duruma geldiğinde artık, şimdi kendisini cezalandıracak yasal dayanaklar ortada olmayacağı için, demokrasinin hakkını vererek, isterse laikliği delebilecektir.
Peki, böyle bir anayasal düzenleme tek taraflı olursa sıkıntı yaratmaz mı?
Yaratır.
Bu sebeple, parti kapatmaya karşı dünden hazır görünen MHP ve DTP’nin desteği alınabilir.
Öyleyse?
Öyleyse AKP, hâlihazırda karşılaştığı psikolojik ortamın geçmesini bekleyecektir. Kapatma kararının etkisi azalırken de toplumu rahatlatacak birtakım açıklamalar yapmakla yetinecek, gerekirse güven artırıcı birkaç çaba gösterisinde de bulunacaktır. Lakin sonuç itibarıyla değişmeyecektir. Esasında değişmesi için de bir sebep yoktur. Çünkü süreç içinde AKP’de parti içi güçler dengesi değişmiştir. Erdoğan ile bir arada parti iktidarını paylaşan güçler dengesi bozulmuştur. Abdullah Gül Cumhurbaşkanıdır, Abdüllatif Şener yeni parti kurma çabası içine girmiştir. Bu durum sonucunda Tayyip Erdoğan’ın parti içinde kendisine direnecek güç kalmamıştır. Böylece Tayyip Erdoğan’ın AKP içinde tek adamlık dönemi başlamıştır.
Demek ki karşımızda tek adam egemenliğine dayalı kısmi bir değişim geçirmiş bir AKP vardır. İşte böyle bir AKP’nin öteden beri sürüp gelen sistem tartışmalarına son verip vermeyeceği büyük önem taşımaktadır. Taşımaktadır ama, bu defa AKP’nin kendi yarattığı durumdan kaynaklanan daha başka açmazları vardır.
Bunlar; işleyen bir ekonomik sistem, dış borçlar, cari açıklar, altı yıldır gerilemeyen işsizlik, Kıbrıs sorunu, Ermeni meselesi AB’ye verilen tavizler, toprak satışları gibi hayati konuların ileride toplumsal krizlere dönüşmesi söz konusudur.
Böylesine toplumsal travmaların baş gösterdiği süreçte AKP’nin sadece kömür dağıtarak, cemaatlerin desteğini alarak iktidarda kalması zorlaşacaktır.
Ayrıca merkez sağda yeni, güçlü ve etkin bir oluşum doğar da politik alana inandırıcı bir biçimde nüfuz ederse, bu takdirde parlamentodaki dengeler tümden değişebilir.
Sonuç olarak AKP davasında verilen karar, iktidar yanlıları ve AKP yönetimi açısından şimdilik başarı olarak görülse de ileride farklı siyasal sonuçlara gebedir.

Yazarın Diğer Yazıları