'Tren'den indi, 'tiran'a bindi

Demokrasi treni raydan çıktı, vagonlar savruldu. Vahim kazadan kurtulmayı başaran tek kişinin adının baş harflerinin R.T.E. olduğu söyleniyor. Yolcu listesine ulaşılırsa, vagonların koptuğu anda ’tiran’a dönüşerek kurtulan kişiyi de öğreneceğiz...


Yüzde 47...
Azınlık...
Hüküm...
“Demokrasi der ki, ’Her zaman parmak esasına göre üstün olanın düşünceleri geçerlidir’der, bu bi vakıa.”
 “Tutturdular bir uzlaşma... Azınlığın çoğunluğa tahakkümü dünyanın hiçbir yerinde yoktur.”
 “Yüzde 47 oy aldık, hálá çıkıp, ’Çoğunluğun dediği mi olacak’diyorlar!”
 “Sayısal üstünlüğe sahip olan partinin herhalde düşüncelerinin kabul görmesi gerekir.”
 “Düşünün ki, 352 oyunuz olacak, ama öbür tarafta 15 oyu olan parti diyecek ki, ’eğer istemezsem olmaz’diyecek... Bu durum, azınlığın çoğunluğa tahakkümü olmaz mı?”
 “Adaletten yanayız, farkımız bu... 352 mi büyük, 20 mi büyük? Bu rakamı sormak zorundayız. Herhalde 352 daha büyük.”
 “Bu seçimler neden yapılıyor? Çünkü demokrasi çoğunluk esasına göre karar vermektedir.”
 “Biz, azınlığın çoğunluğa tahakkümünü tanımlayan bir demokrasi öğrenmedik, siyasette böyle bir ders vermediler bize...”
 “Dünyada bir yerde, azınlığın çoğunluğa tahakküm ettiği, az oyun çok oyu alt ettiği hiç olur mu?”
*
Kime ait bu laflar?
Başbakan’a.
*
6 oy: Kapatılsın.
4 oy: Para cezası verilsin.
1 oy: Kapatılmasın.
*
Kimin dediği oldu?
Azınlığın.
*
Çoğunluğun değil...
Azınlığın dediği oldu.
Kötü mü oldu?
*
 “Az oyun çok oyu alt ettiği hiç olur mu?”  diye soran Başbakan, cevabını aldı... Şimdi umudumuz, “Siyasette böyle bir ders vermediler bize” diyen Başbakan’ın, “hukuk ve demokrasi dersi” ni de almış olması...
* Yılmaz Özdil / Hürriyet

 

Belki komşuda pişer, onlara da düşer...
Tam bize göre
 “AKP laiklik karşıtı eylemlerin odağıdır... Ama Türkiye’yi o yönetsin...”
Tebrik ederiz...
Bu memlekete bundan daha uygun bir karar bulunamazdı.
Benzetmek gibi olmasın ama, seçimlerde halkımızın dilinde dolanan slogan ile ancak bu kadar paralel olabilir bir karar:
 “Çalsın, ama iş yapsın...”
* Bekir Coşkun


++++++


‘Mağrur olma oğul’ diyen yok
“Bu zaferin ardından nasıl bir Tayyip Erdoğan portresi çıkacak?”
 “Tiranlaşma temayülü”  artarak sürecek mi?
 “Firavunlaşma ihtimali” giderek yükselecek mi?
 “İkinci adam”  Çankaya’ya gönderilmiş...
 “Üçüncü adam”  Manisa’da kabuğuna çekilmiş...
 “Dördüncü adam”  başarısız bir başkaldırıya girişerek diskalifiye olmuş...
 “Arıza çıkarma potansiyeli” taşıyan bütün isimlerin kelleleri gitmiş...
 “Birinci halka”, sadece emir ve talimatları uygular halde.
 “İkinci halka”  ise “Sen Allah’ın lütfusun” tarzında cümlelerle iyiden iyiye mürit psikolojisine kapılmış...
Erdoğan’a parti içinde bırakın  “Ey Tayyip! Yanlış yaparsan seni kılıcımızla düzeltiriz”  diyebilecek babayiğitleri, “gık” ını çıkaracak bir Allah’ın kulu bile kalmamış...
Bir  “Akşemsettin” yok, bir  “Molla Gürani”  yok...
Oğullarından birinin  “Mağrur olma” uyarısı da olmasa...
Erdoğan’a “Ey oğul... Bundan böyle...”  diye başlayan Şeyh Edebali öğütlerini anımsatacak adam kalmamış...
Anayasa Mahkemesi tehdidi sona ermiş...
Rektör değişimleriyle YÖK’ün “hükümet karşıtı eylemlerin odağı” olma durumu büsbütün ortadan kalkmış...
Askerin müdahil olma ihtimalinin sıfır olduğu dost düşman herkesin kafasına dank etmiş...
Ortalığı karıştırıp  “darbe ortamı”  yaratacak başıbozukların bir kısmı kodese tıkılmış...
Geri kalanlar ise “kodese tıkılma”  tehdidi altında...
Artık bir yandaş medya var... Bir yazar Tayyip’e çaktı mı üstüne çullanacak en az on adet yandaş yazar var...
Kısacası... Memleket Tayyip Erdoğan açısından öyle bir gül bahçesine dönmüştür ki... Bir tanecik bile “diken”  kalmamıştır... Tiranları doğuran... Firavunları ortaya çıkaran... Koşullardır bunlar...
Nefis sahibi bir insan olarak Tayyip Erdoğan’ın bu koşullar altında tiranlaşmaması çok zordur... 
* Ahmet Hakan /Hürriyet


++++++



Tahrikatörler
Sağolsunlar hiç bekletmediler. Uzlaşma çağrısının bir ses bombası olduğu anlaşıldı. Nitekim bomba bazı kurnazların elinde patladı.
Erdoğan “kucaklaşalım, kaynaşalım, sarmaşalım” derken, dava konusu zihniyetin medya odağı çoktan kalemleri çekmiş, kışkırtıcılığı bini bir paraya savurmaya başlamıştı.
 A.İhsan Karahasanoğlu,  “bundan sonra kapatılmanız 1 üyeye bakar, pamuk ipliğine bağlı yaşanır mı, gemileri yakın olsun bitsin” havasındaydı. AKP’ye “prangaya bağlı mı yaşayacaksınız yoksa ’yeter be, kapatacaksanız kapatın’ deyip yolunuza devam mı edeceksiniz” diye soruyordu.
Ahmet Altan ise “bu ülke rehine olmakla iktidar olmak arasındaki farkı bilen bir parti istiyor” yönlendirmesinden sonra aynaya bakmalı. Bir demokrat mı, yoksa darbeci mi görecek karşısında? Altan’ın, “arkandaki yüzde 47’nin gücüne sahip çık, sistemin parçası olma, sistemi değiştir” çağrısı ancak iktidar gücüyle, tiranlaşarak, diktacı olarak, faşistleşerek yapılabilecek darbeye zemin değil mi?  Darbe illa hedefi iktidar olunca mı suçtur? Halka darbe indirmenin yaptırımı yok mudur?


++++++



AKP KAPATILMADI
 “OF” DEME, “OH” DE
AKP’yi süründürse de öldürmeyecek olan kararının ardından  “felaketten döndük”  ya, Fehmi Koru, Yozgatlı’nın, Mersinli’nin, İzmirli’nin değil de Uzak Doğulu’nun, Avrupalı’nın, Arabın ne düşündüğüne takmış. “AYM üyeleri eminim çok şaşırmışlardır” dediği  “sınır ötesi” tepkileri şöyle özetlemiş:
 “Avrupalısı, Amerikalısı, Uzak Doğulusu, Arabı fark etmiyor, dünyanın bütün gazeteleri, tek ses halinde, “Oh be” rahatlığını dışa vurdular”.
Anayasa Mahkemesi Üyeleri “hukuğa karşı hukuk” gibi tuhaf bir iç savaştan çıkmanın şokunu kolay atlatamayacakları için kapıları yeni şaşkınlıklara kapalıdır. Millet olarak da bu “oh be” narasına pek şaşırdığımız söylenemez. Türkiye’nin AKP tarafından yönetilecek olmasına ihale şampiyonu Araplar, Kapıkule’de ağızlarını açmış bekleşen Avrupalılar ve bu aralar İran seyahatinde girilmedik delik bırakmamak için, kendisine eşlik edecek rehber dostlara ihtiyacı olan ABD oh çekecek, evine bir kilo yağ alacak hali kalmayan, hatta evi de kalmayan, toprağı kuruyan, pazarlığını çöp kutularından yapan insanlarla dolu Türkiye de of çekecek...


++++++



“enİŞte”ye kIyamadI:
Yeme bu mavrayı!
Kimisi,  “Ah...” dedi, kimisi  “Uf...” diye inledi, kimisi  “Çıkarım o tankın üstüne otururum namlusunun deliğine...”  diye meydan okudu, kimisi sokaklara dökülüp,  “ortak akıl toplayarak laikliği demokratlaştırma...” denemelerine girişti!
Gerilimli günlerdi! Parris’in  “Kapatmanın önüne geçecek bir çözüm ihtimali çok yüksek” demesi bile bizim Lagendijk Enişte’nin,  “Türkiye yine parti kapatacak, AB’ye girmeyi yine ıskalayıp, dışarda kalacak...”  korkusuyla daralan yüreğini ferahlatmıyordu. Bulutlar boşandı. Lagendijk Enşite de  “Oh...”  dedi.
Dil de yumuşamıştı! Yeniden balkona çıkmış,  “Bize oy vermeyenleri de anlıyoruz, kavrıyoruz...” takiyesine başlamıştı.
Lagendijk Enişte, dinle: O dil var ya... O dilin benzer ezberleri eksik olmayacaktır. Müşterisi var. Tutamaz kendini..
Siz  “Marginal”  diyorsunuz. Biz “Kıytırık” diyoruz. Türkiye’de orduya darbe yaptırma istekleri, arzuları, hedefleri kıytırıklaştı, marjinalleşti. Türkiye demokrasisi, “12 Eylül türü darbeleri” aşalı 18 yıl oldu. “28 Şubat türü ittirmeleri” de aşalı nerdeyse 9 yıl doldu. Enişte, bu kıytırıklaşmış korkuyla hem seni, hem bizim halkı uyutuyorlar. Enişte yeme bu mavrayı! Seçimle gelenler. Seçimle gidiyor.
*  Necati Doğru / Vatan


++++++


Tribünler tek ses:
Parris bizi de yemeğe götür!

ABD Ankara eski Büyükelçisi Mark Parris, 15 Temmuz’da CSIS’de yaptığı konuşmada  “Kararın kapatma ile sonuçlanması hala yüksek bir ihtimal ancak, geçtiğimiz aylara göre kapatmanın önüne geçecek çözümün ortaya çıkması ihtimali de arttı” demiş tarih bile açıklamıştı. Karar ’Ağustos ayı içinde bir Cuma’ günü çıkmasa da, CIA ajanının, “kapatmanın önüne geçecek çözümün ortaya çıkması olasılığını daha yüksek görüyorum...” sözleri önem kazandı.
Vatan’dan Bilal Çetin karardan bir gün önce “6’ya 5 rüzgarı”nın bir ucunu Parris’e bağladı. Ruhat Mengi de  “Ben hâlâ  Parris’in kararın ”Ağustos bitmeden“ çıkacağını ve ”kapatma olmayacağını“ nasıl bildiğine takmış vaziyetteyim. Karar gününden önce 6’ya 5 oranında kapatma isteneceğini bazı gazeteler nasıl yazabildi? Borsa karar günü nasıl yükselebildi? Keşke Parris ve diğerleri anlatsa da öğrensek” diyor. Keşke bunları okuyucu yerine Çetin’e sorsa da öğrensek gerçekten!
Taha Kıvanç bile, kerametin Parris’te olduğuna inanmış. Parris’i dinleyene kadar AKP’nin kapatılacağına inanıyormuş. ABD’linin sözlerinden sonra içine su serpilmiş!!! “Parris bunu nereden biliyor” diye soranlar için Taha’nın köşesi doğru adres olabilir. Çünkü O da, M.Ali Birand gibi “Ankara’daki sağlam bilgi kaynakları”nı işaret etmiş.
Serde göçebelik var, bilgi kaynakları sık sık coğrafya değiştirebilir. Bir bakmışsınız Washington’da, bir bakmışsınız Anka’da, bir bakmışsınız Bebek’de bir İtalyan lokantasında...

Parris’in Türkiye’deki haber kaynaklarını merak edenlere Yeniçağ’ın özel hizmeti


++++++


MİNİ YORUM
Adalet yerini buldu mu ne(?)

Mandacılar bas bas bağırıyor; “Kıbrıs, Ermenistan ve Kuzey Irak’ta ezber boz” !
Dinciler isyanda; içgüveysi mi olacaksın, yeter artık, kelepçelerini kır!
Laikler, işin peşini bırakmayacak; suçlu iktidar ülke yönetemez!
Yargının parmağı havada; 7’ye 1 kaldı, ayağını denk al!
İktidar suçlu haliyle güçlü olma çabasında; uzlaşarak yola devam...
Adaletin tecellisi böyle bir şey olsa gerek, biraz hukuki, biraz siyasi, biraz  ilahi!!!
* Selcan TAŞÇI

Yazarın Diğer Yazıları